NEML (Karınca) SURESİ

 

NEML (Karınca) SURESİ
İniş Sırası: 48
NEML (Karınca) SURESİ
Sure No: 27
Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Tâ. Sîn. İşte, açıklanmış Kitap ve onun içinde toplanmış ayetler,
2. O Kitap doğruya ulaştırıcıdır ve inananlar için mutluluk verici gerçekleri bildirir.
3. Ki bu gerçekleri öğrenip anlayanlar; salatı ikame ederler / destekleşmeyi her an Allah’a bağlılık bilinciyle ayakta tutarlar ve onlar zekâtı / vergiyi verirler ve öte dünyaya hiç kuşku duymadan inanırlar. 313
313 (48:3) Bak. Lokman Suresi 3, 4, 5. ve Bakara Suresi 2-5; Nâziât Suresi 45; Meryem Suresi 97.
4. Muhakkak ki, öteki dünyaya tam bir bilinçle inanmayanlar, onların yaptıkları işler kendilerine cazip gelir. Böylece onlar bir boşluktaymış gibi, bocalayıp dururlar. 314
314 (48:4) Bak. En’âm Suresi 43, 108; Ankebût Suresi 38; Nahl Suresi 63.
5. İşte onlar, ki o kimseler çok kötü sıkıntılarda, çok kötü bunalımlarda kalırlar ve onlar sonunda üzüntü içindedirler.
6. Muhakkak ki, bu Kur’an ayetleri sana, ilmiyle bütün her şeye hakim olan Allah tarafından aktarılmaktadır.
ELÇİ MUSA’YA DA VAHİY, ALLAH TARAFINDAN AKTARILDI
7. Hani Musa bir zaman ailesine: “Ben bir ateş ışığı gördüm; siz bekleyin, ben oradan size bir haber ya da bir ateş közü getireyim. Umarım siz o ateşi yakıp ısınırsınız,” demişti. 315
315 (48:7) Musa Peygamber ve firavun ile ilgili bak. Neml Suresi 7-14; Kasas Suresi 3-21;29,30; Nâziât Suresi 15-17; A’raf Suresi 142-155.
8. Böylece Musa oraya geldiğinde şöyle nida edildi ateş almaya gelen kimse ve onun yanındakiler kutlu olsun! Alemlerin Rabbi olan Allah noksan sıfatlardan arınıktır.”
9. “Ya Musa! Muhakkak ki, O, Benim; tüm varlığa hakim olan Allah.”
10. “Asanı bırak! / sana ait düşüncelerini, birikimini kafandan çıkar at Böylece bildiklerinin kendisini ne hallere sürüklediğini anladı ve hiç geçmişine bakmadan yeni anlayışına döndü ve yerinde duramaz bir enerjiyle canlandı, heyecanlandı. Denildi ki: “Ya Musa! Korkma, heyecanlanma. Muhakkak ki, benim yanımda elçiler korkmazlar, heyecanlanmazlar. 316
316 (48:9-10) Bak. Kasas Suresi 30. Musa’nın gerçek asası artık bundan sonra mecaz anlamında canlılık veren vahyi temsil edecektir. Bak. A’raf Suresi 160 dipnotu.
11. “Kim ortak koşmaktan vazgeçer, sonra da kötü hallerden iyi hallere dönerse, bilsin ki, ben çok bağışlayanım, çok merhamet sahibiyim.”
12. “İçindeki seni canlandıran o güce dahil ol. Çünkü o güç sayesinde kötülüklerden geçerek lekesiz, süt beyaz hale döndün. Firavun ve halkının karşısına, o yüce ayetlerle git. Onlar gerçeklerden sapan bir topluluk oldular.”
13. Böylece ayetlerimiz, firavun ve adamlarının anlayabileceği bir şekilde yüzlerine karşı sunulunca, dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir; göz boyamadır.”
14. Kendileri ayetlerimizin gerçek olduğuna tam bir kanaat getirmelerine rağmen, sırf ortak koşmaları ve büyüklük taslamaları yüzünden onu bilerek reddettiler. Bu yüzden bozgunculuk çıkaranların sonları nasıl olur bakıp görün.
ELÇİ SÜLEYMAN
15. Andolsun, Davud ve Süleyman Bizim vermiş olduğumuz bilginin farkına varmışlardı da, onlar; “İnanan kullarının bir çokları üzerine bilgice bizi fazlalıklı kılan Allah’a övgüler olsun” demişlerdi. 317
317 (48:15) Bak. Enbiyâ Suresi 79; Sebe Suresi 10, 11; Sâd Suresi 17-20; Bakara Suresi 246-252.
16. Süleyman, Davud’un bilgi birikiminin mirasçısı oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş mantığı / kuşlarla iletişim bilgisi, öğretildi ve her şeyden verildi. Doğrusu bunlar, kesinlikle Allah’ın apaçık lütuflarıdır. 318
318 (48:16) Kuş Mantığı: Mantık, “ses” demektir. Ancak bu sözcükle genelde “meram ve maksatlar” kastedilir. Lisanü-l-Arab, c.8.601,602; “Ntk” mad.
17. Süleyman için, yerli, yabancı ve eğitilmiş kuşlardan kendisine askerler toplanırdı. Sonra da Süleyman onları sevk ve idare ederdi.
18. Hatta bir seferinde, karınca vadisi adında bir yere geldiklerinde ora halkının yöneticisi bir kadın: “Ey karınca halkı sakinleri evlerinizden çıkmayın, Süleyman ve ordusu istemeyerek size zarar vermesin,” diye onları uyardı, 320
319 (48:17) Cinn kavramı, burada yabancılar anlamınadır. Davud Peygamber döneminde, daha sonra Süleyman Peygamber döneminde komşu ülkelerden getirilmiş zanaat sahibi ya da vasıfsız işçilerdir. İns, de bunun karşıtı, yerli işçiler, ustalar, askerler vs. Cinn ile ilgili, bak. Cinn Suresi 1, 2 ve dipnot.
320 (48:18) Karınca Vadisi ile ilgili görüşler: Ayette geçen Karınca Vadisi. karıncaların bol olduğu bir vadi olmayıp özel bir isimdir. Zebidi’ye göre, “Karınca Vadisi Jirben ile Askalan arasında bir bölgenin adıdır.” Tâcu-l-Arus, 20/286, Karınca Vadisi halkına, neml / karınca adının verilmesi, “çok hareketli, çalışkan olmalarındandır.” Tâcu-l-Arus, c. 15, s. 755-757 Nml md. Ayrıca bak. Yahudi Ansiklopedisi, c. 11, s, 440.
19. Süleyman da onun bu uyarısını tebessümle karşıladı, gülümsedi ve dedi ki: “Rabbim! Senin verdiğin nimetleri idrak edip sana şükretme anlayışını bana nasip et. Benim üzerimde olan, anamın-babamın üzerinde olan nimetlerin hepsi senindir. İyi ve güzel işler yapmam için, senin rızan üzere hareket etmem için rahmetine beni dahil et ki iyi kimselerden olup, her an sana kulluk içinde olayım.”
20. Süleyman, istihbaratçı / haber getirip-götüren, kuşları denetledi, sonra dedi ki: “Ben hüdhüdü niçin göremiyorum, yoksa kaytaranlardan mı oldu?”
21. “Bana apaçık inandırıcı bir kanıt getirmez ise, kesinlikle ona ağır bir ceza vereceğim ve onu yapayalnız yüzüstü bırakacağım, mağdur edeceğim.”321
321 (48:21) 21. ayette “onu yapayalnız yüzüstü bırakacağım, mağdur >>>> edeceğim” diye anlamlandırdığım sözcük, meallerde “onu boğazlayacağım” ya da “onun boynunu keseceğim” diye çevrilmektedir. Sözcüğün Arapçası “Ez- beha”dır. Bu kelime “zebh” kökünden türemedir. “Zebh” sözcüğünün esas anlamı, “saklamak” “herhangi bir şeyden parça koparmak” demektir. Daha sonraları “boğazdan kesme” anlamında kullanılır olmuştur. “Zebh” sözcüğü mecazen “helâk” anlamında kullanılır. Zira boğazın kesilmesi, bir canlıyı helâke götürmenin en seri yoludur. (Lisanü-l-Arab, c. 3, s. 486-488, Zbh, mad.; Tacü- I-Arus, c. 4, s. 38-41, zbh, mad.) Zebh, sözcüğünün mecaz anlamından açıkça bu sözcüğe, “boğazlamak” değil de, “helâk etme”, “mağdur etme”, “gözden düşürme”, “yüzüstü yapayalnız bırakma” vs. anlamlarının verilmesinin konuya daha uygun olduğunu düşünüyorum. Bak. Kasas Suresi 4; Sâffât Suresi 102- ayet ve dipnotu okuyunuz.
22. Böylece beklemeye başladı. Çok geçmeden hüdhüd geldi; dedi ki: “Ben senin, şu an, hiç gitmediğin yerlere gittim ve sana, Sebe’den çok önemli bir haber getirdim.”
23. “Ben, Sebe halkını yöneten bir kadın buldum; her şeyi var, ekonomik durumu ve refah seviyesi yüksek, görkemli bir de yönetim sarayı var.” 322
322 (48:23) Bak. Sebe Suresi 15-22.
24. “Ancak, Kraliçe ve halkını, Allah’a değil, güneşe tapıyor buldum; çünkü, Hak’tan uzaklaşmış, çıkar sahibi güçler, böylesi bir inancı onlara cazip göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için de onlar, doğru yolu bulamıyorlar;”
25. “Bu yüzden, göklerde ve yerde gizli ne varsa hepsini açığa çıkaran, gizlediğimiz ve açıkladığımız ne varsa hepsini bilen Allah’a tâbi olamıyorlar.”
26. “O Allah ki ondan başka ilah / yönetici yok! Yalnızca O var. O, yüce yönetimin Rabbi…”
27. Süleyman dedi ki: “Verdiğin bu bilgiler doğru mu, yoksa yalan mı bakacağız!”
28. “Şimdi, şu mektubumu götür; bunu, onlara bırak; sonra da bir kenara çekilip tepkilerini izle, bakalım ne yapacaklar?”
29. Süleyman’ın mektubunu alan Sebe kraliçesi, yöneticilerini topladı ve: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı;”
30. “Mektup Süleyman imzalı ve ‘sevgi ve merhameti sonsuz esirgeyen, bağışlayan Allah’ın adıyla’ diye başlıyor ve devam ediyor.”
31. “Allah’a karşı büyüklük taslamayın; O’na teslim olarak bana gelin!’ diye yazıyor.” 323
323 (48:31) Kur’an’ın orijinalindeki / Süleyman Peygamber’in mektubundaki, “bana karşı büyüklük taslamayın” ifadesi, “Allah’a karşı büyüklük taslamayın” anlamını ifade etmektedir. Zira mektup, elçi tarafından, Allah adına yazılmıştır. Biz meale bu doğrultuda yansıttık. Buna benzer ifadeler Kur’an’ın değişik surelerinde yer alır. Bak. Duhân Suresi 17-21.
32. Kraliçe; “Ey ileri gelenler! Bu konuyla ilgili görüş ve önerilerinizi bana bildirin. Sizin görüşlerinizi alayım, doğru bir karar ve reyim” dedi. 324
324 (48:32) Musa Peygamber’in tebliğine karşı, firavun da adamlarına danışıyor. Ama firavun kötü niyetli. Bak. A’râf Suresi 109-112. Ayrıca “Danışma ve önemi” ile ilgili bak. Al’i İmrân Suresi 159; Şûra Suresi 38, 39.
33. İleri gelenler; “Biz her bakımdan güçlü bir ülkeyiz, çok iyi savaşan da bir ordumuz var. Ama, son karar sana aittir. Sen ne karar verirsen onu uygularız,” dediler.
34. Kraliçe: “Şu bir gerçek ki, krallar bir ülkeyi işgal ettiler mi, orayı perişan ederler, halkının yöneticilerini tutuklarlar, alçaltırlar. Muhtemelen onlar da böyle yapacaklardır.”
35. “O zaman şöyle yapayım. Ben şimdi Süleyman’a birtakım hediyeler göndereyim de bakalım elçiler ne gibi bir sonuçla dönecekler?”
36. Böylece Kraliçenin elçileri Süleyman’a gelip, hediyeleri verdiklerinde, Süleyman onlara; “Siz bana para ve mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Bakın! Allah’ın bana verdiği, sizin bana verdiğiniz mal ve servetten çok daha iyidir, çok daha hayırlıdır. Bilakis, hediyenizle / mal ve servetinizle ben değil, siz sevinebilirsiniz, ” 325
325 (48:36) Kur’an, Kitab-ı Mukaddes’teki, Sebe Melikesi ile ilgili anlatımı düzeltir. Bak. Krallar, 10:1/13; Burada farklı anlatır, inceleyiniz. Kur’an ayetleriyle karşılaştırınız. Ayrıca bak. Matta, 12/42; Luka, 11/31.
37. “Şimdi geri dönün ve Kraliçe ve adamlarına söyleyin: Asla
karşı koyamayacakları ordularla oraya gelirim ve o insanları Hak’tan uzaklaştıran çıkar sahibi güçleri, aşağılanmış ve rezil edilmiş olarak oradan çıkartırım,” dedi.
KRALİÇE SÜLEYMAN’I ZİYARET EDER
38. Kraliçenin ziyarete geleceği haberini alan, Süleyman, yerli ve yabancı bilim, beceri ve yetenek sahibi kişileri topladı ve; “Ey ileri gelenler! Sebe Melikesi ve adamları, barışseverler olarak bana gelmeden önce, Kraliçenin sarayının tıpkısının aynısını hanginiz bana yetiştirebilir / inşa edebilirsiniz?” dedi.
39. Yabancı uzmanlardan, tahsili olmayan fakat, becerikli, tuttuğu işi koparan bir kişi, “İstediğin makamı / sarayı ben yapabilirim; hiç kuşkun olmasın ki kesinlikle ben, bunu yapma yeteneğine, gücüne sahibim. Bana güven,” dedi.
40. Bu sefer, kitap bilgisi / tahsili olan, bilgin bir kişi, “Ben istediğini, çok daha kısa bir sürede yapar sana teslim ederim,” dedi ve gerçekten şaşılacak derecede kısa bir sürede, Kraliçenin tahtının / sarayının aynısını yapıp, kendisine teslim edince, Süleyman; “Bu bana, Rabbimin bir lütfudur; verdiği nimetin karşılığını ödeyecek miyim, İyilik bilmezlik mi edeceğim diye Rabbim, beni imtihan ediyor. Kim, verilen nimetlerin karşılığını öderse, kendisi için ödemiş olur; kim de iyilik bilmezlik ederse, muhakkak ki, Rabbimin onun şükrüne ihtiyacı yoktur, O çok zengindir, çok cömerttir,” dedi.
41. Süleyman dedi ki: “Projede bazı değişiklikler yapın bakalım, Kraliçe geldiği zaman, kendi tahtıyla / sarayıyla kıyaslayabilecek mi, yoksa hiç ilgilenmeyecek mi?
SEBE KRALİÇESİ, SÜLEYMAN’IN KONUĞU
42. Kraliçeye; “Bak bakalım, senin egemenlik tahtın ile bunun arasında bir benzerlik var mı?” denildi. Kraliçe, “Sanki aynısı” dedi ve konuyu değiştirerek Süleyman’a; “Zaten bize daha önceden gerekli tebligatı yapmıştınız ve biz bunun üzerine kesinlikle Allah’a teslim olduk / Müslüman olduk,” dedi.
43. Sebe Kraliçesi, gerçekleri örtbas eden bir topluma yöneticilik yaptığı için, o toplumun Hak’tan uzaklaşmış çıkarcı güçleri, onun Allah’a tapmasına mâni olmuşlardı.
44. Kraliçeye, “Buyurun köşke geçelim,” denildi. Kraliçe, zemini cam gibi parlak olan sarayın salonuna adımına atınca, bir su havuzundan geçeceğini sanarak, eteklerini sıvamaya yeltenince, bu sefer Süleyman; “Eteklerinizi toplamaya gerek yok; bu, döşenmiş, billur bir zemindir,” dedi. Kraliçe; “Rabbim, şimdiye kadar gerçekten kendime haksızlık etmişim. Artık bundan böyle, Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum / Müslüman oldum,” diyerek, haykırdı.
ELÇİ SALİH
45. Doğrusu Semûd kavmine, sadece Allah’a kul olmalarını tebliğ etmesi için, vatandaşları Salih’i elçi göndermiştik. O zaman onlar birbirlerine rakip cemaatlere bölünüvermişlerdi. 326
326 (48:45) Bak. A’raf Suresi 73-79.
46. Bunun üzerine Salih; “Ey halkım! Birlik ve beraberliğin güzelliği varken, neden ayrılığın ve çekişmenin kötülüğünde ısrar ediyorsunuz? Affedilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz olmaz mı? Umulur ki, affedilirsiniz,” demişti.
47. Salih’in halkı; “Biz senin ve seninle beraber olanların yüzünden gruplara ayrıldık. Sen bize uğursuzluk getirdin,” dediler. Bunun üzerine Salih; “Sizin uğursuzluğunuzun nedeni, Allah’ı bilinçli olarak anlamamanızdan kaynaklanıyor. Tam tersi sizler uğursuzluğu, bölücülüğü körükleyen bir kavimsiniz,” demişti. 327
327 (48:47) Firavun ve adamları da aynı şeyi söylüyor. Bak. A’raf Suresi 131, 132; Ayrıca bak. Ya-Sîn Suresi 18.
HER ÇAĞDA MAFYA
48. Şehirde bir çok çete vardı. Bunlar düzeni bozmak için, ülkede sürekli bölücülük çıkarıyorlar, düzeltmeye, barışa asla yanaşmıyorlardı.
49. Bunlar, “Salih’e ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da kabilesine, ‘o ailenin kundaklanmasıyla bizim bir ilgimiz yok; kesinlikle biz doğru söylüyoruz,’ diyelim” diye kendi aralarında Allah adına yeminleştiler.
8. Onlar böyle bir baskın planı tezgahladılar. Onlar, tezgahladıkları plandan bizim haberimizin olduğunun bilincinde değillerdi.
51. İşte, tezgahladıkları planın sonucu nasıl oldu, bakın da görün? Muhakkak ki biz, onları ve onların topluluğunun tümünü yerle bir ediverdik.
52. İşte şunlar, çetecilik yaparak işledikleri haksızlıklar yüzünden, yerle bir olmuş yerleşim yerlerinin kalıntıları. Muhakkak ki bunda, bilinçlenmek isteyen bir toplum için bir ders vardır.
53. Öte yandan iman etmiş, kötülüklerden sakınmış olan kimseleri de kurtardık.
ELÇİ LÛT
54. Lût’u da elçi olarak göndermiştik. O zaman Lût kavmine demişti ki: “Siz böyle göz göre göre olağan dışı durumlar, çirkin ve haddi aşan haller için mi geliyorsunuz? 328
328 (48:54) Bak. Şuarâ Suresi 160; Ankebût Suresi 28, 29.
55. “Siz, kadınlardan başka, erkekler için de mi bir şehvet duygusuna kapılıyorsunuz? Doğrusu siz gerçeklerden haberi olmayan bir topluluksunuz.”
56. Halkının Lût’a yanıtı; “Kovun şu Lût ailesini memleketinizden! Baksanıza onlar, tertemiz insanlarmış,” demek oldu.
57. Biz de Lût’u ve ailesini kurtardık, yalnız Lût’un eşi hariç. O, yok olanların içinde kaldı.
58. Söz dinlemez sapkınların üzerine sağanak halinde bir dolu yağdırdık. Uyarılara kulak asmayanların yağmuru ne de kötü idi.
KISSALARDAN DERS ÇIKARMA
59. De ki: “Tüm övgüler Allah içindir. Barış ve esenlik, ortak koşmayı düşüncelerinden silmiş kulları üzerinedir. Tüm varlığın yaratıcısı ve sahibi olan Allah mı, yoksa O’na koştuğunuz ortaklar mı İyiliğe, övgüye layıktır?” 329
329 (48:59) Bak. Müşrikler, Allah’ı bilirler. Ancak, Allah ile kendi aralarına birilerini aracı koyarlar. Allah, ortak koşuculardan, Allah ile kendi ilahları / efendileri arasında bir karşılaştırma yapmalarını istiyor. Bak. Nahl Suresi 17; Zümer Suresi 3, 9, 22; Ra’d Suresi 33; Zuhruf Suresi 9, 87; Ankebût Suresi 63. 212 Neml Suresi
60. Gökleri ve yeryüzünü yaratan, gökten sizin için bir yağmur yağdıran, böylece onunla, güzelliklere sahip bahçeler bitiren kimdir? Siz o bahçenin ağacını bitirenin kim olduğunu anlayan olmadınız. Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi, bitiriyor? Doğrusu sizler, O’na ortaklar edinen bir topluluk oldunuz.
61. Yeryüzünü oturulacak bir yaşam yeri olarak düzenleyen, üzerlerine derin kökleri olan dağları yerleştiren, orada akıp giden nehirleri ve iki deniz arasına bir engel koyup, tatlı su ile tuzlu suyu birbirine karıştırmayan kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi yapıyor. Ne yazık ki, sizlerin çoğu gerçekleri bilmiyorsunuz. 330
330 (48: 61) Denizlerin bu özelliği ile ilgili ayrıca bak. Furkân Suresi 53; Rahman Suresi 19-20; Fâtır Suresi 12.
62. Bir sıkıntılı durum olduğunda O’na dua ettiğiniz zaman size karşılık veren, sizdeki sıkıntıları gideren ve sizleri yeryüzünde kuşaklar oluşturacak şekilde oluşturan kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi, yapıyor. Bunları anlamak için, az da olsa düşünmüyorsunuz.331
331 (48:62) Bak. Hûd Suresi 9, 10; Tevbe Suresi 75, 76; Yunus Suresi 22, 23; Nahl Suresi 53, 54; Lokman Suresi 31, 32; Rûm Suresi 33; Ankebût Suresi 65; İsra Suresi 67; Zümer Suresi 6-8. ayetleri inceleyiniz.
63. Karanlıklardan aydınlığa çıkaran, karada ve denizde size yol gösteren, yağmurdan önce rüzgârları bir belirti olarak estiren kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi yapıyor. Allah, sizlerin ortak koştuğu şeylerden çok çok yücedir.
64. Yaratılışı ilk defa başlatan, sonra onu devam ettiren ve sizleri gökten ve yerden rızıklandıran kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi yapıyor. De ki: “Eğer, ortak koşucu düşüncelerinizde sadıksanız, haydi siz de getirin kanıtınızı?”
65. De ki: “Göklerdekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, gaybı ancak Allah bildirir. Sizler, ne zaman diriltileceğinizi şu anki idrakinizle bilemezsiniz.”
66. Tam tersi, ahiret hakkındaki verilen bilgileri idrak edebilirsiniz anlayabilirsiniz. Ama hayır, sizler ondan kuşku içindesiniz, Daha doğrusu sizler ahiret hakkında verilen bilgilerde bakar körsünüz.
67. O bakımdan, gerçekleri görmezlikten gelip örten kimseler derler ki: “Biz ve atalarımız bir toprak haline geldiğimiz zaman, gerçekten biz, tekrar diriltilip çıkarılacak mıyız?”
68. “Doğrusu bize söylenen bu sözlerin aynısı, daha önce atalarımıza da söylenmişti. Muhakkak ki bu öldükten sonra dirilme’ gibi sözler, daha öncekilerin uydurduğu hikayelerden başka bir şey değildir.” 332
332 (48:68) Bak. Müminûn Suresi 82, 83; Yâ-Sîn Suresi 78.
69. De ki: “Yeryüzünü gezin, dolaşın da, böyle diyen günahkarların sonunun nasıl olduğunu bakıp görün?”
70. Sen, onlar öyle diyorlar diye üzülme ve onların kurdukları tuzaklardan ötürü de canını sıkma.
71. Onlar seni sıkıştırmak için; “Doğru söylüyorsan, bu söylediğin tehdit sözü ne zaman gerçekleşecek?” derler.
72. De ki: Sizin acele olarak istediğinizin bazısı, belki de sizi takip ediyordur.” 333
333 (48:72) İnkârcıların alaylı sözleri için bak. Yâ-Sîn Suresi 48; Sebe Suresi 29; Yunus Suresi 48; Mülk Suresi 25; Enbiyâ Suresi 38; Kıyamet Suresi 7- 30.
73. Muhakkak ki, senin Rabbin / seni koruyup-gözeten, elbette insanlar üzerine lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu kendilerine verilen nimetlerin sahibini bilip teşekkür etmezler.
74. Kuşkusuz senin Rabbin, sizlerin içinizde gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da elbette bilmektedir.
75. Göklerde ve yerde göremediğiniz, bilemediğiniz her şeyin cevabı, açıklanmış bu kitabının içinde vardır. 334
334 (48:74-75) Bak. Bu surenin (neml) birinci ayetine: “İşte, açıklanmış Kitap…” Ayrıca bak. Hacc Suresi 70; Tâ-Hâ Suresi 7; Hûd Suresi 5.
76. Muhakkak ki, bu Kur’an, İsrailoğullarının kendi içlerinde ayrılığa düştükleri birçok şeyi, onlara kıssa olarak anlatır. 335
335 (48:76) Bak. Maide Suresi 15, 19, 48; Bakara Suresi 79, 85, 213; Al’i İmrân Suresi 79; Fâtır Suresi 31.
77. Kuşkusuz Kur’an, kesinlikle bir yol göstericidir ve inananlar için bir rahmettir.
78. Kuşkusuz senin Rabbin, onlar arasında kararını verir, O, her şeydeki gücün sahibidir ve her şeydeki ilmin de sahibidir.
79. Bundan sonra sen tüm varlığın sahibinin Allah olduğunu bil, O’na güven. Muhakkak ki sen apaçık Hak üzeresin.
80. Muhakkak ki sen; ölü gibi duyarsızlaşmışlara gerçeği işittiremezsin. Gerçeklere kulaklarını tıkayanları davet etsen, o zaman da arkalarını dönüp kaçarlar.
81. Sen, bakıp da göremeyenlere / okuyup da anlamayanlara, düştükleri saplantıdan dolayı yol gösteremezsin. Sen ancak, ayetlerimize inanan kimselere duyurabilirsin. Böylece onlar gönülden teslim olurlar.
82. Onlara söz vuku bulduğu zaman, onlar için topraktan hareketli bir varlık çıkarırız da onlara konuşur. Doğrusu insanlar işaretlerimizin olduğunu tam anlamıyla idrak edemediler. 336
336 (48:82) “Dâbbeten mine’l-Arz”: Bu sözcükle ilgili onlarca görüş ortaya atılmıştır. Dabbeh, sözcüğü, debb sözcüğünden türetilmiştir. Debb, sözcüğü, terim olarak “debelenme,” “ağır ağır yürüme” anlamına gelmektedir. Lisanü’l-Arab, c. 3, s. 281-284; “Dbb” mad.
Kur’an’da “Dabbeh” sözcüğünün geçtiği ayetler: Hûd Suresi 6, 56; En’àm Suresi 38; Nahl Suresi 49, 61; Nur Suresi 45; Ankebût Suresi 60; Lokman Suresi 10; Fâtır Suresi 45; Câsiye Suresi 4; Şûrâ Suresi 29; Enfål Suresi 22; Sebe Suresi 14. ayetleri inceleyiniz.
“Sözün vuku bulması”yla ilgili bak. Yâ-Sîn Suresi 7; Secde Suresi 13; Hud Suresi 118, 119.
83. Gün gelir, her milletten ayetlerimizi yalanlayan kimseleri bir takım olarak toplarız, sonra da sevk ederiz.
84. Hatta onlar geldikleri zaman, şöyle denir: Yoksa sizler yaptıklarınızı
bilimsel olarak kavrayamadığınızdan dolayı mı, ayetlerimi yalanladınız?
85. Şirk koşarak ayetlerimizi yalanlamaları nedeniyle, söz onlar üzerine vuku bulur. Artık onlar gerçekleri konuşamazlar. 337
337 (48:85) Bak. Yâ-Sîn Suresi 63-65; Fussilet Suresi 19-25; Sâffât Suresi 22, 23; Mürselât Suresi 35-37.
86. Bizim, dinlensinler diye geceyi, çalışıp kazansınlar diye de gündüzü aydınlık kıldığımızı, bakıp da düşünmezler mi? Muhakkak ki, inanmış bir toplum için bunda bir ders vardır. .
87. Yeniden diriliş duyurusu yapıldığı gün, Allah’ın ayetlerinden ders alanların dışında, göklerde ve yerde ne varsa hepsi dehşete kapılacaklar ve hepsi, çaresiz ve mahcup bir durumda, O’na geleceklerdir. 338
338 (48:87) “Sûr’un üflenmesi / yeniden diriliş duyurusu” ile ilgili, bak. Kåf Suresi 20; Nebe Suresi 18; Hâkka Suresi 13; Zümer Suresi 68; Ya-Sîn Suresi 51; Tâ-Hå Suresi 102; Kehf Suresi 99; İsrâ Suresi 50-52; Rûm Suresi 25; Meâriç Suresi 42-44.
88. Siz dağlara bakıp, onları durur sanırsınız; halbuki onlar, bulutların hareket ettiği gibi hareket etmektedir. Bu, her şeyi mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Kuşkusuz Allah, ne yaparsanız hepsinden haberdardır. 339
339 (48:88) Bu ayette dağların göründükleri gibi sabit olmadıkları, sürekli hareket halinde oldukları bildirilmektedir. Yirminci yüzyılın başlarında yapılan jeolojik araştırmalar sonucu, jeologlar, yeryüzündeki kıtaların dünyanın ilk dönemlerinde bir arada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden uzaklaştıklarını kanıtlamışlardır. Yerkabuğu kendisinden daha yoğun olan “manto” tabakası üzerinde, adeta sürüklenir gibi hareket etmektedir. Nitekim bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları terim “continental dirift” yani “kıtasal hareketlenme” ya da “kıtasal sürüklenmedir. Bilimin çok yeni keşfettiği bu gerçeğin, Kur’an’da bildirilmiş olması, Kur’an’ın, anlamadan namazda okunacak bir kitap olmayıp, sürekli okunacak, araştırılacak, düşünülüp, insanlık için yeni buluşlar ortaya koymak amacıyla rehber kılınacak bir kitap olması gerektiğini göstermektedir. Kur’an ile bilimsel gerçeklerin birebir örtüştüğünün apaçık kanıtları, inşallah, Müslümanlara önderlik edenlerin uyanışına neden olur. Bak. Tâ-Hâ Suresi 105-107; Kehf Suresi 47.
89. Kim iyi ve güzel işler üretmiş olarak, Allah’ın huzuruna gelirse
onlara yaptıklarından çok daha güzeli verilir ve onlar, o günün dehşetinden de güvence altındadırlar.
90. Kim de, kötü işler üretmiş olarak gelirse, onlar da can yakıcı bir yere yüzüstü sürülür ve onlara: “Yaptıklarınızın karşılığından başkasını mı bekliyordunuz?” denir. 340
340 (48:90) Bak. Enbiyâ Suresi 103; Sebe Suresi 37; Şuarâ Suresi 94,95; En’âm Suresi 106.
91. Muhakkak ki ben, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Ki, O, burayı dokunulmaz yaptı ve her şey O’nun içindir ve ben O’na teslim olanlardan olmakla emrolundum.
92. Bana Kur’an’ı okuyup anlamam emredildi. Bundan sonra kim doğru yolu seçerse, artık o kendisi için seçmiş olur; kim de gerçekleri bırakıp kendi cehaletine saparsa, de ki: “Benim uyarıcılıktan başka bir görevim yok.” 341
341 (48:91-92) 91, 92. ayetlerde, açık olarak Peygamber’in ne ile emrolunduğu, yine Peygamber ağzından, apaçık ortaya serilmiş. Peygamberi dinin kurucusuymuş gibi takdim edenlere ithaf olunur. Peygamber’i doğru anlamak dini doğru anlamak, Peygamber’i yanlış anlamak dini yanlış anlamaktır.
93. De ki: “Tüm övgüler Allah içindir. Siz O’nun ayetlerini inceleyip araştırırsanız, böylece O’nu bilirsiniz, tanırsınız. Fakat yaptıkları şeylerle gaflet içinde olanlar Rabbi bilemez, tanıyamaz. ” 342
342 (48:93) Bak. Fussilet Suresi 53; Zâriyât Suresi 20,21; Ra’d Suresi 40; Hûd Suresi 12; Al’i İmrân Suresi 58; Kasas Suresi 3.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorum yapan sen ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir