İniş Sırası: 88
ENFÂL SURESİ
Sure No: 8
Bismillahirrahmanirrahîm
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Sana savaşta elde edilenler hakkında soruyorlar. De ki: “Savaşta elde edilenler, hazineye aittir / kamu içindir. Eğer siz mü’min kişilerseniz, Allah’ın buyruklarına uyun ve elçisine itaat edin; aranızdaki anlaşmazlıkları düzeltin ve Allah’ın koruması altına girin. 947
2-3. Kuşkusuz, mü’min kişiler şu kimselerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperir ve O’nun ayetleri kendilerine anlatıldığında, moralleri daha da güçlenir ve onlar her durumda Rablerine güvenip dayanırlar. Salatı ikame ederler / toplumsal yardımlaşmayı ayakta tutarlar ve kendilerine rızık olarak verilenlerden toplum yararına harcarlar. 948
4. İşte onlar, evet onlar gerçekten mü’min kişilerdir. Onlar için, Rableri yanında yüksek dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.
5-6. Aranızda ganimetlerin paylaşılması için anlaşmazlık çıkaranlar; Rabbin seni savaş nedeniyle evinden çıkaracağında, seninle gelmek istemeyen mü’minlerden bir grup idi. Hatta savaş kesinleşip düşmanın da silahlı olduğu ortaya çıkınca bunlar, sanki kendileri göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, savaş hükümleri hakkında da seninle tartışmışlardı
7-8. O zaman, Allah iki taraftan biriyle karşılaşacağınızı size haber verdiğinde, kesinlikle siz, sivil ve silahsız olan tarafı arzu ediyordunuz. Oysa Allah, buyruklarının doğruluğunu ortaya koymak ve gerçeği reddeden mücrimlerin batıl / ortak koşucu inançlarını kökünden çözmek, onlar istemeseler de, gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya çıkarmak istiyordu. 949
9. Hani siz, savaşın korku ve heyecanına kapılıp, Rabbinizden yardım istiyordunuz da, Rab şöyle buyurmuştu: “Size sunulan gerçeklere icabet edin; kuşkusuz peş peşe gelen ayetler ve doğal güçlerden bir çoğu ile her an Ben size yardım etmekteyim.
10. Bunlar, sırf moral olsun ve o sayede kalpleriniz sakinleşsin, içinizdeki korku yatışsın diye size yapılan yardımlardır. Ne yardım Varsa hepsi, ancak Allah tarafındandır. Çünkü Allah, yüce iradesiyle tüm varlığa hakimdir.
11. Hatırlayın, O’na güvenmeniz için sizi tatlı bir uykuya daldırmış. temizlenmeniz, susuzluğunuzu gidermeniz için, gökten yağmur indirmiş ve şeytanî vesveselerinizin verdiği, azınlık korkusu ve umutsuzluğunu sizden gidermek için, gönüllerinizi birbirinize bağlamış ve böylece siz, dimdik ayakta kalabilmiştiniz.
12. İşte o zaman, Rabbiniz vahyettiği ayetlerle sizi bilgilendiriyor, içinizdeki doğal güçler, iradeniz, kalbiniz, duygu ve düşünceleriniz moral olarak üst düzeye çıkıyor ve; “Kuşkusuz Allah bizimle beraberdir. İnananlar birbirinize destek olun! İnkâr edenlerin kalplerine korku salın! Hücum edin! Yürüyün üzerlerine, vurun boyunlarına!” diyerek saldırıyordunuz.
13. Bunun nedeni, onların Allah’ın buyruklarını tebliğ eden elçisiyle savaşmalarıydı. Kim Allah’ın buyruklarına ve o buyrukları anlatan elçisine karşı gelirse, kuşkusuz çok çetin bir azap için, Allah birilerini vesile kılar.
14. İşte onlar, savaşın yenilgisini böyle tattılar ve Allah’ın buyruklarını reddederek elçisiyle savaşanlar, can yakıcı bir hezimete uğradılar.
15. Ey Allah’a koşulsuz inananlar! Size karşı düşmanca harekata geçen
inkârcı bir toplulukla karşılaştığınızda, sakın onlardan korkup kaçmayın. 951
16. Her kim böyle bir günde, taktik icabı geri çekilme ya da bir başka mevzide savaşmak gereğinin dışında arkasını döner ve savaşmaktan kaçarsa, o kimse, kesinlikle cezalandırılmayı hak etmiş olur ve o kişi en ağır bir şekilde yargılanır, onun alacağı ceza ne korkunçtur
17-18. Hem siz durup dururken onlarla savaşmadınız; fakat Allah size savaşı meşrû kıldığı için onlarla savaştınız ve onlara atarken de Allah’ın size verdiği güç ve moralle attınız ve mü’minler olarak da, güzel bir savaş tecrübesi edindiniz. Kuşkusuz işittiren de, bilgilendiren de Allah’tır. O’nun buyruklarını örterek elçisiyle savaşanların planları işte böyle boşa çıkar. 952
19. Ey Allah’a ortak koşanlar! Cehaletten kurtulmak isterseniz, aydınlanma yolunu açacak bir fırsat işte size geldi. Eğer Allah’a ortak koşmaktan vazgeçerseniz, sizin için bu, hakkınızda çok daha hayırlıdır. Yok eğer ortak koşmada ısrar ederseniz, sonucuna katlanırsınız.
O zaman, çokluğunuz da size hiçbir şey kazandırmaz. Çünkü Allah, ortak koşmadan inananlarla beraberdir.
“EN ŞERLİ İNSAN AKLI İLE DÜŞÜNMEYENDİR”
20-21. Ey inananlar! Allah’ın buyruklarına uyun ve elçisine itaat edin. Sizler, Allah’ın buyruklarını işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin. Onları duyup da, hiç duymamış gibi davranan kimselerden olmayın!
22. Çünkü, yeryüzünde hareket eden canlıların en şerlisi; en tehlikelisi, Allah’ın buyruklarına kulaklarını kapatan, onları anlatmayan ve akıllarıyla düşünmeyen kimselerdir.
23. Eğer onlar Allah’ı akıllarıyla düşünerek bilmiş olsaydı, içlerinde hayırlı bir duygu oluşurdu; o zaman elbette onlar gerçeğe kulaklarını kapatmazlardı. Ama onlar, Allah’a ortak koşmaya devam ettikleri sürece, gerçekleri işitseler bile, yine aldırmazlar ve onlar kendi bildiklerini yaparlar.
VATANINA SAHİP ÇIKMAYAN PERİŞAN OLUR
24. Ey inananlar! Onurunuzla ve özgürce yaşamanız için, sizi savaşa çağırdıklarında, Allah için ve elçi için, davete icabet ediniz. Biliniz ki, Allah, kişinin kendi kalbinden kendisine daha yakındır. Şunu da biliniz ki, kesinlikle siz O’nun huzurunda toplanacaksınız.
25. Eğer savaşmaktan geri kalırsanız, öyle bir fitneden korkun ki, zararı sadece sizden savaşa gitmeyenlere dokunmakla kalmaz… ve bilin ki, acısını çok şiddetli bir şekilde çekersiniz.
26. Sizler, yeryüzünde her yönden güçsüz kalmış, ezilip horlanan ve güçlüler tarafından her an sömürülme endişesiyle yaşayan insanları düşünün. Allah onlara barınacak yurtlar ve her türlü imkânı verdi ki, kendilerine verilen bunca nimetin kıymetini bilsinler.
27-28. Ey inananlar! Verilen bunca nimeti biliyorsunuz. Sizler. Allah’ın buyrukları ve onları anlatan elçi hakkında ihanet içinde olmayın, emanetlerinize de ihanet etmeyin. Mallarınızın ve çocuklarınızın gerçek sahibinin Allah olduğunu bilin! Yüce karşılık O’nun katındandır. 953
29. Ey Allah’a inananlar! Eğer Allah’a ortak koşmaktan sakınır verdiği nimetlerin değerini bilirseniz, O size, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış kazandırır; kötülüklerinizi ön iyiyi sizi bağışlar. Allah çok büyük iyilik sahibidir.
ELÇİ İÇİN SUİKAST PLANLARI
30. Gerçekleri ört-bas eden kimseler, seni hapsetmek veya öldürmek ya da bulunduğun yerden seni sürüp çıkarmak için, gizli suikast planları hazırlıyorlardı. Onlar plan yaparlarken, Allah da, onların planlarını önleyecek istihbari bilgileri bildiriyordu. Sinsi planlara karşı en yararlı önlem, Allah’ın bildirdikleridir. 954
31. Gerçekleri örtenlere, planlarını bozucu bilgiler veren ayetlerimiz anlatıldığı zaman, alaylı ifadelerle, “Duyduk, ne var bunda, istesek biz de bunların aynısını söyleyebiliriz. Bunlar yeni bir şey değil, geçmişte söylenen masalların bir benzeridir,” derler.
32. Onlar şöyle de demişlerdi: “Ey Allahım! Eğer bunlar gerçekten senin tarafından idiyse, bizim üzerimize gökten taşlar yağdır ya da bize çok acıklı bir azap ver.”
33. Sen onların içinde tebliğe devam ederken, Allah onlara azap edecek değildi; onlar, bağışlanma istedikleri sürece de, Allah onları cezalandıracak değildi.
34. Onlar Mescid-i Haram’dan / Korunmuş Bölge’den, inananları geri çevirip dururken bile, Allah onlara azap etmiş değildi. Üstelik onlar oranın sahipleri, yöneticileri de değildi; Mescid-i Haram’ın sahipleri, yöneticileri Allah’a ortak koşmadan inananlardır. Fakat çokları bunun bilincinde değiller. 955
35. O zaman ortak koşanların El Beyt’teki salatları / Ka’be’deki toplumsal eylemleri, ancak el çırparak, ıslık çalarak elçiyi protesto etmeleri idi. Bu yüzden, gerçekleri görmezlikten gelmeleri nedeniyle onlar acı sıkıntılar tattılar. 956
36-37. Kuşkusuz, Allah’ın buyruklarını reddedip örtbas edenler, Kur’an’ın anlaşılmasını engellemek, Allah yolundan alıkoymak için, mallarını olanaklarını bu yolda harcarlar, harcamaya da devam edecekler. Ama bu tutumları, sonunda kendileri için bir üzüntü, bir pişmanlık nedeni olacaktır. Ayetlerimizi reddedip örtbas eden kimseler, cehennemî sıkıntılar yüzünden toparlanmaya çalışacaklar; böylece kimi, Allah’a ortak koşma pisliğinden temizlenmek için gerçeği kabul edecek; kimisi de reddetmeleri nedeniyle cehennemî sıkıntılar içinde kalacaklardır. İşte bunlar, o üzüntüyü ve pişmanlığı duyacak olanlardır.
38. Ayetlerimizi reddedip örtbas eden kimselere de ki: “Eğer, ortak koşmaktan ve Kur’an’ın anlaşılmasını engellemekten vazgeçerseniz, geçmişte yapmış olduğunuz şeyler bağışlanır; yok, ortak koşmaya ve engellemeye devam ederseniz, daha öncekilere uygulanan ceza yasası, sizin için de geçerli olacaktır.”
39-40. Tek bir fitneci kalmayıncaya ve toplum için tamamen barışçıl bir düzen sağlanıncaya kadar, fitnecilerle savaşın. Şayet vazgeçerlerse, kuşkusuz, vazgeçtiklerinden dolayı onlar, Allah’tan gelen gerçekleri anlayacaklardır. Yok vazgeçmezlerse, siz, koruyucunuzun Allah olduğunu biliniz. O en güzel koruyucu, en güzel yardımcıdır. 957
BEDİR’DE YAŞANANLAR
41. İki topluluğun Bedir’de karşılaştıkları gün ve içtenlikle inananlar ile, inanmış gözükenlerin ayırt edildiği o gün de Allah’a ve kulumuza indirdiğimiz ayetlere içtenlikle iman etmişseniz biliniz ki ganimet olarak elde etmiş olduğunuz şeylerin tamamı hazineye aittir,
kamu içindir. Onun beşte biri ise, sosyal destek için elçiye, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır. Allah her şey üzerine güç yetirendir. 958
42. O zaman siz, Bedir vadisinin Medine tarafına yerleşmiş, düşman ordusu da Mekke tarafına yerleşmişlerdi. Ticaret kervanı da sizden çok aşağılarda idi. Eğer siz yola çıkarken ticaret kervanının mallarını ele geçirmek niyetiyle değil de, silahlı düşman topluluğu ile savaşmaya gittiğinizi önceden bilseydiniz, hem bu buluşma yeri için, hem de savaşıp savaşmama konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Eğer siz kervanı vurmaya kalksaydınız, sivil ve silahsız insanları vurmuş olacaktınız. Oysaki Allah, savaşmak için olması gereken evrensel kuralları bildirmek istiyordu ki, ölen de savaş kuralına göre ölsün, sağ kalan da savaş kuralına göre sağ kalsın. Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
43. O vakit sen düşman ordusunu rüyanda çok az görüyordun. Eğer onları çok görmüş olsaydın, korkacaktınız ve savaşıp savaşmama konusunda tereddüt edecek ve tartışmaya başlayacaktınız. Fakat Allah’ın yardımıyla, böylesi duygulardan uzaklaştınız. Kuşkusuz Allah, kalplerde olanı en iyi bilendir. 959
44. Böylece savaşa korkmadan devam etmeniz için, onları beyninizde az olarak algılıyordunuz; onlar da zaten önemsemez; umursamaz bir algı içinde sizi küçümsüyordu. Allah, bildirmek istediği savaş kurallarını uygulatarak yerine getirecekti. Tüm varlığın işleyişinde özne Allah’tır ve sonunda tüm işler O’na döndürülür.
SAVAŞ KURALLARI
45-46. Ey içtenlikle inananlar! Düşmanınızla çarpışırken, başarılı olmanız için kararlı olun ve Allah’ı hiç hatırınızdan çıkarmayın ve savaş taktik ve kurallarını uygulayan elçiye / komutana itaatten ayrılmayın; emirleri tartışmayın; disiplinsizlik etmeyin. Sonra moraliniz bozulur gücünüzü kaybedersiniz. Güçlüklere karşı dirençli olun. Kuşkusuz güçlüklere karşı direnç gösterenler, Allah ile beraber olduklarının bilincindedir.
“ZAFERİ KESİN GÖRÜP TEDBİRİ ELDEN BIRAKMAYIN”
“SAVAŞ İÇİN DIŞ TAHRİK VE TELKİNLERE KAPILMAYIN”
47. Şunlar gibi olmayın. Onlar, Allah’a ortak koşmayan, özgürce düşünen insanları, Allah yolundan men etmek için, kesin olarak zaferi kazanmış havasıyla, yurtlarından çıkmışlardı; ancak hezimete uğradılar. Allah, yapmış oldukları şey nedeniyle onları çepeçevre kuşatıvermişti.
48-49. O zaman, ikiyüzlüler ve ruh hastası kimseler; “Din diye inandıkları onları aldattı,” diye Peygamber ve inananlar aleyhine savaş çığırtkanlığı yaparken, birileri de bu tahrikleri allayıp pullayarak şeytanî bir üslupla; “Bugün, insanlardan hiç kimse sizi yenemez, ben de kesinlikle sizin yanınızdayım,” diye ateşi körüklüyordu. Ancak, iki ordu karşı karşıya gelip iş ciddileşince, aynı kişi bu sefer de; “Kusura bakmayın, benim sizinle bir ilgim yok, ben sizin görmediğinizi görüyorum ve ben, Allah’tan korkarım, Allah’ın cezası çok çetindir,” diyerek, ağız değiştirip kaçmıştır. Halbuki, kim Allah’ın koyduğu ilkelere güvenip dayanırsa onlar kanmazlar. Çünkü kuşkusuz, en sağlam ve en doğru ilkelere hakim olan Allah’tır.
“ALLAH KULUNU CEZALANDIRMAZ”
“KUL KENDİ YAPTIĞININ KARŞILIĞINI GÖRÜR”
50-51. Allah’ın koyduğu ilkelere güvenmeyip örtbas eden kimselerin, ölümleri anındaki duygularını görebilseydiniz. Onların bilinçaltı güçleri geçmişte yapmış oldukları yanlışları yüzlerine vurarak, “İşte bu, sizin kendi ellerinizle yapmış olduğunuz şeylerdir; o nedenle şimdi karşılığını acı çekerek tadıyorsunuz,” derler. Kuşkusuz Allah kullarına asla acı çektirmez; herkes kendi yaptığının karşılığını görür.
52. Tıpkı firavun, yandaşları ve onlardan öncekiler gibi. Onlar da Allah’ın ayetlerini anlamayıp, örtbas etmişlerdi de, o nedenle yapmış oldukları kötülüklerin cezasını görmüşlerdi. Kuşkusuz Allah’ın koyduğu ilkeler çok sağlamdır, bunu anlamayanlar çok sıkıntı çekerler.
53-54. İşte böyle! Bir kere, bir toplum, Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiği buyruklarını, kendi çıkarları doğrultusunda değiştirinceye kadar, Allah o toplumu değiştirmiş değildir. Tıpkı firavun, yandaşları ve onlardan öncekiler gibi. Onlar Allah’ın kendilerine nimet
olarak verdiği ayetlerini anlamayıp, yalanladılar da, kendi yaptıkları yüzünden suda boğularak yok oldular. Onların hepsi Allah’ın verdiği nimetlere nankörlük eden kimselerdi. Kuşkusuz Allah çok iyi işitendir, en iyi bilendir.
İNSANLARIN EN GÜVENSİZİ GERÇEĞİ ÖRTENLERDİR
ANTLAŞMALARDA KARŞILIKLI GÜVEN ŞART
55-56. Hiç kuşkusuz yeryüzünde hareket eden canlıların en şerlisi, en tehlikelisi, Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiği ayetleri örtbas eden kimselerdir; onlara asla güvenilmez. Onlar yaptıkları anlaşmalarına bağlı kalmazlar; her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozarlar.
57. Eğer savaş esnasında onları yakalarsan öyle ağır bir darbe vur ki, onlar gibi davranmak isteyen kimselere belki caydırıcı bir ders olur.
58-59. Şayet antlaşma yaptığınız bir topluluktan, antlaşmayı bozucu bir ihanet sezerseniz, antlaşmalarını gözden geçireceğinizi açıkça kendilerine bildirin. Kuşkusuz sözleşmelerini bozanlarda Allah sevgisi yoktur. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenler, kendilerinin güçlü olduğunu sanmasınlar. Doğrusu onlar kendi güçsüzlüklerini anlayamazlar.
BARIŞ İÇİN CAYDIRICI TEKNOLOJİYE SAHİP OLUN
60. Siz de düşmanlarınıza karşı gerektiği kadar kuvvet hazırlayın ve savaş için gelişmiş teknolojik araç-gereçler üretip, hazırlık yapın ki, böylece, hem gerçeklere karşı düşmanlık yapanları ve hem de kendi düşmanlarınızı ve ayrıca sizin bilemediğiniz daha başka düşmanları korkutup caydırabilesiniz. Ve unutmayın, savunma savaşı için yaptığınız her bir harcamanın karşılığı, size huzur ve refah olarak geri döner ve siz asla kaybetmezsiniz.
61. Eğer onlar içtenlikle barış için yaklaşırlarsa, siz de yaklaşın ve sadece Allah’a dayanıp, güvenin! Kuşkusuz Allah, her şeyi işiten her şeyi bilendir 960
62-63. Şayet onlar, barış yapıyoruz diye sizi aldatmak isterlerse. Allah sana yeter. O ki, bizzat yardımıyla seni, inananlar ile güçlendirdi, onların arasındaki düşmanlığı giderip gönüllerini sevgiyle birleştirdi. Eğer yeryüzünde ne varsa hepsini topluca harcasaydın yine de sen onların arasındaki düşmanlığı giderip kalplerini birleştiremezdin. Ama onların gönüllerini birbirine kaynaştıran, birleştiren Allah’tır. Çünkü O, en güçlü ve her şeye hakim olandır.
SAVAŞ İÇİN ASKERİ EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ
64-65. Ey Nebî! Allah sana da yeter ve senin tebliğ ettiklerine uyan mü’minlere de yeter. Ancak, mü’minleri savaş için askeri eğitime tabi tut; onları teşvik et. Eğer sizden güçlüklere göğüs gerecek eğitimi almış yirmi kişi olursa, eğitimsiz iki yüz kişiyi yenebilir; eğer sizden askeri eğitim almış yüz kişi olursa gerçekleri örtbas edenlerden birçoklarını yenebilir. Çünkü onlar, bilgiden, eğitimden anlamayan bir topluluktur. 961
66. Şimdi, Bedir savaşında, Allah, savaşmak için sizin zayıf / eğitimsiz olduğunuzu bildiğinden, size yardım ederek yükünüzü hafifletti. Bundan sonra siz, güçlüklere göğüs gerebilecek askeri eğitimi almış yüz kişi olursanız, eğitimsiz iki yüz kişiyi yenebilirsiniz. Sizden askeri eğitim almış bir ordu olursa, Allah’ın izniyle, iki orduyu yenebilir. Artık Allah, güçlüklere karşı koyabilecek eğitimi almışlarla beraberdir. 962
SIRF ESİR ALMAK İÇİN SAVAŞILMAZ
67. Hiçbir nebî için, savaş kuralları dışında, kendisi için tutsaklar edinmesi doğru değildir. Siz dünya malı için tutsaklar edinmek istiyorsunuz; Allah ise, sizin sonraki yaşamınız için mutlu olmanızı diliyor. Allah son derece güçlüdür, en doğru kararı verendir.
68. Eğer “Yanılarak yaptıklarınızdan sorumlu değilsiniz” diye Allah’tan gelen bir buyruk olmasaydı, tutsaklardan aldığınız fidye, kesinlikle sizi çok büyük bir sıkıntıya sokardı. 963
69. Artık ele geçirmiş olduğunuz ganimetlerden helâl ve hoş olarak yiyin; Allah’ın buyruklarını uygulayın; kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
TUTSAKLARA DOĞRULARI ANLATIN
70. Ey Nebî! Elinizdeki tutsaklara de ki: “Eğer siz gönüllerinizdeki; düşüncelerinizdeki düşmanca duygulardan vazgeçer, bir iyiliğe, bir sevgiye yönelirseniz, -ki, samimi olup olmadığınızı Allah bilir- O, sizden alınmış olan şeylerden çok daha hayırlısını size verir; kesinlikle sizin hatalarınızı bağışlar. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
71. Yok eğer bir ihanet içinde olurlarsa, unutma ki tutsak olmadan önce, her türlü olanağa sahipken, Allah’ın buyruklarına karşı da ihanet içindeydiler. O da onları helâk etti. İlmiyle her şeye hakim olan Allah’ı anlayın artık.
GERÇEK DOSTLUK
72. Kuşkusuz Allah’ın buyruklarına içtenlikle inanan ve o yolda mallarıyla, canlarıyla çaba harcayan, göç eden ve göç edenlere kapılarını açarak barındıran ve yardım eden kimseler, işte onlar, birbirlerinin velileridir; destekçileridir. İçtenlikle inandığı halde göç edemeyenler göç edinceye kadar hiçbir şeyle siz onların destekçileri değilsiniz. Bunula birlikte, inançla ilgili, sizden bir yardım isterlerse, yardım etmeniz sizin üzerinizde bir sorumluluktur. Ancak, bulundukları bir toplum aleyhine olmamak üzere, kendileriyle aranızda bir sözleşme yapın. Allah yapmakta olduğunuz şeyleri her an gözetlemektedir.
73. Kuşkusuz gerçekleri örtbas edenler de birbirlerinin destekçileridir. İnanıyorum diyenler siz eğer gerçekleri anlatmada, üzerinize düşeni yapmaz, birbirinize destekçi olmazsanız, yeryüzünde ikilikler, sıkıntılar ve büyük bir kargaşa meydana gelir.
74. İşte bu yüzdendir ki, inananlar, Allah’ın buyruklarını anlatmak ve o yolda çaba harcamak için göç ettiler, geldikleri yerdeki inananlar onlara kapılarını açtılar, barındırdılar ve destek oldular. İşte onlar evet onlar gerçekten inanmış kimselerdir; onlar için bağışlanma ve bol rızk vardır.
75. Sonradan inanıp göç edenler ve sizinle birlikte çaba gösterenler de artık sizinle aynı durumdadır. Ve onlar yakınlıkları bakımından Allah’ın kitabına göre, sizin dava yoldaşlarınızdır. Din kardeşlerinizdir. 964