KALEM SURESİ

İniş Sırası: 2
KALEM SURESİ
Sure No: 68
Bismillahirrahmanirrahîm

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…

1-2. Nûn ve Kalem ve tüm varlıktaki satır satır yazılan şeyler hakkı için, Rabbinin / seni koruyup-kollayanın, eğitip-öğretenin, vahyi; bilgisi sayesinde, sen ne dediğini bilmeyen bir mecnun değilsin. 5

5 (2:1-2) Burada, bugün yazı yazdığımız kalemin olmadığı, isminin dahi bilinmediği bir çağda, kaleme ve kalemle yazılanlara dikkatimiz çekilmiş, insanın bilmediği şeyleri öğrenmesinin, gelişimini ve ilerlemesini sağlayan bilimin, eğitim-öğretimin, yazılı neşriyatın, vs. en önemli aracı olduğuna işaret edilmiştir. 

3-4. Muhakkak ki, Nebî’lik-elçilik, senin için bir ödüldür ve senin için bitmez tükenmez gerçekler vardır ve kesinlikle sen yüce bir yaratılışı anlamaya hazır olmalısın.

5-6. Artık bu gerçekliği anlamak için gözlemle, onlar da gözlemlesinler. Bakalım bu nedenle hanginiz anlayacaktır.

7. Muhakkak ki, Rabbin / seni koruyup-kollayan, eğitip-öğreten, kimin yoldan sapmış olduğunu, kimin dosdoğru yolda olduğunu en iyi bilendir.

8. Artık gerçekleri yalanlayanlara itibar yok.

9. Aldatmak isteme, aldanma durumuna da düşme.

10-14. Şu hallerin hiçbirine itibar yok: Sürekli yalan yere yemin etmek, iftira, alay, kusur aramak, durmadan laf getirip götürmek, hayra ve yardıma engel olmak, saldırganlık, suç işlemek, kaba, haşin, dalkavukluk ve fırsatçılık vs. Çok mal ve çocuk sahibi olsanız dahi, bu hallere itibar yok.

15-16. Bu hallerde olanlara, ayetlerimiz anlatıldığında, burun kıvırarak: “Bunlar boş şeyler; daha öncekilerin öyküleridir.” derler. Ayetlerimize karşı büyüklük taslayanlar, sonunda rezil olurlar.

17-18. Tıpkı, daha önceleri büyüklük taslayan cimri bahçe sahiplerinin rezil oldukları gibi. Hani onlar büyüklük taslayarak, sabahleyin bahçelerindeki ürünlerini toplayacaklarına kesin bir şekilde güveniyorlardı ve bundan hiçbir kuşkuları da yoktu.

19-20. Ama onlar henüz uykudayken, Rabbin tarafından gönderilen bir afet, bahçelerini harabeye çevirmiş ve bahçe simsiyah bir hale gelerek tüm ürünü yok olmuştu.

21-22. Sabah olunca, bahçe sahipleri birbirleriyle konuştular: “Ürünlerimizi toplamak için, haydi erkenden bahçeye gidelim.”

23-24. Aceleyle yola çıktılar ve kendi aralarında, “Aman hiçbir yoksul kimse bizi görmeden, erkenden ürünümüzü toplayalım” diye fısıldaşarak konuşuyorlardı.

25. Yoksullara yardım edecek kadar varlıklı ve herkesi sindirecek kadar güçlü kişiler olarak, emin bir halde erkenden bahçeye vardılar.

26. Bahçenin durumunu gördüklerinde; “Burası bize ait değil, herhalde biz yanlış bir yere geldik,” dediler.

27. Yanlış olmadığını anlayınca da: “Yok yok, doğrusu biz cezalandırıldık.”

28. İçlerinden en ılımlı olanı / ortancaları, “Ben size, Rabbinizin size verdiklerine şükretmiyorsunuz, yoksullara yardım etmiyorsunuz ve Rabbinizi yüceltmiyorsunuz, dememiş miydim? Al işte, başımıza gelene!” diye söylendi.

29. Bu sefer diğerleri: “Rabbimiz! Seni, noksan sıfatlardan arındırırız! Biz nankörlermişiz” diye pişmanlıklarını, yanıldıklarını dile getirdiler.

30-32. Kendi kendilerini suçlayarak, “Yazıklar olsun bizlere! Gerçekten bizler azgın kişilermişiz. Umarız, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Demek ki, her şeyi bize cömertçe veren Allah’mış ve artık biz bundan sonra sadece O’ndan isteyeceğiz,” demeye başladılar.

33. İşte sonunda rezil olma böyledir. Elbette öteki dünyanın rezilliği çok daha büyük olur. Keşke gerçeği bilmiş olsalardı. 6

6 (2:33) Allah, zorba ve şımarık, gurur sahibi insanlara, kendisini hatırlatmak için,
bazen sevdiklerini ellerinden alarak uyarır. Kur’an boyu örnekler mevcuttur.
Örneğin; Rûm Suresi 41; Secde Suresi 20, 21.

34. Kuşkusuz, Kötü hallerden sakınan kimseler için, Rablerinden, ürünleri bol bahçeler vardır.

35. Tüm benliğiyle teslim olup, barış ve huzur içinde olanlar, kötü hallerde olanlar gibi olur mu?

36. Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

37. Yoksa, Kur’an’dan başka sizin bir kitabınız var da, ondan mı öğreniyorsunuz?

38. Siz onun içinden işinize geleni seçip mi alıyorsunuz?

39. Yoksa, kıyamet gününe kadar sürecek ve “siz ne hüküm verirseniz muhakkak olacak” diye aramızda bir sözleşme mi var?

40. Sor bakalım onlara, “Böyle bir sözleşmenin olduğuna, onlardan hangileri kefildir?”

41. Yoksa onların, Allah ile birlikte ortakları, Kur’an’dan başka kitapları mı var? Şayet varsa, getirsinler ortak ettiklerini, eğer doğru kimseler iseler?? 7

7 (2:41) Ayrıca, En’âm Suresi 114, 115 ve Şûra Suresi 21. ayetleri inceleyiniz.

42. Gün gelip gerçek, tüm çıplaklığıyla açığa çıktığında, Kur’an
dışındaki kitaplarla hüküm verenler, Allah’a boyun eğmeye davet edilecekler, ancak buna güçleri yetmeyecektir. 8

8 (2:42) Bu ayeti, Kur’an çevirilerinin çoğunda, “bacaktan açılacağı gün secdeye davet edilirler” ya da “incikten açılır, secdeye davet edilirler” ya da “o gün işin dehşetinden baldırlar açılır” şeklinde çevirerek, “bacaktan açılma veya incikten açılma gibi Arapça bir özdeyişi, aynen çeviriye yansıtmışlardır. Halbuki “bacaktan açılma, incikten açılma” deyimi, mecazi bir deyimdir ve Araplar, “işlerin zora gitmesi, güçleşmesi” veya “tüm gerçekler ortaya çıkınca zor durumda kalmak” vs. anlamlarında kullanırlardı. Buhari’de; “Allah, kıyamet gününde kimliğini kanıtlamak için örtüsünü kaldırıp bacaklarını peygamberlere gösterecek” şeklinde bir rivayet vardır. Kur’an’ı, hadisler açıklar düşüncesinde olanlar, Kur’an ayetini bu rivayete dayandırarak çevirmişlerdir. Öyle olunca da Kur’an’ın anlatmak istediği uyarı anlaşılmaz oluyor. Halbuki çok ilginç, 44. ayet uyarıyor: “Bu Hadis’i / bu Kuran’ı göz ardı edip, başka hadislerle(!) hüküm veren kimseleri, bırak! Biz onları alçaltacağız, rezil edeceğiz…” diyor.

43. Çünkü onlar, utanmış, perişan, rezil bir durumda, bakışlarını yere eğerler. Oysa onlar, teslim olmaları ve huzurlu olmaları için davet edilmişlerdi.

44. Bu Hadisi/bu Kuran’ı yalanlayıp, başka hadislere(!) dalanları bırak! Onlar, bilmediklerinden dolayı yavaş yavaş cehaletlerinin kurbanı olurlar.

45. Onun için, Ben onlara toparlanmaları için, süre tanırım, Çünkü Benim koyduğum ölçü kesindir.

46. Yoksa sen, onlardan bir karşılık bekliyorsun da, bu yüzden onlar, çok ağır bir töhmet altında mı kalıyorlar?

47. Ya da tüm zamanların bilgileri kendilerinin yanında da ondan mı yazıyorlar?

48. Sen, Rabbinin emrinin gerçekleşmesine kadar mücadelene devam et. Hut’un sahibi gibi/yani bunalıma giren Yunus Peygamber gibi olma. Hani o (Yunus) aşırı derecede bunalmış bir halde, Rabbine yakarmıştı. 9

9 (2:48) Kehf Suresi 63; Säffät Suresi 142; A’raf Suresi 163 ve dipnotu okuyun. 

49. Eğer Yunus, Rabbinin nimetini / buyruğunu anlamamış olsaydı, boş, bilgisiz ve kaybetmiş bir halde kalacaktı.

50. Ancak o, Rabbinin buyruklarını fark etti; anladı ve salihlerden / iyilerden oldu.

51. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenler, zikri / Kur’an’daki gerçekleri duyduklarında, neredeyse seni bakışlarıyla yiyeceklerdi ve “muhakkak o, kesinlikle kafayı bozmuş.” derler.

52. Oysa o Kur’an’daki gerçekler, tüm insanlar için öğütten ve uyarıdan başka bir şey değildir.

 

 

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorum yapan sen ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir