İniş Sırası: 24
ABESE SURESİ
Sure No: 80
Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1-2. Görme özürlü biri peygamberin yanına geldi diye birileri huzursuz oldu ve sırtını dönerek engelledi.
3-4. Bilemeyebilirsin, belki de o görme özürlü, aradığını bulacaktı ya da anlatılanlardan yararlanıp aydınlanacaktı.
5-6. Amma kendini herkesten üstün gören, öğüte ihtiyaç duymayan kimse, işte sen onu aydınlatmaya uğraşıyorsun.
7. Oysa, onun aydınlanıp aydınlanmaması, senin üzerine, sana ait değildir.
8-10. Halbuki bir arayışta olan kişi, koşa koşa sana geldi; hem de saygıyla, hevesle! Ama sen ona dikkat etmedin.
11. Hayır! Hayır! Muhakkak Kur’an, arayış içinde olanlara bir öğüttür. 40
40 (24:1-11) Allah, Hz. Muhammed’i, onun şahsında insanları, kesin bir dille uyarıyor. Sure’nin 2. ayetindeki “â’mâ” sözcüğü, bilindiği gibi, Türkçemizde de kullandığımız şekliyle, “görme özürlü” demektir. Dolayısıyla ayet, “görme özürlü biri geldi” diye de anlamlandırılır. Genelde meallerde böyle, yani kullandığımız anlamıyladır. Yanlış değil. Okuduğunuz mealde surenin akışı ve Kur’an bütünlüğü dikkate alınarak “gerçeğe gözü kapalı”, “gerçeği göremeyen” vs. gibi mecaz anlamı, tercih edilmiştir.
12. İsteyen herkes, Kur’an’dan öğüt alır. 41
41 (24: 12) Allah, surenin 1. ayetinden 11. ayetine kadar, Peygamber’i uyardıktan sonra, 12. ayette, Kur’an’ın yoksul, zengin herkes için bir öğüt olduğunu hatırlatıyor ve öğüt almaya istekli herkesin Kur’an’dan öğüt alacağını buyuruyor. (En’am Suresi 52. ayete bak). Bu ayetten öğreniyoruz ki, Kur’an’ı Peygamber dâhil, hiç kimse kendi tekeline alamaz, kendine mal edemez, isteyen herkes ondan yararlanır, ancak, “Kur’an’ı herkes anlayamaz; şu şöyle diyor, filan böyle diyor;” düşüncesiyle Kur’an’a bakılırsa, o kişi Kur’an’ı anlamak istemiyor demektir. Kur’an’a böylesi bir düşünceyle değil, Kur’an’dan kendim için nasıl bir öğüt, uyarı alabilirim düşünce ve inancıyla okumak, bakmak gerekir, diye düşünüyorum.
13-16. Sayfalar içinde, değerli, üstün, çelişki bulunmayan, tertemiz olan bu Kur’an öğütlerini, Allah’a ortaksız inanan, saygın, güvenilir temsilcilerin ellerinde herkese ve her yere ulaştırır.
17. Allah’ın aydınlatıcı öğütlerini görmezlikten gelen insan ise, kendine kıyar; yazık eder.
18. Allah kendisini hangi şeyden yarattı?
19. Bir nutfeden / bir özden; sonra da takdir ettiği biçimde oluşturdu.
20. Sonra ona, yaşamı için, her olanağı sağladı;
21. Sonra o ölecek ve mezarda toprak olacak.
22. Sonra dilediği vakit gelince de onu yeniden diriltilecek.
23. Ama hayır! Doğrusu insan, Allah’ın buyruklarını şimdiye kadar tam olarak yerine getirmiş değil.
24. İnsan, şu yiyip içtiklerini kim veriyor bir düşünüverse!
25. Yağdırdığımız bol bol yağmuru düşünse,
26. Sonra da toprağa ekilen her şeyin nasıl ortaya çıktığına bir baksa;
27. Böylece oradan ürünler,
28. Üzümler, sebzeler,
29. Zeytinler, hurmalar,
30. Gür ve sık ağaçlı bahçeler,
31. Meyveler ve otlaklar…
32. Bütün bunları sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için, biz veriyoruz.
33. Sonra, kulakları patlatırcasına çıkan o korkunç ses geldiğinde,
34. İşte o gün, kişi kardeşinden,
35. Annesinden, babasından,
36. Eşinden ve çocuklarından kaçacak,
37. O gün herkes kendi derdine düşecektir.
38. O gün birtakım yüzler var ki, pırıl pırıl, aydınlık;
39. Güleç ve neşeli.
40. O gün birtakım yüzler de perişan;
41. Ve simsiyah olmuştur.
42. İşte bunlardır ayetlerimizi örtbas edip, günahlarda kalanlar.