TA-HA SURESİ

İniş Sırası: 45
TA-HA SURESİ
Sure No: 20
Bismillahirrahmanirrahim

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…

1. Ta.Ha

2. Kur’an’ı sana, umutsuzluğa kapılman, sıkıntılarda kalman için indirmedik. 249

3. Ancak, Allah’ı bilinçli olarak kavramak isteyen kimseler için, bir öğüt, bir uyarı olarak indirdik.

4. O Kur’an, yeri ve görkemli gökleri yaratan Allah tarafından parça parça indirilmiştir.
5. O Rahman olan Allah, tüm varlığı kudretiyle sarmıştır
6. Göklerde ve yerde olan ne varsa ve onların arasındaki her şey ve toprağın altındaki şeyler hep O’nun kontrolü altındadır. 250
7. Siz gönlünüzdekini sözle açıklasanız da, içinizde gizleseniz de, Muhakkak ki Allah, gizliyi ve gizlinin gizlisini bilir.
8. Allah, O’ndan başka ilah yok, sadece O var. Tüm güzel isimler O’na aittir.251
MUSA’NIN HADİSİ
9. Musa’ın haberi sana geldi mi? 252
10. Hani Musa, bir ışık görmüştü de, ailesine; “Ben bir ışık görür gibi oldum,
gibi oldum, siz bekleyin, belki ondan size bir ateş közü getiririm ya da yol gösterecek biri vardır.” demişti.

11. Böylece Musa oraya ulaşır ulaşmaz, seslenildi: Ey Musa!
12. Benim, Ben! Senin Rabbin! Artık bundan sonra kendine ait takıntılarını bırak. Çünkü sen kutlu bir yolun aralığındasın.
13. Ben seni nebî seçtim; şimdi vahyolunacak şeylere iyi kulak ver, algıla.
14. İlah olarak sadece ben varım, muhakkak ki, Allah Benim. Artık bundan sonra benim kulum olduğunu bil ve salatı ikame et / bana bağlı olmanın bilinciyle hareket et, Beni anlama ve anlatma gayreti içinde ol. 253
15. Muhakkak ki, bu dünyanın sonu gelecektir, neredeyse o gizlendi ki, herkes çalışmalarının karşılığı için gayret göstersin.
16. Dikkat et! Dünyanın sonunun gelmesine inanmayıp, arzulan peşinde giden kimseler, seni gerçeklerin arayışından alıkoymasın Sonra kendine yazık edersin
SORULU CEVAPLI ÖĞRETME-EĞİTME YÖNTEMİ
17. Şu elindeki şey nedir? Ey Musa!
18. Musa dedi: “O, bastondur; yürürken ona dayanırım, onunla davarlarıma ağaçlardan yaprak çırparım ve onun bana daha başka yararları da var.”
19. Denildi: Artık o bastonu at; çobanlığı bırak, Ey Musa!
20. Böylece Musa, bastonu attı, çobanlığı bıraktı. Artık bundan sonra onun dayanağı / bastonu bilgilenmektir, Rab adına çalışmaktır.
21. Denildi: Sen bilgiye dayan, Ey Musa! Korkma bilgilenmekle sen, önceki çobanlık halinden başka bir hale döneceksin.
22. Diğer kanıtlarınızla birlikte, kendini ayetlerimiz doğrultusunda geliştir ve her türlü kötülüklerden temizlenerek o gücü lekesiz olarak ortaya çıkar.

23. Sana yüce ayetlerimizden anlatacağız.

24. Sen firavuna git, çünkü o büyüklük taslayanlardan oldu. 254

MUSA’NIN İSTEĞİ
25. Musa dedi: “Rabbim! Gerçeklerinle gönlümü genişlet.”

26. “Görevimde bana kolaylık sağla.”
27. “Gerçeklerini anlatmam için konuşmama akıcılık ver ki,”
28. “Sözlerimi iyi anlasınlar.”
29. “Ailemden birini bana yardımcı yap,”
30. “Kardeşim Harun’u.”
31. “Onunla beni güçlendir.”
32. “Görevimde onu bana ortak et ki,”
33. “Seni çokça noksan sıfatlardan uzak tutalım.
34. “Senin buyruklarını başarıyla yerine getirelim.”
35. “Muhakkak ki, Sen bizi görmektesin.”

ALLAH’IN MUSA’YA YANITI VE YAŞAMINDAN HATIRLATMALAR

36. Allah buyurdu: İstediklerin sana verilmiştir, ey Musa!
37. Doğrusu Biz sana, genellikle daha başka iyiliklerde de bulunmuştuk, ey Musa!
38. Hani bir zaman, bilip yapması gereken şeyi. Biz annene vahyetmiştik.245

39. Bebeği sandığın içine koy, sonra sandığı nehire bırak; böylece nehir onu sahile atar. Bana düşmanlık eden ve ona / Musa’ya da düşman olacak olan sandığı alır. Benim gözetimim altında, rahat bir şekilde yetiştirilsin diye üzerine tarafımdan bir muhabbet, bir sevgi koydum.

40. O zaman nehir boyu sandığı takip eden kız kardeşin de firavuna gidip, “Bu çocuğa bakacak birisini size bulayım mı?” diye sordu. Böylece, içi rahatlasın ve üzülmesin diye seni annene tekrar kavuşturduk. Sonra sen, bir kişiyi öldürmüştün de Biz seni sıkıntıdan, endişeden kurtarmış ve çeşitli denemelerden geçirmiştik. Sonra yıllar boyu Medyen halkı arasında kaldın. İşte bu duruma, Hakk’ın takdiri üzere geldin, ey Musa!

41. Sen, Benim ayetlerimi anlatman için seçildin.
42-43. Sen ve kardeşin, ikiniz ayetlerimle firavuna gidin, ona ayetlerimi anlatmayı ihmal etmeyin, çünkü o büyüklük taslayanlardan oldu.
44. Ona gerçekleri anlatırken nazik bir dil ile anlatın. Umulur ki o, gerçeği anlamak için düşünür ya da saygı duyar. 256
45. Bunun üzerine Musa ve kardeşi; “Ey Rabbimiz! Firavunun bize karşı taşkınlık etmesinden ya da öfkelenmesinden korkuyoruz,” dediler.
46. Buyurdu: Korkmayın, muhakkak ben sizinle beraberim. Sizi görüyorum ve işitiyorum. 257
47. Hadi ona gidin ve deyin ki: “Biz ikimiz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarına yaptığın işkenceye son ver ve onları bizimle beraber gönder. Biz sana, Rabbinden bir kanıt ile geldik. Dosdoğru yolu izleyenlere selam olsun;”
48. “Bize bildirilen buyruk kesinlikle şöyle: Kim Allah’ın ayetlerini yalanlar, onlara sırtını dönerse, muhakkak, başı beladan, sıkıntıdan kurtulmaz.”

49. Firavun dedi ki: “Ey Musa. Sizin Rabbiniz de kimmiş?”

50. Musa: “Bizim Rabbimiz, her şeyi yaratan sonra da yolunu gösterendir.” dedi.

51. Firavun: “Peki önceki nesillerin durumu ne olacak?” dedi.

52. Musa dedi ki: “Onların durumlarıyla ilgili bilgi Rabbime aittir ve bir kitapta kayıtlıdır. Benim Rabbim asla yanlış yapmaz ve asla unutmaz.”
İŞTE RAB İÇİN KANITLAR

53. “O Rab ki, yer küresini sizin yaşam koşullarınız için yayan ve sizin için orada yollar açılmasını oluşturan ve gökten yağmur yağdıran ve o yağmur suyu ile çeşit çeşit, erkekli dişili bitkiler çıkarandır.”
54. “Siz onlardan besleniyorsunuz, hayvanlarınızı da otlatıyorsunuz. Eğer aklınız varsa, işte bunlar sizin için birer ayettir, birer göstergedir. “258
55. “O Rab ki, sizi o yer yüzünde yarattı, orada öleceksiniz ve bir kez daha sizi oradan diriltip çıkartacaktır.”
FİRAVUN SUNULAN KANITLARI POLİTİK
BULDU MUSAYA MEYDAN OKUDU
56. Doğrusu tüm kanıtlarıyla ayetlerimiz ona sunuldu. Fakat o yalanladı ve atalarının inancında diretti.
57. Dedi ki: “Ey Musa! Sen büyücülük yaparak, bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?”
58. “O halde, biz de senin karşına senin benzerin büyücüleri getireceğiz. Şimdi sen bir tartışma yeri ve zamanı belirle de, sana da bize de uygun olsun.”
59. Musa: “Sizinle buluşma zamanı sizin bayram gününüz olsun, zamanı da, her yerin aydınlanıp insanların dışarıya çıktıkları kuşluk vakti olsun,” dedi.

60. Bunun üzerine firavun oradan ayrıldı. Sonra tartışmaya girecek olanları topladı, sonra da onları tartışma yerine getirdi. 259

61. Musa, gelen tartışmacılara dedi ki: “Allah hakkında iftira uydurmayın, yalan söylemeyin, size yakışmaz. Böyle yaparsanız siz bir felaket ile yok olursunuz. Kim iftira ederse kesinlikle perişan olur.

62. Onlar hiç oralı olmadı, kendi aralarında ve kapalı bir şekilde fısıltılı olarak konuşarak görüştüler.
63. Sonra seyircilere dönüp; “Bunlar, Musa ve Harun, iki büyücüdür; sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyorlar ve büyüleriyle sizin örnek olan tarikatınızı, inancınızı ortadan kaldırmak istiyorlar;”
64. “Haydi, bunlara karşı birleşin ve tek yumruk halinde bizi destekleyin. Çünkü bugün üstün gelen başarmış olacaktır,” diye halkı tahrik edici bir konuşma yaptılar.
65. Sonra da; “Ey Musa! Önce sen mi bildiklerini ortaya koyarsın, yoksa biz mi koyalım,” dediler.
66. Musa; “Hayır, bilakis, önce siz ortaya koyun,” dedi. Bunun üzerine sihirbazlar, ellerindeki araçlarla ve zihinlerindeki düşüncelerle ortaya koydukları performansla gerçekten oradakileri büyüle diler; hareketlendirip coşturdular. 260
67. Bu yüzden Musa, içinde bir korku, bir çekinme hissetti.
68. O zaman biz, ona “Muhakkak ki sen yüce olanı bilensin korkma, çekinme,”
69. “Sen bildiğin o yüceliği doğruluk içinde ortaya koy. Onların ortaya attıkları şeyleri çürütecektir. Onlar gerçek değildir, sadece insan ürünü
şeylerdir. Gerçek dışı ortaya atılan şeyler nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz.” diye hissettirdik.

70. Böylece sihirbazlar, kendi bildiklerini bırakarak teslim oldular, yarışmadan çekildiler. Dediler ki: “Biz Musa ve Harun’un anlattıkları Rabbe inandık,”
FİRAVUN KUDURDU

71. Bu durum karşısında firavun, hiddetlenerek; “Ben size izin vermeden mi yarışmayı bırakıyorsunuz? Üstelik bir de Musa’nın Rabbine inandık diyorsunuz. Anlaşılan size bu bilgileri öğreten büyüğünüz Musa olmalı. Şimdi sizin görevlerinize son vereyim; ellerinizde avuçlarınızda ne varsa, tüm mal varlığınıza el koyayım ve sizi hurma ağaçlarına asayım da hangimizin cezası daha şiddetli ve daha sürekliymiş görün bakalım!” dedi.261

72. O zaman inanmış sihirbazlar; “Biz, tanık olduğumuz gerçeği ve apaçık kanıtları ve bizi yoktan yaratanı bırakıp, asla seni tercih etmeyeceğiz. Bizimle ilgili ne karar verirsen ver; bizim için önemli değil. Çünkü senin verdiğin karar sadece, bu dünya için geçerlidir!”
73. “Biz, Rabbimize inandık. Biz O’ndan, hatalarımızdan dolayı ve senin bize zorbalıkla yaptırdığın yanlışlardan dolayı, af dileyeceğiz, bağışlanma isteyeceğiz. Kuşkusuz, Allah’ın ödülü daha iyi ve cezası daha kalıcıdır,” diye firavuna rest çektiler.
74. Kuşkusuz kim Rabbine karşı günahlarda kalırsa, artık o cehaletin cehennemindedir. Böyle bir ortamda o, ölse ölemez, yaşasa yaşayamaz.
75. Kim iyi ve güzel işler üretir, mümin olarak O’nun yolunda hareket ederse, işte onlar için en yüksek dereceler vardır.
76. Orada su gibi akıp giden yaşamları huzurlu ve mutludur ve daima o haldedir. İşte günahtan temizlenen kimselerin karşılığı böyledir.
77. Dikkatinizi çekerim! Biz Musa’ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar,
denizin çekildiği zamanki sığ bir yoldan geçeceklerini onlara vurgula, anlat. Yakalanmaktan korkma, boğulmaktan endişelenme diye vahyettik. 262

78. Firavun, Musa ve adamlarının gittiğini haber alınca, askerleriyle birlikte peşlerine düştü, ne var ki, denizin dalgaları onları içine alıverdi, hepsi boğuldu.

79. Firavun, halkını saptırdı, kandırdı ve doğru yola götürmedi

İSRAİLOĞULLARI
80. Ey İsrailoğulları! Doğrusu Allah sizi düşmanınızdan kurtardı, Tur’un sağ taraflarına yerleşmenizi size vaat etti ve tarımsal ürünler ve bıldırcın besinleri lütfetti. 264

81. Allah’ın size rızık olarak vermiş olduğu şeylerden tertemiz olarak yiyin ve orada taşkınlık yapmayın, O’nun öfkesini üzerinize çekmeyin. Kim Allah’ın öfkesini üzerine çekerse, bundan sonra o kesinlikle mahvolur gider.265
82. Yaptığı hatalardan pişmanlık duyup dönen kimseler için, elbette Allah mağfiret edendir. İman edenler, iyi ve güzel işler üretenler, hep doğru yoldadır.
83. Kavmin hakkında seni acele ettiren şey nedir, ey Musa?
84. Musa dedi ki: “Rabbim! Senin hoşnutluğunu kazanmak için ve onlar da beni izlesinler diye acele ettim.”
85. Ama sen ayrıldıktan sonra kavmin, bizim gerçeklerimize başkaldırdı ve Sâmirî onları saptırdı.
86. Böylece Musa kavmine öfkeli ve üzgün olarak döndü. Dedi ki: “Ey halkım! Size söz ettiklerimde, Rabbinizden güzellikler bulmadınız mı? Size söylediklerimin yerine gelmesi yoksa uzun mu sürdü?
Yoksa siz Rabbinizden o sıkıntılı hallerinizi mi istiyorsunuz da, bana verdiğiniz sözden döndünüz?” 266
87. Bunun üzerine halkı: “Ey Musa! Biz sana verdiğimiz sözden, kendi isteğimizle dönmedik. Mısır’dan ayrılırken yanımıza zinet / değerli eşyalardan almıştık, Samiri onları bizden topladı, böylece tüm değerli eşyalarımızı ona bıraktık.”
88. Böylece onlar için ses getiren değerli bir madde / sermaye birikimi ortaya çıkardı, sonra da dedi ki: “İşte sizin ilahınız budur; Musa’nın ilahı da bu, ama o bunu unuttu. “267
89. Denildi ki: İyi de, o değerli eşyaların, size hiçbir şekilde konuşamadığını, hareket edemediğini, ya da bir yarar veya bir zarar veremediklerini görmüyor musunuz?
90. Doğrusu Harun önceden onları; “Ey halkım! Maddeyi / eşyayı, ilah edinmekle kendinizi yaktınız. Muhakkak ki sizin Rabbiniz, ilahınız
esirgeyen bağışlayan Allah’tır. Gelin beni dinleyin! söyle diklerime kulak verin,” diye onları uyarmıştı.

91. Fakat halkı; ” Musa gelinceye kadar biz odaklandığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.” dediler.

MUSA KAVMİNE DÖNÜNCE
92-93. Musa döndüğünde Harun’a dedi ki: “Ey Harun! Gerçeklerden saptıklarını gördüğünde, sen neden onlara engel olmadın? Neden söylediklerime uymadın? Yoksa, benim söylediklerime sen de mi başkaldırdın?”
94. Harun dedi ki: “Ey anamın oğlu! Sakalımı ve saçımı çekme Emin ol ben senin, ‘Neden sözümü tutmadın da, İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın,’ demenden korktum.”
95. Sonra da Musa; “Ey Samiri! Sen ne yapmaya çalışıyorsun, derdin ne senin?” diye ona çıkıştı.
96. Samiri; “Ben onların düşünemediği şeyleri düşündüm. Elçi olarak senin anlattıklarından bir miktarını aldım, gerisini attım, sonra da onu kendi düşünceme göre uyguladım. Bu da nefsime hoş geldi,” dedi.
97. Musa dedi ki: “Öyleyse git buradan. Bundan sonra yaşadığın müddetçe sen, “bana yaklaşmayın” diyeceksin ve muhakkak ki, senin sözüne uyanlar da asla başarılı olamayacaklar. İlahına da bak ki, onu sen var ettin, hep ona odaklandın / bağlandın. Elbette onu paramparça edeceğiz, toz duman haline getireceğiz, sonra da onu savurup atacağız.”
98. Muhakkak ki, sizin ilahınız Allah’tan başkası değildir ki, O’ndan başka İlah yoktur. O, bütün her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.

KUR’AN, GEÇMİŞ PEYGAMBERLERE GELEN
VAHİYLERİ İÇİNDE TOPLAYAN BİR KİTAPTIR
99. Böylece, Biz sana, daha önce geçmiş olanların haberlerini aktarıyoruz. Doğrusu biz sana, tarafımızdan geçmişte olanları hatırlatan bir Kur’an sunduk.
100. Kim Kur’an’dan yüz çevirirse, Muhakkak ki, ölünceye kadar büyük bir vebal içinde olur.
101. Durumlarını devam ettikleri sürece de büyük vebal altında kalırlar ve onlar ölünceye kadar o kötü yükü taşırlar.

102. Yeniden diriliş duyurusu yapıldığı gün, hepsi Bizde toplanacaklar. O gün, mücrimlerin gözleri donakalmıştır. 268

103. Suçlular: “Siz sadece on gün filan kaldınız” diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.

104. Onların benzeri suçlular da; “Sadece bir gün kaldınız” diyecekler. Konuştukları şeydeki bilginin sahibi biziz, 269
105-106. Yeniden diriliş duyurusu yapıldığında, bu kadar görkemli dağlar ne olacak? diye sana soruyorlar. Söyle onlara: “Rabbim onları un ufak edip savuracak, böylece onları dümdüz edip, yerlerini bomboş bırakacaktır.”
107. “Orada ne küçük bir çukur ne de en ufak bir tümsek görebileceksiniz.270
108. O gün insanlar, en ufak bir kaytarma göstermeden diriliş duyurusuna uyarlar. Bütün her yeri rahmetiyle kaplayanın dışındaki tüm sesler kısılır, artık gizli bir seslenişin dışında bir şey işitemezsin.
109. O gün esirgeyen bağışlayan Allah’tan başkasının yetkisi, şefaati yoktur. Ancak verdiği sözü tutanlarda bir huzur, bir hoşnutluk vardır. 271
110. Çünkü Allah, herkesin geçmişini ve geleceğini bilir. İnsanlar ise, bilemez, çünkü onların bilgisi sınırlıdır; herkesin geçmişini ve geleceğini kapsayamaz.
111. Ve o gün, tüm yüzler, hayy / diri olan, kayyum / tüm yarattıklarını
gözetip, koruyan Allah’ın huzurunda yere inmiştir. Ve o gün, şirk yükü taşıyan kimseler perişan olacaklardır. 272

112. O gün, kim inanmış olarak iyi ve güzel işler yapmışsa, işte o, herhangi bir haksızlıktan ya da hakkının yenilmesinden endişe duymayacaktır. 273

113. İşte Biz Kur’an’ı / toplanmış haberleri, Arabiyyen / kolayca anlaşılır bir şekilde sunduk ve içindeki ikazları, uyarıları ayrıntılı olarak açıkladık. Umulur ki, sizler kötülüklerden sakınır, Allah’a şirk koşmazsınız. Böylece sizler gerçekleri anlama ve anma üzere olursunuz. 274

114. Gerçek yönetici hükümdar, yüceler yücesi Allah’tır. Kur’an ile / toplanmış haberler ile ilgili, hüküm vermede acele etme. Öncelikle, O’nun sana her varlıktan vahyettiği, haber verdiği gerçekleri anlamaya gayret göster ve Rabbim ilmimi arttır, de.

YARATILIŞTAKİ TEMSİLİ SÖYLEŞİ
115. Gerçek olan şu ki, Biz Adem’i / hiç yoktan var ettiğim insanı, yaratırken, fıtratı ile vaatlerimizi uyumlu oluşturduk. Fakat o bu uyumu unuttu ve bunu anlamak için onda bir kararlılık da bulamıyoruz. 275
116. Biz Ademe / hiç yoktan var olan insana, evrendeki tüm güçleri anla ve bir teslimiyet içinde ol, dediğimiz zaman, o bir teslimiyet içinde oldu. Ancak iblisi / vesvesesi, teslim olmaktan kaçındı. 276
117. O zaman biz de, “Ey Adem / ey yoktan var olan insan, işte kendi
vesveseniz, sizin düşmanınızdır. Sakın o sizi huzurlu ve mutlu ortamınızdan çıkarmasın, sonra perişan olur sıkıntı çekersiniz ”
118. “Muhakkak ki, huzur ve mutlulukta senin için sıkıntı ve perişanlık olmaz,”
119. “Muhakkak ki, o huzur ve mutlulukta senin için hoş olmayan bir durum ve cehaletin sıkıntısı da yoktur,” dedik.
120. Fakat şeytanî halleri onu vesveselendirdi ve dedi ki: “Ey Adem / ey yoktan var olan insan! Sana tükenmez bir mal-mülkün ve yıkılmaz bir saltanatın yolunu göstereyim mi?”
121. Böylece vesveselerinin tuzağına düşerler, kul hakkına, haksız mala-mülke tamah ederler ve hemen içlerindeki mal ve saltanat hırsı depreşiverir, hakları olmayan mal ve mülkü yığmaya, toplamaya başlarlar. Böylece, Adem / insanoğlu, şaşırır, dengesi bozulur. Artık Rabbinin buyruklarını unutup O’na karşı asi duruma düşer. 277
122. Sonra aklı başına gelir Rabbine sığınır. Böylece yaptıklarına pişman olup tövbe eder ve Hakk’a yol bulur.
123. Bildirildi ki, şeytanî hallerde olanların seviyesi düşük olur, gerçeklerin idrakinden düşerler, hepsi birbirlerine düşman olurlar. Ancak her kim Allah’ın gönderdiği Kur’an’a uyarsa, işte onlar şaşırmazlar, sıkıntı çekmezler, birbirlerinin düşmanı olmazlar. 278
124. Kim de Kur’an’ımı anlamaktan yüz çevirirse, elbette ki onun yaşamı sıkıntılar içinde geçer ve ölünceye kadar gerçekleri anlamada körlük içinde kalır.
125. Der ki: “Rabbim! Ben gören biri olduğum halde, neden senin birliğinin gerçeklerini göremedim?”
126. Bildirildi: Ayetlerimiz sana geldi, fakat sen onu görmeyi unuttun ve işte böylece yaşamın gerçeklere kapalı olarak geçti.
127. İşte Rabbinin ayetlerine inanmayanlara, yaşamını boş şeylerde harcayanlara şiddetli sıkıntılar vardır. Sonunda karşılığı da çok sıkıntılı ve kalıcıdır.
128. Hâlâ onlar doğru yolu bulamıyorlar mı? Onlar, daha önce gerçeklerden yüz çevirip helâk olmuş nice medeniyetlerin kalıntıları içinde
dolaşırlarken hiç düşünmezler mi? Herhalde aklıyla düşünenler için buradan çıkarılacak dersler vardır.
129. Eğer Rabbinden, süresi belirlenmiş bir buyruk olmasaydı, kesinlikle bunlar için de helâk kaçınılmaz olurdu.
130. Artık söylenen şeylere göğüs gererek mücadeleye devam et. Güneşin doğuşundan önce ve batmadan önce, Rabbinin, tüm varlığın sahibi olduğunu anlamaya çalış, tüm noksan sıfatlardan arınık olduğunu idrak et. Gecenin her anında ve gündüz vakti de O’nu sürekli anlat, O’nun noksan sıfatlardan uzak olduğunu öğret. Umulur ki sen, bilgi ve kavrayış bakımından olgunluğa ulaşırsın.

131. Verdiğimiz dünya hayatının cezbedici metalarıyla yaşamlarında çıkar peşinde olanlardan bakışını çevir, onların durumuna özenme. Onların durumu sıkıntılar içindedir. Çalışarak elde ettiğin Rabbinin rızkı daha mutluluk vericidir, daha kalıcıdır.
132. Sen insanlara salatı / çalışarak elde etmeyi ve güçlüklere karşı dirençli olmayı anlat. Biz senden bir rızık istemiyoruz, seni de rızıklandıran Biziz. Sonuç, kötülüklerden sakınmak, Allah’a ortak koşmamak içindir.

EN BÜYÜK KANIT KUR’AN
133. Dediler ki: “Muhammed Rabbinden bize bir ayet, bir kanıt getirmeli değil miydi?” Peki, daha önce gelen sayfaların içinde olan açıklamalar onlara gelmedi mi? 279
134. Eğer onlar, ayetlerimizi göndermeden önce, bir azap nedeniyle yok edilmiş olsalardı; “Rabbimiz, ne olurdu bize bir elçi gönderseydin de böyle alçak ve rezil olmadan senin ayetlerine uysaydık olmaz mıydı!” diyeceklerdi.
135. De ki: “Hepimiz gerçekleri arayıp gözlemlemekteyiz. Siz de arayıp gözlemleyin. Dosdoğru yolun yolcularının kimler olduğunu ve kimlerin dosdoğru yol üzerinde olduğunu yakında öğreneceksiniz.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorum yapan sen ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir