İniş Sırası: 43
FATIR SURESİ
Sure No: 35
Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Şan, şeref, övgü, gökleri ve yeri hiç yoktan var eden, doğa güçlerini ikişer, üçer, dörder, hatta daha fazla kudretinin temsilcileri kılan Allah içindir. O, yaratmada istediği şeyi çoğaltır. Muhakkak ki Allah, her şeye güç yetirendir.200
200 (43:1) “Güçler” olarak anlamlandırılan “meâlike” sözcüğü, “melek” sözcüğünün çoğuludur. “Melek” sözcüğü, “uluk” veya “melk” kökünden türetilmişlerdir. Buna göre “melek” sözcüğü, “uluk” kökünden türetilmişse, “Elçi- haberci” anlamına gelir. Eski dilde kullandığımız, “ulak” da (haber getiren) aynı köktendir. Eğer “melek” sözcüğü, “melk” kökünden türetilmişse, “güç-kuvvet yönetim” vs. anlamlarına gelir ki, “mülk-malik-melik” vs. sözcükleri de bu kökten türetilmiştir.
Terim olarak “melek” Allah’ın koyduğu yasalara uyan, boyun eğen, onun dışına çıkmayan varlıkları ifade etmektedir. Burada geçen “meläike” sözcüğü, “melk” kökünden türeme olup, “güçler” anlamına gelmektedir. Kur’an’da geçen “melek” sözcüğü çok sayıda şeyler için kullanılır. İnsanın yararına görevlendirilmiş, değişik zihinsel-biyolojik fonksiyonları olan iradesiz canlılar ve evrendeki tüm varlıklar “melek” olarak vasıflandırılmaktadır. Örneğin, Bakara Suresi 248. ayette Allah, sandığı taşıyan hayvanlara “melek” diyor. Daha ayrıntılı bilgi için, Lisanü-l-Arab, c. 1, s. 191, 192, “Elk” mad. Tebyînü-l-Kur’an, c. 3, s. 409 vd., Tanrı’nın Dilinden Elçisi Muhammed, s. 41, 42.
Ayrıca, burada geçen, “ikişer, üçer, dörder” (bak. Nisa Suresi 3) ifadeleri sınırlanmış bir sayı olmayıp, çokluğu beyan içindir, yani, dörtten sonra yok demek değildir. “Kanat” sözcüğü de mecaz anlamlı bir sözcük olup “güç, görev” anlamlarından kinayedir. Tıpkı, fizikte bir güç birimi olarak kullanılan “Beygir Gücü” gibi.
Kur’an’da mecaz anlatımlı ifadelere çok sık rastlanır. Örneğin, Allah’ın eli onların elinin üstündedir” ayetinde, (bak. Fetih Suresi 10) “Allah’ın gücü-kudreti anlamınadır. Ortak koşucuların “melek” kavramıyla ilgili bilgileri yoktur. Onların bilgileri zanna / rivayetlere dayalı bilgilerdir. “zann / rivayetler hiçbir şekilde gerçeğin, bilimin yerini tutmaz. (Bak. Necm Suresi 27-28)
2. Allah insanlar için, rahmetten ne açmışsa, artık onu engelleyecek yoktur,
her neyi de kısarsa, artık ondan sonra onu da gönderecek yoktur. O tüm değerlerin yüce sahibidir, tüm varlığa hakim olandır. 201
201(43:2) Bak. En âm Suresi 124; Zümer Suresi 38; Zuhruf Suresi 31,32, Kasas Suresi 86; Yunus Suresi 107.
3. Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini / iyiliğini düşünün. Sizleri, gökten ve yerden verdikleriyle besleyen Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? Hayır! Ondan başka ilah / Ondan başka yaratıcı yoktur. Öyleyse, nasıl oluyor da Allah adına aracılık yapanlara aldanıyorsunuz?
4. Eğer seni yalanlıyorlarsa, bilesin ki, senden önce gelen elçiler de yalanlanmıştı, tüm yaptığınız işlerden Allah’a hesap vereceksiniz, 202
202 (43:4) Bak. Hacc Suresi 42, 76; Al’i İmrân Suresi 109, 184; Ankebût Suresi 18: Bakara Suresi 210; Şûră 53.
5. Ey insanlar! Muhakkak ki, Allah’ın vaadi gerçektir, onun için, sakın bu dünya yaşamı sizi aldatmasın; sakın, aldatıcılar sizi Allah ile aldatmasın.
6. Muhakkak ki, şeytan / haktan uzaklaştırıcı halleriniz sizin düşmanınızdır, artık o hallerinizi dışlayın. Haktan uzaklaştırıcı vesveseleriniz, aşırı bölücülerden olmanız için, size hizipçiliği, telkin eder. 203
203 (43:5-6) Ra’d Suresi 31; Al’i Imrân Suresi 194; Rûm Suresi 6; Zümer Suresi 20; Câsiye Suresi 35; Enâm Suresi 7,21,130; A’raf Suresi 37,50,51: Hadid Suresi 13,14,20; Infitår Suresi 6; Lokman Suresi 33; Bakara Suresi 78; Yunus Suresi 17, Hud Suresi 18; Kehf Suresi 15; Ankebût Suresi 68; Nisa Suresi 120; İsrå Suresi 64. ayetlerini inceleyiniz.
7. Gerçekleri görmezlikten gelip örten kimseler için, çok şiddetli bir azap vardır. İnanıp iyi ve güzel işler üretenlere ise, kesinlikle onlara, bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
8. Kötü ameli kendisine cazip gelen bir kimse, ameli gerçekten güzel görünen kimse gibi midir? Artık dileyen kimse, Allah’ın gerçeklerini bırakıp kendi cehaletine sapar, isteyen kimse de doğruyu bulur. Muhakkak ki Allah, yapmış olduğunuz tercihi bilmektedir. 204
204 (43:8) Bak. Kasas Suresi 56; Bakara Suresi 272, Kehf Suresi 6; Al’i Imran Suresi 176; Şuară Suresi 3.
9. O Allah ki, rüzgârları estirir, onunla yağmur yüklü bulutları hareketlendirip, onu kupkuru ölmüş bir beldeye sevk eder. sonra o bulutlardan gelen yağmurla ölü gibi olmuş kupkuru toprağa hayat verir. İşte böyledir yeniden diriliş de. 205
205 (43:9) A’raf Suresi 57; Furkan Suresi 48, 49; Zuhruf Suresi 11; Kâf Suresi 9-11; Rûm Suresi 24,50; Nahl Suresi 65; Ankebût Suresi 63; Câsiye Suresi 5; Hadid Suresi 17. ayetleri inceleyiniz.
10. Kim kendisini güç, kudret sahibi düşünüyor ise, bilsin ki, tüm güç ve kudretin sahibi Allah’tır. O’na alçak gönüllü, saygılı kelimeler ulaşır ve toplum yararına iyi ve güzel işler O’na yükseltir. Kötülükler tezgahlayan kimseler, onlar için azabın şiddetlisi vardır. İşte onlar hileleri ile mahvolur giderler. 206
206 (43:10) Bak. İbrahim Suresi 24-27; Mâide Suresi 93; Yunus Suresi 65; Münafikün Suresi 8; Ahkâf Suresi 5, 6; ayetlerini inceleyin.
11. Hiç insan yokken, Allah insanı topraktan yarattı. Sonra sizi erkek-kadın olarak eşlerin menisinden yaratıyor. Ancak O’nun bilgisi olmadan kadınlar hamile kalmaz ve doğum yapmaz. Ömür biçilen bir kimsenin ömrü bir daha uzatılmaz ve kısaltılmaz. Bunlar bu kitabın içinde açıklanmıştır. İşte bütün bunlar Allah’ın koyduğu düzen içinde kolayca gerçekleşmektedir. 207
207 (43:11) Ayrıca, Hacc suresi 5, Müminûn Suresi 14 ve Secde Suresi 7. 8,9. ayetleri inceleyiniz.
12. Dikkatinizi çekerim! İki denizin suyu aynı değildir; birinin suyu tatlı, içime elverişlidir, susuzluğu giderir. Öbürününki ise, tuzlu ve boğazı yakar, içime elverişsizdir. Bununla beraber, her ikisinden de taze et yiyorsunuz ve takınacağınız bir süs malzemesi çıkarıyorsunuz ve O’nun lütuflarından nasibinizi aramak için, her ikisinde de suyu yara yara giden yüklü gemileri görürsünüz. Umulur ki siz bütün bu nimetlerin sahibini bilip O’na teşekkür edersiniz. 208
208 (43:12) Bak. Rahman Suresi 19, 20; Neml Suresi 61; Furkan Suresi 53; Nahl Suresi 14.
13. Gece, gündüzün içine giriyor; gündüz de gecenin içine giriyor. Güneş ve ay bir yasaya bağlanmış, hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gidiyor. İşte bu düzeni kuran, sizin Rabbiniz olan Allah’tır.
Bütün bu düzenin sahibi ve yönetimi O’na aittir. O’ndan başka bağlandıklarınız, bir çekirdeğin incecik zarını bile meydana getirmeye muktedir değillerdir. 209
209 (43:13) Bak. Nahl Suresi 12; Ya-Sin Suresi 37-40.
14. Onları çağırsanız, sizin çağrınızı işitemezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde de sizin, kendilerini ortak koştuğunuzu reddedecekler. Hiç kimse sana, her şeyden haberi olan Allah’ın verdiği gibi haber veremez. 210
210 (43:14) Yunus Suresi 28, 29; Ahkâf Suresi 5, 6; Meryem Suresi 81,82. ayetleri inceleyiniz.
15. Ey insanlar! Sizler fakirsiniz, hiçbir şey size ait değildir hepsi Allah’a aittir. O zengindir, tüm varlığın sahibidir, tüm övgüler O’nadır.
16-17. O, isterse sizi yok eder, yerinize yepyeni bir halk getirir. Bu, Allah’a hiç de zor değildir. 211
211 (43:16-17) Bak. İbrahim Suresi 19, 20; Niså Suresi 133; Mäide Suresi 54.
KİMSE KİMSENİN GÜNAHINI YÜKLENEMEZ
18. Suç kişiseldir; kimse kimsenin suçunun cezasını çekmez. Ağır suçu olan birisi, cezasının bir kısmını başka birisine çektiremez, isterse kişi en yakını olsun. Muhakkak ki, kimsenin görmediği, bilmediği bir yerde, Rablerinin gördüğünden korkan ve salatı ikame eden / Hakk’a bağlılık bilinci ile hareket eden kimseler suç işlemekten çekinirler. Kötülüklerden kaçınan, temizlenen kişi, ancak kendisi için kaçınmış, temizlenmiş olur. Sonunda varış Allah’adır. 212
212 (43:18) Bak. Necm Suresi 36-45; Zümer Suresi 7; İsra Suresi 15; Bakara Suresi 123; En’âm Suresi 164; İbrahim Suresi 31.
19. Gerçekleri gören ile gerçekleri görmeyen bir olmaz. 213
213 (43:19) Bak. Hûd Suresi 24; Bakara Suresi 18,171; En’âm Suresi 39; Enfâl Suresi 22.
20. Karanlık / cehalet ile ışık / bilinçli olmak da bir olmaz.
21. Gölgelik ile sıcaklık da bir değildir.
22-23. Diriler/bilinçli olanlar ile, ölüler de / duyarsızlar da aynı değildir. Muhakkak ki Allah’ı anlamak isteyen kimse, gerçekleri işitir. Sen, mezarlardaki ölüler gibi duyarsız kimselere gerçekleri işittiremezsin. Sen sadece bir uyarıcısın.
24. Kuşkusuz Biz seni, gerçeklerimizin bir müjdecisi ve bir uyarıcısı olarak gönderdik. Her bir toplumdan mutlaka bir uyarıcı, o topluma gelmiştir. 214
214 (43:24) En’âm Suresi 122, 123; Neml Suresi 80, 81; Rûm Suresi 51-53; Ra’d Suresi 7; Hicr Suresi 10, 11; Nahl Suresi 36; Şuara Suresi 208. ayetleri inceleyiniz.
25. Sen yalanlanıyorsan, önceki milletlere gelen elçiler de yalanlandı. Halbuki elçiler onlara, kanıtlarla, sayfalarla ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.
26. Fakat, Benim gerçeklerimi görmezlikten gelip örten o milletler, kendi cehalet hallerine sarıldılar da, sonunda felaketlerle nasıl yok oldular.
27. Görmez misiniz yukarıdan indirdiği yağmurla Allah, çeşit çeşit meyveler çıkarıyor ve dağlar arasında akıp giden sularla yollar oluşturuyor ve kırmızı, beyaz, açık, koyu, türlü türlü renklerle çiçekler oluşturuyor. 215
215 (43:27) Toprak aynı, suladığımız su aynı, fakat renkleri çeşit çeşit, tatları başka başka ürünler elde ediyoruz. Böylesi bir oluşumu Yüce Tanrı’dan başka kim yapabilir? Aklı olan düşünsün. Bak. Ra’d Suresi 4; Yâ-Sîn Suresi 33-36.
28. Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan ve diğer varlıklardan da, çeşit çeşit renklerde olanlar var. Muhakkak ki, bütün bunları araştırıp, inceleyip O’na karşı kulluk bilincine varmış bilginler, Allah’a saygıyla teslimiyet içinde olurlar. Kuşkusuz, Allah tüm varlığın yüce sahibidir, çok bağışlayandır.
29. Kuşkusuz tüm varlığın Allah’ın kitabı olduğunu okuyup araştıranlar, salatı ikame edenler / Allah’a bağlılık bilinciyle araştırıp inceleyenler ve Allah’ın kendilerine lütuf olarak verdiği gerçeklerin bilgilerini gerek gizli olarak ve gerekse açık olarak paylaşırlar. Onların araştırıp-inceleme arzuları; hep gerçeklerin bilgilerinin alış-verişinden başka bir şey değildir.
30. Allah onların çabalarının karşılığını kendi lütfundan ziyadesiyle verir. Muhakkak ki O, çok bağışlayandır, karşılığını mutlak verendir. 216
216 (43:29-30) Bak. Bakara Suresi 16; Nur Suresi 37, 38, Nisa Suresi 173; Saff Suresi 10,11; Tevbe Suresi 111.
31. O kimseler ki, sana vahyettiklerimizi, kitaptan okuyup araştırırlar ve kendi gayretleriyle elde ettikleri doğrulanmış şeyler, sana vahyettiğimiz o gerçeklerdir. Muhakkak ki Allah kullarına, her varlıktan haber verendir, tüm gerçekleri gösterendir.
32. Nihayet Biz kullarımıza, Hak ile batılı fark edecek, batılı tasfiye edecek bilinci verdik. Kitabı da bir miras olarak bıraktık. Fakat onlardan kimileri, kitabı reddederek, kendilerine yazık ettiler, kimileri de kitabı anlamadan orta bir yol izlediler; kimisi de Allah’ın izniyle kitabı anlayıp araştırarak hayırlı çalışmalarda öncü oldular.
33. İşte sonuncular, en huzurlu bir ortama dahil olanlardır. Orada yaşam düzeyleri en yüksek seviyededir onların ve oradaki dış görünüşleri de pırıl pırıldır.
34-35. Onlar şöyle derler: “Hamd / övgü, Allah’a olsun! O, bizden üzüntüyü giderdi; gerçekten Rabbimiz kesinlikle bağışlayıcı ve kesinlikle karşılığını verendir. Lütfuyla bizi, hiçbir yorgunluğun duyulmadığı ve hiçbir sıkıntının, bıkkınlığın olmadığı mutlu, huzurlu bir ortama yerleştirdi.”
36. Gerçekleri görmezlikten gelip örten kimseler ise, işte onlar can yakıcı, dayanılmaz sıkıntılı bir ortamda olacaklardır. Onlara orada, bir ölüm kararı da verilmez ki, ölüp kurtulsunlar; onların can yakıcı sıkıntılarında da bir hafifletme olmaz. Aklınızı başınıza toplayın, işte gerçekleri örtenlerin göreceği karşılık böyle olacak.
37. Onlar orada; “Rabbimiz, bizi buradan kurtar da önceden yapmış olduğumuz yanlışları düzeltelim, iyi ve güzel işler yapalım,” diye feryat ederler. Onlara, biz size aklı başında olan bir kişinin, düşünüp öğüt alabileceği kadar bir yaşam süresi vermedik mi? Üstelik sizi düşünmeye çağıran uyarıcı elçiler de geldi. Fakat siz zevklere daldınız,
umursamadınız. Artık şirk koşarak kendilerine yazık edenler için bir yardımcı yoktur denecek, 217
217 (43:37) Bak. Tâ-Hå Suresi 74; Zuhruf Suresi 74-78; Nebe Suresi 30; Mülk Suresi 8, 9; Nisa Suresi 56.
38. Muhakkak ki Allah, göktekilerin ve yerin görünen ve görünmeyen yasalarını ilmiyle var edendir. Kuşkusuz O, içinizdeki ilmin de sahibidir.
39. O Allah ki sizi, yeryüzünde halifeler / irade ve sorumluluk sahibi kimseler olarak var etti. Artık kim gerçekleri örterse, o gerçeğin örtülmesinden o kişi sorumludur. Onların gerçekleri görmezlikten gelip örtmeleri, Rableri yanında yalnızca gerçeği ört-bas etmedeki sıkıntılarını artırmakla kalmaz, onların gerçekleri görmezlikten gelip örtmeleri, kendileri için de ancak kafirliklerini arttırmaktan başka bir işe yaramaz. 218
218 (43:39) Bak. En’âm Suresi 165; A’raf Suresi 74.
40. De ki, Allah’ı bırakıp, Allah’tan başkasından yardım istediğiniz ortakları hiç düşündünüz mü? Onların yeryüzünde bir şey yarattığını bana gösterin, bakalım! Yoksa onların göklerin yönetiminde bir ortaklıkları mı var? Yoksa, Biz onlara ayrı bir kitap vermişiz de onlar, o kitaptan bir delil üzerine mi hareket ediyorlar? Hayır! Şirk koşarak kendi zararlarına hareket edenler, sadece birbirlerini aldatmaktalar. 219
219 (43:40) Bak. Kalem Suresi 36-41.
41. Kuşkusuz, göklerde ve yerde olanları bir düzen içinde tutan Allah’tır. Elbette onların bir düzen içinde tutuluşu, O’nun yüce kudret ve merhametini gösterir. Muhakkak ki O, çok şefkatlidir, çok merhametlidir. 220
220 (43:41) Bak. Hacc Suresi 65; Rûm Suresi 25.
42. Ortak koşanlar şayet kendilerine bir uyarıcı gelirse, kesinlikle milletlerin herhangi birinden daha doğru yolda olacaklarına dair, var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Artık onlara gerçekleri açıklayan bir uyarıcı geldi. Ancak uyarılar onların nefretlerini artırmaktan başka bir şeye yaramadı. 221
221 (43:42) Bak. En’âm Suresi 155-157; Saffät Suresi 167-169.
43. Çünkü onlar bulundukları yerde büyüklük tasladılar, çıkarlarını korumak için planlar kurdular. Halbuki kötü plan kendilerini geri döner, onlar daha önceki ortak koşanlara uygulanan sünnetten / yasadan başkasını mı bekliyorlar? Siz Allah’ın sünnetinde / yasasında bir değişiklik bulamazsınız ve kesinlikle Allah’ın sünnetinde / yasasında bir sapma da göremezsiniz.
44. Onlar, yeryüzünde dolaşıp da hiç düşünmezler mi, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Halbuki daha öncekiler, kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakan hiçbir şey yoktur. Muhakkak ki Allah, ilmiyle var edendir, en güçlü olandır. 222
222 (43:44) Bak. Rüm Suresi 9, 42, Mü’min Suresi 21, 82, Ankebüt Suresi 20, 38; Al’i Imrân Suresi 137; En’âm Suresi 6, 11; Yusuf Suresi 109; Nahl Suresi 36; Hacc Suresi 46, Neml Suresi 69; Muhammed Suresi 10.
45. Eğer. Allah insanları yapmış oldukları yanlışlar nedeniyle hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı insan kalmazdı. Fakat Allah, belirlediği bir vakte kadar onlara süre tanımıştır. İşte onların yaşama süreleri, vakitleri gelinceye kadardır. Muhakkak ki Allah, kullarına kavrayış verendir.