İniş Sırası: 96
RA’D (Gök Gürültüsü) SURESİ
Sure No: 13
Bismillahirrahmanirrahîm
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte şunlar evren kitabının ayetleridir ki, onlar sana, Rabbin olan Allah’tan indirilen bir gerçektir. Ama insanların pek çoğu gerçek olana inanmıyor.
EVREN ALLAH’IN KİTABIDIR
İÇİNDEKİLER DE ALLAH’IN AYETLERİDİR
2. O Allah ki, şu gördüğünüz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra var ettiği tüm varlık üzerine egemenliğini kuran, güneşe ve aya yasalarını koyandır ki, her biri vakti belirlenmiş bir süre için, yörüngelerinde akıp gider. Allah, tüm var oluşu düzenleyip yönetendir; O, ayetleriyle gerçekleri ayrıntılı olarak açıklıyor. Umulur ki siz, Rabbiniz olan Allah’ı bilinçli olarak kavrar ve gerçek olana inanırsınız. 1084
3. O Allah ki, yeryüzünü yayıp döşedi, yaşam için elverişli duruma getirdi, orada sağlam dağlar, akan sular ve erkekli dişili türlü çeşit meyveler var kıldı, geceyi ve gündüzü oluşturdu. Kuşkusuz işte bunlarda, düşünüp araştıran bir toplum için dersler vardır.
4. Allah yeryüzünde birbirine yakın kıtalar ve her kıtaya özgü birbirine benzeyen ve benzemeyen ziraat ürünleri, üzüm bahçeleri, aynı kökten çıkan çeşitli hurmalıklar var etti. Bunların hepsi aynı topraktan çıkıp, aynı su ile sulanıyor. Ama Allah bunların tatlarını, lezzetlerini kimini kiminden farklı kıldı. İşte aklını çalıştıran bir toplum için, elbette bunda alınacak dersler vardır.
5. Eğer, bunlara inanmayanlara hayret ediyorsan, asıl onların; “Biz toprak olduğumuz zaman mı, yeniden yaratılmış olacağız?” demelerine hayret etmelisin. İşte onlar, Rablerinin sunduğu akli delilleri görmezlikten gelip örten kimselerdir. İşte onlar, cehaletlerine bağlanıp gidenlerdir. İşte onlar, can yakıcı sıkıntılara sahiptirler ve onlar sürekli o durumda kalanlardır.
6. İşte o durumda olanlar; senden öncelikle iyilik ve güzellik yerine, kötülükleri istemede acele ediyorlar. Dikkatinizi çekerim! Onlardan önce gelip-geçenlerin de can yakıcı sıkıntıları vardı. Ama, senin Rabbin, kendi zararlarına iş yapan insanlar için de af sahibidir ve kuşkusuz senin Rabbin, kesinlikle şiddetli sıkıntılarda kalanları da affeder.
PEYGAMBERDEN MUCİZE BEKLEMEK
GERÇEĞİ ÖRTMEKTİR
7. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenler; “Rabbinden ona, bizi tatmin edecek bir işaret indirilmeli değil miydi!” diyorlar. Senin görevin sadece uyarmaktır; mucize getirmek değil ve sen tüm toplumlar için bir yol göstericisin.
8. Allah, bütün dişilerin taşıdığı şeyi ve rahimlerdeki gebelik sürelerinin uzun ya da kısa olanını bilir. Çünkü O’nun katında bütün her şey bir ölçü iledir. 1085
9. Allah görüleni de görülmeyeni de, açıkta olanı da gizlinin gizlisini de bilendir. Kudretinin büyüklüğü sınırsızdır; yüceliği de sonsuzdur ve noksan sıfatlardan arınıktır.
10. Siz konuşmalarınızı aranızda ister gizliden yapın ister açıktan; isterseniz gecenin karanlığında gizlenin, isterseniz gündüzün aydınlığında gezip dolaşın fark etmez. Allah’a göre aynıdır.
11. Kesinlikle Allah, yapılanların ve yapılacakların bir takipçisidir. İşleyişin Allah’a ait olduğu bilincinde olanlar, onun bildirdikleriyle korunurlar. Muhakkak ki bir toplum; zihinsel bir değişim içinde olmaz ve o toplum Allah’ın buyruklarını anlama bilincine erişmezse, felâketlere batmış bir toplum olur. Artık o toplumun kötü gidişini durduracak yoktur ve o toplum için Allah’tan başka bir koruyup kollayan da olmaz.
12-13. O’dur size korku ve umut olarak şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları oluşturup taşıyan. Gök gürültüsü O’nun şanının, yüceliğinin sesidir; diğer doğa güçleri de O’nun kudret ve varlığının delilleridir. O yıldırımlar gönderir de dilediği yerlere isabet ederler. Bütün bunlara rağmen ortak koşanlar Allah hakkında tartışıp duruyorlar. Oysa O, gücüyle tüm varlığı kuşatmıştır. 1086
14. Gerçek çağrı kesinlikle Allah’adır. O’nu bırakıp da yalvarıp durdukları başka kimseler, kesinlikle onlara hiçbir şeyle yanıt veremezler. Onların durumu, suya doğru iki avucunu açıp da ağzıma su gelsin diye bekleyip duran kimse gibidir ki, su onun ağzına gelmez. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenlerin yalvarıp durdukları şeyler de, işte böyle boş bir hayaldir, gerçeklerden sapmadan başka bir şey değildir.
15. Halbuki göklerde ve yerde ne varsa, onların gölgeleri de dâhil olmak üzere hepsi ve her an, şöyle ya da böyle, sadece Allah’a boyun eğip teslimiyet gösterirler.
ALLAH’I BİLİNÇLİ OLARAK KAVRAYIP ALGILAMAK
16. De ki: “Gökleri ve yeri düzenleyen kimdir?” De ki: “Allah’tır.” Onlara söyle: “Allah’ı bırakıp da kendilerine bile yarar ya da zarar verme gücüne sahip olamayan birtakım şeylere yönelip, Allah’tan başka efendi mi, evliya mı edinirsiniz?” De ki: “Hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Ya da, karanlıkla aydınlık aynı olur mu?” Yoksa Allah’a ortak koştukları şeyler, Allah’ın yarattığı gibi, kendilerinin yaratılışına benzer bir şey mi yaratmış? De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır ve O, erişilmez gücü olan tek Allah’tır.”
17. O şöyle bir örnek verir: Allah, gökten yağmur yağdırır; dereler, vadiler yağan yağmurla dolar taşar, sel olur akarken, üzerlerinde köpükler oluşur, seller bu köpükleri alıp götürür ve hiçbir işe yaramadan kaybolur giderler. Ama kalan sulardan tüm yaratıklar yararlanır. Aynı şekilde, süs eşyaları veya başka şeyler için ateşte erittiğiniz değerli madenlerin üzerinde de benzer köpükler, tortular oluşur, onlar da işe yaramaz, atılır. Ama geri de kalandan insanlar yararlanırlar. İşte, gerçek olan ile gerçek olmayan arasındaki farkı Allah, böyle örneklerle vurgular.
18. Rableri olan Allah’a yönelenler için güzellikler vardır. O’na yönelmeyen kimseler, yeryüzünde bulunanların tamamı onların olsa, beraberinde bir mislini daha isterler. O nedenle onlar kurtulamayanlardır. İşte onlar, kesinlikle yanlış bir hesabın içindedirler. Onların durumları cehaletin cehennemidir; bulundukları durum ne kötü.
19. Şimdi Rabbinden sana indirilen Kur’an’ı anlayıp, bilen kimse, onu görmezlikten gelen, anlamayan kimse gibi midir? Kuşkusuz bunu kavrama yeteneğine sahip, aklı ile düşünenler bilir.
KUR’AN’I ANLAYIP BİLEN KİMSELER
20. O kimseler, Allah adına verdikleri sözü tam olarak yerine getirirler ve sözleşmelerini bozmazlar.
21. Onlar, yardımlaşmada, Allah’ın kendilerine emir buyurduğu şekilde yardımlaşırlar. Rablerine içtenlikle saygı beslerler ve yanlış hesaplardan kötü düşüncelerden kaçınırlar.
22. Onlar, Rablerinin rızasını umarak güçlüklere karşı göğüs gererler,
salatı ikame ederler yani toplumsal yardımlaşmayı ayakta tutarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık, toplum yararına harcama yaparlar ve böylece onlar kötülüğü iyilik ile savarlar ve işte bunlar, mutlu sonu hak etmiş olanlar…
23-24. O mutlu son, Adn cennetleridir… Üstelik, atalarından, eşlerinden ve çocuklarından toplum yararına iyi ve güzel işler üretenler de Adn cennetlerinde, onlarla beraber olacaklardır. Bunlar kapıdan her girişlerinde, görevliler yanlarına yaklaşarak: “Selam olsun size! Dünyada tüm olumsuzluklara göğüs gererek karşı koyduğunuzun ödülü olan bu mutlu son, ne güzel!” diyecekler.
25. Ama, Allah adına verilmiş sözü, sözleşme haline getirdikten sonra bozan kimseler ve Allah’ın emir buyurduğu şekilde yardımlaşmayı kesenler ve ülkede bozgunculuk yapanlar. İşte bunlar, kesinlikle rahmetten uzaklaşmışlardır ve kesinlikle onlar, ülkelere kötülük ederler.
26. Allah, dileyen herkes için rızkı bollaştırmış ve ölçülendirmiştir. Ama onlar, mutluluğu dünya hayatının çıkarlarında ararlar; oysa dünya hayatı, ahiret hayatı yanında sadece gelip geçici bir kazanımdır.
27-28. Gerçeği görmezlikten gelip örtenler; “Rabbinden ona, bizi tatmin edecek bir işaret indirilmeli değil miydi!” diyorlar. Onlara de ki: “Kuşkusuz, dileyen Allah’ın gerçeklerini bırakıp sapkın olur, dileyen kimse de, O’na yönelip doğru yolu bulur.” İçtenlikle inanarak O’na yönelenlerin kalpleri Allah’ın Kur’an’ıyla tatmin olur. Gözünüzü açın! Kalpler ancak Allah’ın Kur’an’ını bilinçli olarak anlayıp uygulamakla tatmin olur.
29. İçtenlikle inanıp, toplum yararına iyi ve güzel işler üreten kimseler, kesinlikle onlar, hoş şeyler peşindedirler ve onlar iyilik ve güzellik yolunda giderler.
30. İşte, kendilerinden önceki atalarının inançlarının yolundan giden bir toplum içinden, biz seni elçi olarak gönderdik ki, sana bildirdiğimiz gerçekleri onlara açıklayasın diye… Onlar Rahmanı yani esirgeyen ve bağışlayanı görmezlikten geliyorlar. Deki: “O Rahman, benim Rabbimdir. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnızca O’na dayanıyorum ve sadece O’na yöneliyorum.”
31. “Rabbinden ona bir ayet indirilmeli değil miydi?” diyen ortak koşucular, “Tamam o bir Kur’an, o zaman haydi onunla dağlar yürütülsün ya da yer parçalansın ya da ölüler konuşturulsun bakalım!” diye alay ederler. Hayır, düşündükleri gibi değil, varlıktaki tüm işler Allah’ın yasasına göre yürür. İman etmiş kimseler hala umutsuzluk içindeler mi? Şayet tüm insanlar Allah’ı anlamada bilinçli olsalar, elbette doğru yolu bulurlar. Ancak gerçekleri görmezlikten gelip örtenlerin üzerinde, elleriyle yaptıkları yüzünden, kendi ülkelerinden ya da yakın komşu ülkelerden musibetler; sıkıntılar eksik olmaz. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar da devam eder ve Allah’ın yasası değiştirilemez.
32. And olsun, senden önceki elçilerle de alay edildi. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenlere, gerçeği anlamaları için süre tanınır, sonra, gerçeği örtmede ısrar edenler, kendilerini yakalayan felâketin nasıl olduğunu görürler.
33. Peki, yaptıkları şeyler nedeniyle herkesi gözetleyen o zat kimdir? Onlar Allah’a ortaklar yakıştırıyorlar. Onlara söyle: “Haydi, Allah’a yakıştırdığınız ortaklara birer isim verin bakalım, ne isim vereceksiniz?” Yoksa yeryüzünde kendilerinin bilmedikleri şeyler hakkında onlar size bir haber mi veriyor? Ya da açıkça söylüyorlar mı? Aslında gerçeği görmezlikten gelip örtenler için, kuruntuları, gururları kendilerine cazip geldi de, onları doğru yoldan alıkoydu. Kim Allah’ın gerçeklerinden saparsa, artık ona bir yol gösteren olmaz.
34. Onların dünyadaki yaşamları sıkıntılıdır; ahiret yaşantıları ise, çok daha sıkıntılıdır. Böyle kimseler, Allah’ın koruyuculuğunu da anlamış değillerdir.
35. Gerçekleri örtmekten sakınanlara söz verilen bahçe örneği şöyle: İçinden sular akan, yiyecekleri, meyveleri ve gölgelikleri sürekli olan bahçeler… İşte gerçekleri örtmekten sakınanların sonu. Gerçeği görmezlikten gelip örtenlerin sonu ise, can yakıcı sıkıntı ve huzursuzluktur,1087
36. Kendilerine verdiğimiz kitabı anlayanlar, sana indirilen Kur’an’a sevinirler. Aşırı grupçulardan bazıları da reddederler. De ki: “Ben, Allah’a kul olmakla ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Sizi de O’na ortak koşmamaya davet ediyorum; dönüş O’nadır.”
37. Kur’an’da indirilen hükümler, işte böyle net anlaşılır şekildedir. Sana vahiy ile gelen bilgiden sonra, onların arzularına; ürettikleri rivayetlere, uyarsan, Kur’an’ın hükümlerini anlayamazsın ve senin için Allah’tan bir yardım ve bir koruma da olmaz. 1088
38-39. And olsun! Biz senden önce de elçiler gönderdik ve onlara eşler ve çocuklar kıldık. Bir elçinin kendiliğinden bir ayet getirmesi olanaksızdır. Elçi ancak Allah’ın vahyini, bilgisini getirir. Her sonlunun süresi yazılıdır, bellidir. Süresini tamamlayanlar ortadan kalkar, yok olur. Tamamlamayanlar da sabit kalır, devam eder. Ancak, ana yazılım bilgisi Allah’a aittir ve O’nun kontrolünde cereyan eder.
40. Kuşkusuz kendilerine vaad ettiğimiz kimselerin bazısını sen görsen de görmesen de, onların bazısı hayatta olsalar da vefat etmiş olsalar da, seni ilgilendirmez. Senin görevin tebliğ etmekten başka bir şey değildir. Yargılama işi bize aittir.
41. Görmüyorlar mı yerkürede meydana getirdiklerimizi ve onun etrafından neler eksilttiğimizi… Karar veren Allah’tır ve O’nun vermiş olduğu kararı engelleyecek yoktur. O hesabı çabuk görür.
42. Onlardan önceki ortak koşanlar da kendilerince çare aradılar. Oysaki bütün çareler Allah’tadır. O, herkesin ne yaptığını çok iyi bilir. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenler, bu dünyanın sonunun ne olacağını yakında bileceklerdir.
43. Gerçeği görmezlikten gelip örtenler; “Sen gönderilmiş bir elçi değilsin!” diyorlar. Onlara deki: “Benimle sizin aranızda, elçiliğime tanık olarak, Allah ve bir de kendisinde kitabın bilgisi olan kimse yeter.”