İniş Sırası: 64
DUHÂN (Duman) SURESİ
Sure No: 44
Bismillahirrahmanirrahîm
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Hã, Mìm.
2-3. Açıklanmış bu kitaba and olsun ki! Biz Kur’an’ı, kutlu bir gecede indirmeye başladık. Çünkü biz, uyaran idik. 729
4-5-6. Kur’an’ın içindeki hikmetli her bir emir, tarafımızdan bir buyruktur. Çünkü Rabbinden bir iyilik olarak biz, elçi gönderen idik. Kuşkusuz Allah, en iyi işiten, en iyi bilendir.
7-8. Eğer bilinçli olarak inanmışsanız Allah, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O’ndan başka ilah / efendi yoktur. Yaşatan da öldüren de O’dur; O, sizin de önceki atalarınızın da Rabbidir.
9. Fakat ortak koşanlar sürekli bir kuşku içinde oyalanıp duruyorlar.
10-12. Şimdi sen, gökyüzünün açık bir şekilde toz-duman olacağı ve onun insanları çepeçevre saracağı bir günün geleceğini gözetle; o çok sıkıntı verici bir azaptır. O zaman ortak koşucular: “Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı kaldır; biz artık kesinlikle inananlar olacağız” diye feryat edecekler.
13-14. Halbuki, kendilerine uyarımızı açıklayan bir elçi gelmişti. Ama nerede ortak koşucularda öğüt almak. Onlar uyarılarımızdan yüz çevirdiler. Üstelik elçi için; “Bu, birileri tarafından beyni yıkanmış bir mecnundur, bir delidir,” dediler.
15. Her şeye rağmen biz, onların üzerlerinden azabı birazcık kaldırıversek, onlar, yine eski inkârcılıklarına dönüverirler.
16. Ama o büyük yakalama ile yakaladığımız gün, hiç kuşkusuz, biz döneklere azabımızı tattıracağız.
TARİHTEN BİR HATIRLATMA
17-18. Dikkatinizi çekerim! Biz onlardan önce firavun halkımı imtihan etmiştik; onlara çok şerefli bir elçi gitmişti de, o, “Allah’ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”
19. “Allah’ın buyruklarına karşı büyüklük taslamayın. Ben size apaçık bir yetkiyle gelmiş bulunuyorum.”
20. “Sizin bana sataşmanızdan benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınıyorum.”
21. “Şayet bana inanmıyorsanız, bari beni rahat bırakın.”
22. Sonra da; “Ey Rabbim bunlar suça batmış bir topluluk,” diye Rabbinden yardım istemişti.
23. Bunun üzerine Allah buyurdu: “Ey Musa! Kullarımla gece yola çık. Ama tedbirli olun. Çünkü siz izleneceksiniz.”
24. “Sen, nehri hızlı bir şekilde terk et. Kuşkusuz onlar suda boğulmaya mahkûm bir ordudur.”
25-26-27. Firavun ve adamları geride bahçeler, pınarlar, ekinler, lüks konaklar, yüksek makamlar, zevk ve sefasını sürdükleri nice servetler bıraktılar.
28. İşte böyle, biz onların geride bıraktıklarının hepsine, başka bir topluluğu mirasçı kıldık.
29. Netice olarak ne göktekiler ve ne de yerdekiler, firavun ve adamlarının arkasından ağlamadı ve onlara süre de tanınmadı.
30-31. Dikkatinizi çekerim! Biz İsrailoğullarını, acımasız bir diktatör olan firavunun alçaltıcı zulmünden kurtarmıştık, çünkü o, üstünlük taslayan bir zorbaydı.
32-33. And olsun! Biz, İsrailoğullarını bir bilgiye sahip kıldığımız için, diğer halklar üzerine fazlalıklı kıldık. Biz onlar için, sınav aracı olarak, apaçık ayetler sunduk.
34-35-36. Şunlar da / ortak koşucu Araplar da: “Sadece bir kez ölürüz, yeniden diriltilecek de değiliz. Şayet söyledikleriniz doğru ise, atalarımızı geri getirin bakalım,” diyorlar.
37. Peki, onlar mı güçlü, yoksa Tubba halkı ya da onlardan önce kiler mi daha güçlüydü? Onlar ortak koştukları için, biz, onları yok etmiştik. 730
38. Biz gökleri, yeryüzünü ve aralarındakileri boş yere yaratmadık.
39. Biz onları sadece hakkı / gerçeği, araştırıp Rablerini tanımak için yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmiyorlar.
40. Kuşkusuz ortak koşucuların hepsi, ayırma günü / hesap günlü topluca buluşacaklardır.
41. O gün, bir dost, bir dostu adına Allah’tan gelebilecek hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlara hiçbir yardım da yapılmayacaktır.
42. Ancak Allah’ın koruması altında olanlar hariç. Kuşkusuz Allah en güçlü ve engin merhamet sahibi olandır.
43-44. Zakkum ağacı, üzerinde vebal taşıyanların yiyeceği olacaktır.
45-46. O, erimiş maden örneği, karınlarda fokur fokur kaynar, tıpkı sıcak suyun kaynaması gibi.
47. Şu ortak koşucu büyüklük taslayanı, üzerinde vebal taşıyanı alev alev ateşe sürükleyin.
48. Sonra, başına, azap veren o alev alev ateşten dökün.
49-50. Sonra da “Tat bakalım; sen kendini çok üstün ve çok şerefli görüyordun. İşte bu, kuşkulanıp alaya alıp durduğunuz şeydir.” denilecek.
51. Ama Allah’a ortak koşmaktan sakınanlar ise, güvenlikli bir yerdedirler.
52. Bahçelerde ve pınar başlarında.
53. İçleri ve dış görünüşleri pırıl pırıl ve umutludurlar.
54. İşte böyle! Onlar bizi anlayanlarla beraberdirler, bakışları saf ve tertemizdir.
55. Tam bir güvenlik içinde, canlarının çektiği her çeşitten meyveyi isterler.
56-57. Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Onlar Rablerinin bir lütfu olarak alevli ateşin sıkıntısından korunmuştur. İşte en büyük kurtuluş budur.
58. İşte Biz, bu gerçekleri herkesin kendi lisanı ile kolaylaştırıp, anlaşılır kıldık. Umulur ki, bunları düşünür ona göre hareket edersiniz.
59. O halde gerçekleri anlamak için gözlemleyin; kuşkusuz onlar da gözlemlesinler.