AHKÂF (Kum Yığınları) SURESİ

İniş Sırası: 66
AHKÂF (Kum Yığınları) SURESİ
Sure No: 46
Bismillahirrahmanirrahîm

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…

1. Hã. Mîm.
2. Bu Kur’an, en güçlü, en sağlam ve en doğru karar veren Allah tarafından indirilmiştir.
3. Biz gökleri, yeri ve onlardaki her şeyi, ancak hak ile ve sonu belli bir vakit olarak yarattık. Ama gerçeği reddedenler uyarıldıkları, şeylerden yüz çevirmişlerdir.
4. De ki: “Allah’tan başkasından yardım istediklerinizi hiç düşündünüz mü?
Gösterin bakalım onlar yeryüzünde neyi yaratmışlar? Yoksa, o yardım beklediklerinizin göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer söyledikleriniz doğru ise, o dediklerinizi içeren, daha önce size verilmiş bir kitap veya bilimsel bir kanıt getirin!”

5. Sadece Allah’tan değil de kıyamet gününe kadar kendilerine hiçbir cevap veremeyecek olan kimselerden yardım bekleyenden daha şaşkın, daha akılsız kim olabilir? İşin ilginci, yardım bekledikleri kimseler, onlara yardım edeceklerinden habersizdirler.

6. Üstelik insanlar kıyamet günü bir araya toplandıklarında, yardım bekledikleri kimseler, kendilerine düşman olacaklar ve kendilerinden yardım istendiğini reddedeceklerdir.
7. Ayetlerimiz onlara açık-seçik anlatıldığında onları örtbas edenler, kendilerine gelen gerçek için, “Açıkçası bu anlatılanlar, bir büyücü sözünden başka bir şey değildir,”
8. “Onları Muhammed kendisi uyduruyor,” derlerdi. Ortak koşuculara de ki: “Eğer onları ben uydurmuş olsam, bunun için Allah’tan bana gelecek cezaya siz engel olamazsınız; kaldı ki, sizin Kur’an ayetleri hakkında söylediğiniz iftiraları, en iyi bilen de Allah’tır. Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeter. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
9. De ki: “Ben elçilerin ilki değilim, benden önce de birçok elçiler geldi. Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben ancak Allah’ın bana bildirdiklerini tebliğ ediyorum. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim. 734
10. De ki: “Siz hiç düşündünüz mü, ya bu Kur’an, Allah tarafından gönderilmiş ise ve siz de onu inkâr etmişseniz ve İsrailoğullarından bir bilgin tanık da, Kur’an’da anlatılanların bir benzerini / Tevrat’ta görüp,
Kur’an’a inanmışken, siz büyüklük taslayıp yüz çevirmişseniz, haliniz ne olacak? Kuşkusuz, Allah nankör topluluğu doğru yola iletmez.”

11. Gerçeği örtbas edenler, gerçeklere inanmış kimseler için. “Eğer, gerçek diye anlatılanlarda iyi bir çıkar olsaydı, ona herkesten, önce biz koşardık” dediler. Ama bu sefer de Kur’an’ın gösterdiği dosdoğru gerçeklere karşı, “Bunlar, eskilerin söylediği masallardır” demeye başladılar.

12. Kur’an’dan önce de bir yol gösterici, bir rahmet olarak, Musa’ya gönderdiğimiz Kitap vardı. Bu da kolayca anlaşılan bir lisanla tasdik edici bir kitaptı. Zalim kimseleri gerçekleri açıklayıp uyardı, güzel davranışta olanlara da müjdeler verdi. 735
13. Kuşkusuz Rabbimiz Allah’tır, diyenlere sonra da dosdoğru hareket edenlere, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülmezler de.
14. İşte onlar huzur ve mutluluk içinde olan kimselerdir. Durumlarını değiştirmedikleri sürece devamlı o hal içinde kalıcıdırlar.
“OLGUNLUK ÇAĞI, KIRK YAŞTIR”
15. Biz insana, anne ve babasına güzel davranmasını öğütledik. Annesi onu karnında güçlükle taşıdı, acı çekerek doğurdu. Çocuğun ana karnında taşınması ile sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet o kırk yaşına gelip, olgunluk çağına ulaşınca; “Rabbim bana, anneme ve babama verdiğin iyiliğe teşekkür etmeye ve hoşnut olacağın yararlı işler yapmaya beni yönelt. Benim soyumu ıslah et. Kuşkusuz ben tövbe edip, sana teslim olanlardanım,” demelidir. 736
16. İste o durumda olanların yapmış oldukları şeylerin en güzelini kabul edeceğiz. Onların hatalarını bağışlayacağız. Onlar cennet halk içindedirler. Bu vadedilmiş olan dosdoğru bir sözdür.

17. Ama kırk yaşına gelmiş, anne ve babasının kendilerini uyarmasına karşın; “Öf size, benden önce nice kuşaklar gelmiş geçmiş olmasına rağmen, benim yeniden diriltileceğimi mi iddia ediyorsunuz?” derse. Buna karşı anne ve babası da Allah’a sığınarak “Yazık olur sana; ne olur gel inat etme, bize güven, Allah’ın sözü gerçektir diye samimiyetle uyardıkları halde, o insan, “Bunlar boş laflar, daha öncekilerin uydurdukları öykülerden başka bir şey değildir” diye inkârında diretirse,

18. İşte onlar, kendilerinden önceki gelip geçmiş, tanınan-tanınmayan milletler içinde üzerlerine azap sözü hak olmuş kimseler gibidirler. Muhakkak ki, onlar kaybedenlerdir.

19. Herkes için yaptıklarına karşılık dereceler vardır. Onlara haksızlık yapılmadan yaptıklarının karşılığı tam olarak ödenir.
20. Uyarıları reddedenler, ateş üzerine sürüleceği gün, onlara şöyle denilecek: “Dünya hayatında tüm güzel şeylerinizi boşa harcayıp, onların zevkini sürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklenmenizin ve yoldan sapmanızın karşılığında bugün alçaltıcı azabı göreceksiniz.”
GEÇMİŞTEN BİR ÖRNEK
21. Ad kavminin kardeşi Hud’u düşünün. O, kendinden önce ve sonra gelip geçmiş elçilerin de uyarıda bulunduğu Ahkaf / kum tepecikleri üzerine yerleşmiş halkına; “Ey Halkım! Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkarım,” diye uyarıda bulunmuştu.

22. Halkı da; “Ey Hûd! Sen bizi ilahlarımızdan / efendilerimizden vaz geçirmek için mi geldin? Eğer söylediklerin doğru ise, bizi tehdit ettiğin azabı getir bakalım,” dediler.

23. Hûd Peygamber de; “Azabın ne zaman geleceğini Allah bilir. Ben sadece bana bildirilen şeyi size tebliğ ediyorum; fakat, sizin benim bildirdiklerimi algılayabilecek bir toplum olmadığınızı da görüyorum,” dedi.

24-25. Sonunda, yaklaşan felâketin yayılarak vadilerine yönelmiş olduğunu gördüklerinde, “Herhalde bu, bize yağmur yağdıracak bir buluttur,” dediler. Hayır, tam tersi, o, sizin hemen gelmesi için meydan okuduğunuz azabın ta kendisidir. Rabbinin buyruğu ile her şeyi yerle bir edecek. Nitekim, sabah olunca harabeye dönmüş evlerinden başka bir şey görünmüyordu. Biz, inkârda ileri gitmiş suçlu bir toplumu, işte böyle cezalandırırız.

26. Ey ortak koşucular, dikkat edin! Size vermediğimiz güç ve serveti onlara vermiştik. Onlara da işitme ve görme organları ile akıl da vermiştik. Ama ne işitme ne görme duyuları ve ne de akılları onlara hiçbir yarar sağlamadı. Çünkü onlar, uyarıldıklarında Allah’ın ayetlerini alaya alıyorlardı. Ama alay ettikleri şeyler kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.
27. Dikkatinizi çekerim! Biz komşunuz olan ülkeleri de helâke uğrattık. Belki dönerler diye helâk etmeden önce onlara uyarıcı kanıtlarımızı defalarca açıklamıştık.
28. Allah’a varmada aracı olmak amacıyla edindikleri ilahlar / efendiler, onların başlarına gelen azabı savmalı değil miydi? Aksine, Allah’a yaklaştırsın diye bağlandıkları ilahlar / efendiler, onları terk ettiler. İşte bunlar, ortak koşucuların yalanlarıdır / uydurmakta oldukları şeylerdir.
MÜSLÜMANLIKLARINI GİZLEYEN YABANCILAR
29. Hani ecnebilerden, yabancılardan Kur’an’ı dinlemek arzusunda olan bir grubu Biz sana yönlendirmiştik de, onlar, Kur’an okunmaya / anlatılmaya başlayınca birbirlerine, “Susun, dinleyin” demişler ve Kur’an’ı dinledikten sonra kabilelerine birer uyarıcı olarak dönmüşlerdi.

30. Onlar kabilelerine dönünce: “Ey halkımız! Biz Musa’dan sonra indirilen ve kendisinden önce gelen kitapları da doğrulayan ve dosdoğru yolu gösteren bir Kur’an dinledik,”

31. “Ey halkımız! Allah’ın davetçisinin çağrısını kabul edin ve O’na inanın ki, Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun, 737

32. Her kim Allah’ın davetçisinin çağrısını kabul etmezse, bilsin ki, hiç kimse, yeryüzünde Allah’ı aciz bırakacak değildir. Onların Allah’tan başka dostları da olmaz. Onlar apaçık bir sapkınlık içinde olurlar,” demişlerdi.
33. Gökleri ve yeri yaratan ve bunları yaratmakla da yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltebileceğini, artık ortak koşucular hiç düşünmezler mi? Evet, Hiç kuşkusuz Allah, her şeye güç yetirendir. 738
34. Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelenler, ateşe sunuldukları gün: “Bu gerçek değil mi?” diye kendilerine sorulur. Onlar da “Evet, Rabbimize yemin olsun gerçekmiş,” derler. Allah; “O halde gerçeği bile bile reddetmiş olduğunuzdan ötürü azabı tadın,” der.
35. Karar ve azim sahibi elçiler, nasıl direnç gösterdilerse, sen de direnç
göster ve gerçeği reddedenler için acele etme. Onlar, kendilerine söz verilen kıyamet başlarına geldiğinde, sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası mı yok edilir?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorum yapan sen ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir