MERYEM SURESİ

İniş Sırası: 44
MERYEM SURESİ
Sure No: 19
Bismillahirrahmanirrahim

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…

1. Kef, Ha,Ya, Ayn, Sâd.
2. Rabbinin / seni koruyup-kollayanın, Zekeriyya kuluna yaptığı iyiliği hatırla.
3. O, Rabbine, bir arayış içinde sessizce yakarmıştı.
4. Dedi ki: “Rabbim, Benim kemiklerim iyice erimeye başladı: yaşlandım, saçım-sakalım bembeyaz oldu, Rabbim! Yalnız sana yöneldim, dualarımda hiçbir zaman umutsuz olmadım.”
5-6. “Doğrusu ben arkamdan yerime kalacak yakınlarımdan endişedeyim. Ben ve eşim çocuk sahibi olmaktan geçtik. Bundan dolayı
Senin gerçeklerin üzere olan bir yöneticiyi bana bağışla ki, bana mirasçı olsun. Yakup ailesine de mirasçı olsun ve onu Rabbinin rızasını arayanlardan eyle.”

7. “Ya Zekeriyya! Kuşkusuz, biz sana bir oğul müjdeliyoruz, onun ismi Yahya’dır. Daha önceden o isimle birini isimlendirme dik. 223

223 (44:7) Yahya ismiyle ilgili, bak. Al’i İmrân Suresi 39; Ayrıca bak. Luka /1:60-63;3/11; 3/19-20; Matta/3:7-10; 14/3-12; Markos/6:17-29.
8-9. Zekeriyya dedi ki: “Rabbim, nasıl olur da benim bir çocuğum olur? Eşim ve ben çocuk sahibi olmaktan geçtik, ihtiyarlığımızın son anlarına ulaştık. Allah’ın ona cevabı; “Öyle! Ama o yüce olan Rabbine kolaydır. Dikkatini çekerim! Önceden sen hiçbir şey değilken, seni yoktan yarattım,” oldu. 224

224 (44:8-9) İbrahim ve karısıyla ilgili bak, Hûd Suresi 72, Āl’i İmrân Suresi 40.
10. Zekeriyya dedi: “Rabbim! Öyleyse, benim için bir işaret oluştur.” Rabb buyurdu: Sana işaretim, ancak, üç gece seviyeli bir şekilde insanlara gerçekleri konuşmandır.” 225

225 (44:10) Bak. Al’i İmrân Suresi 38, 41; Bakara Suresi 260.
11. Böylece Zekeriyya, halkına gerçekleri anlatmak için, makamından çıktı. Sonra da onlara sürekli, her an Allah’ı noksan sıfatlardan uzak tutmalarını bildirdi.
YAHYA

12. Ya Yahya! Varlık kitabındaki gerçekleri anlamak için, ona kuvvetle tutun, diye bildirdik. O bizim bildirdiğimiz hükümleri tüm saflığıyla anladı.
13. Bizim istediğimiz sevgi ve saygıyı, arınmayı, kötülüklerden sakınmayı, ortak koşmamayı anladı.
14. Ailesine karşı saygılı oldu; ve asla dik başlı ve isyankâr olmadı.
15. Doğduğu gün, öldüğü gün ve yeniden dirileceği gün esenlik onun üzerine olsun. 226

226 (44:15) Bak. Bu surenin 33. ayetinde de aynı ifadeler Hz. İsa için söyleniyor. Ayetteki “öldüğü gün, yeniden dirileceği gün” ifadesi, Yahya için, ne anlama geliyorsa, İsa için de aynı anlama gelmektedir.
MERYEM’İN ÖYKÜSÜ
16. Kitap’ta Meryem’i de zikret. Hani o, ailesinden uzaklaş doğu tarafta bir yere gitmişti.
17. Sonra da onlardan ayrı olarak, kendisine bir gizlenme yeri bulmuştu. Biz ruhumuzu / mesajımızı, elçimiz Zekeriyya ile, Meryem’e gönderdik; Böylece Zekeriyya, ona, ayı durumdaki bir beşeri misal olarak anlattı. 227

227 (44:16-17) “Biz ona, ruhumuzu gönderdik” ayetindeki “ruh” sözcüğünün vahiy / mesaj; Allah bilgisi vs. anlamına geldiğini Kuran bize bildirmektedir. (Bak Hicr Suresi 29 ve dipnotu.) Dikkat edilecek olursa, ayette, ruh / Vahiy / mesaj, bilginin, Meryem’e doğrudan indirildiği söylenmiyor, gönderildiği buyruluyor.

Allah Meryem’e ruhunu / vahyini bir elçi ile gönderiyor. Bu vahyi getiren elçi kim? Meryem doğduğunda, onun bakımı ile ilgili, sorumluluğu, kefaleti Zekeriyya’nın üstlendiğini Al’i İmrân Suresi 37’den öğreniyoruz. Orada …ve keffälehů Zekeriyya” “…onun kefaletini Zekeriyya üstlendi” deniyor. Zekeriyya, Allah’ın peygamberidir. Dolayısıyla, Allah, Meryem ile ilgili bir vahyi /  bilgiyi, elçisi Zekeriyya’ya vahyediyor, Zekeriyya da Meryem’e bildiriyor İşe Yüce Allah’ın, “Biz ona, ruhumuzu gönderdik…” buyruğundaki, Meryem’e ruhu / mesajı getiren elçi, onun kefaletini üslenen Zekeriyya Peygamber’dir. Nitekim ayetin devamında “…fe temessele beşeren seviyyen” “…aynı seviye deki / aynı durumdaki bir beşeri örnek vermişti” buyruluyor. Burada elçinin Zekeriyya’nın Meryem’e örnek verdiği, “aynı durumdaki beşerin”, aynı şekilde olağan dışı doğmuş olan ve Zekeriyya Peygamber’in duasına karşılık lütfedilen ve henüz o günlerde bir bebek olan Yahya Peygamber’dir.

          Çünkü, Yahya da vahiy ile bildirilmişti. (Bak. Meryem Suresi 7; ve Ali İmrân Suresi 39.) Ayetteki “temessele” sözcüğünün anlamı “örnek vermek” (Bak Lisanii’l Arab, c. 8, s. 201, “msl. mad”) Zaten günlük konuşmalarımızdı da kullandığımız, “misal” “temsil” sözcükleri aynı kökten gelmektedir.

          Meällerde, “temessele beşeren” deyişine “insan şeklinde göründü, genç delikanlı olarak göründü vs.” anlamları yüklenerek, Meryem’e haberi getireni Cebrail olduğu(!) şeklinde yorumlar ortaya çıkmıştır. Bu doğru değildir Kur’an’da Cebrail diye bir sözcük geçmez. “Cibril” olarak geçer. (Cibril kelimesinin ne anlama geldiği ile ilgili, Bakara Suresi 96-97. ayetlerin dipnotu okuyun).

             Özetle, Meryem’e gönderilen ruhu / mesajı, ona bildirmekle görevlendirilen Meryem’in her türlü kefaletini üslenen Zekeriyya Peygamber’dir. İsa’nın olağanüstü doğumuna kanıt olarak da Yahya’nın doğumunu örnek göstermiştir. >>>

>>> Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için, bak. Tebyînü’l Kur’an, c. 3. s. 486. vd. Meryem ile ilgili bak. Al’i İmrân Suresi 35-47; Tahrîm Suresi 12; Enbiya Suresi 91, Nisa Suresi 171.

18. Meryem dedi ki: “Eğer sen takva sahibi biriysen, kuşkusuz ben, senin getirdiğin mesajdan dolayı, Rahmana / Esirgeyen Bağışlayan Allah’a sığınırım.”

19. Elçi Zekeriyya dedi: “Kuşkusuz ben, senin Rabbinin / seni koruyup-kollayanın, elçisinden başka bir şey değilim, Rabbin sana tertemiz bir oğlan bağışlayacak.”

20. Meryem dedi ki: “Benim nasıl olur da bir çocuğum olur? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır ve ben iffetsiz biri de değilim,” dedi. 228

228 (44:20) Bak. Al’i İmrân Suresi 45, 47.
21. Elçi Zekeriyya da, ama Rabbin; “Öyle! Fakat, o iş yüce olan Rabbine kolaydır ve o doğacak çocuğu, tarafımızdan bir rahmet ve insanlar için, bir işaret yapacağız ve zaten bu, yerine getirilmesi gereken bir emirdir,” buyuruyor.
22. Nihayet Meryem ona hamile oldu ve o haliyle gözlerden uzak bir yere götürüldü.
23. Böylece Meryem, doğum sancısı başlayınca, bir hurma ağacının gövdesine yaslandı. Acı, üzüntü ve yalnızlık duygusuyla; “Keşke daha önceden ölseydim, ya da unutulup gitseydim,” diye kendi kendine dertlendi
24-25. Bu ara da alt tarafından ona seslenildi: “Sakın üzülme! Rabbin, altında bir su havuzu oluşturdu; hurma ağacının gövdesini de kendine doğru salla, üzerine olgun hurmalardan dökülsün.”
26. “Onlardan ye, sudan da iç ve gözün aydın olsun; geçmiş olsun. Sonra da bir insanla karşılaştığında; sorduklarında, ben, Rahman için / esirgeyip, bağışlayan için, savm / susmak, sözü verdim; artık bugünden itibaren insanlarla belli bir zaman asla konuşmayacağım, de.”
27. Nihayet Meryem, İsa ile beraber kavmine geldi. Kavmi ona; “Ey Meryem! Gerçekten sen, hayret verici bir şey yaptın!”
28. “Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi Annen de haddini aşmadı,” dediler.
29. Söylenen çirkin sözlerden bunalan Meryem, İsa’yı işaret etti, bu sefer onlar, “Biz yüksek mevkide olan kimseler, ihda edilmiş, peydahlanmış bir çocukla nasıl konuşabiliriz.” dediler.
30. Bu sefer İsa söz aldı: “Haberiniz olsun! Ben. Allah’ın bir kuluyum: O, bana kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı;”
31.” Nerede olursam olayım, beni kutlu kıldı; yaşadığım sürece salatı / her an kendisine bağlı kalmayı ve zekâtı / temiz olmayı bana öğretti; “229

229 (44: 29-31) Bu Kur’an ayetlerindeki İsa’nın konuşmalarından anlaşılıyor ki Meryem İsa’yı kavmine çok uzun seneler sonra ve İsa, Allah tarafından peygamber atandıktan sonra getirmiş. 29. ayette geçen ve hep “Beşik” diye çevrilen kelimenin Arapça yazılışı şöyle دهم “mhd” haflerinden oluşmuş bir kelime. Başlangıçta Kur’an’ın Arapçasında hareke yoktu. Zaten bugün bile Arapça kitaplarda, mecmualarda vb. şeylerde hareke yoktur. Hareke, bilindiği gibi Arap olmayan milletlerin Kur’an’ı kolayca okuyabilmesi için sonradan konmuştur. O bakımdan örneğin, “cennet” kelimesi “ennt” harflerinden oluşur. Arapça yazılışı şöyle: قنج Arapça bu kelimeyi, “cennet”diye hareketlendirirsek anlamı, “bahçe”, “cünnet” diye hareketlendirirsek anlamı, “kalkan”, “cinnet” diye hareketlendirirsek anlamı, “delirmek.” olur. İşte دهم kelimeside, “mehdi” diye hareketlendirilirse anlamı, “döşek, beşik”, “mühdi” diye hareketlendirilirse anlamı, “ihda edilmiş”, bunun da, hediye kökünden alırsak anlamı, “hediye etme. hediye gönderme”, eğer “hidayet” kökünden alırsak anlamı, “doğru yola götürme, yüksek mevkide olma” olur. (Merak edenler kelimeyi Arapça ve Osmanlıca lügatlardan inceleyebilirler.) Kur’an bütünlüğü içinde kanaatim odur ki Allah’ın sünnetinde beşikte bir çocuk koca koca adamlara konuşmaz, en önemlisi Allah peygamberleri belirli bir olgunluk çağına geldikten sonra görevlendirmiştir, çocukken peygamber ataması sünnetine uymaz.” “Siz Allah’ım sünnetinde / yasasında bir değişiklik bulamazsınız ve kesinlikle Allah’ın sünnetinde / yasasında bir sapma da göremezsiniz.” (Fâtır Suresi 43) Eğer İsa beşikte bebek iken o sözleri konuşmuş olsaydı, kendilerini yüksek mevkilerde gören kähinler, İsa’yı daha çocukken öldürmeye kalkarlardı. Kaldı ki, peygamberlik görevine başladıktan, belki de bu sözleri tebliğ ettikten sonra, ölünceye kadar kâhınlerin İsa’yı rahat bırakmadıkları bir gerçektir.
32. “Anneme karşı hep saygılı olmamı öğütledi ve beni bir zorba ve bir asi yapmadı;”
33. “Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden diriltileceğim gün, esenlik benim üzerimedir. 230

230 (44:33) Hz. İsa için söylenen bu ayetlerin kelime kelime aynısı Hz. Yahya için de ifade ediliyor. 13, 14, 15. ayetlerle karşılaştırınız. Ayrıca bak. İsa ile ilgili, Al’i İmrân Suresi 46-51; Mâide Suresi 110.
34. İşte. Meryem oğlu İsa’nın Hak sözleri, ki, onun hakkında şüphe ediyorlar.
35. Allah için bir çocuk edinmek asla söz konusu olmaz. Allah noksan sıfatlardan uzaktır. O, bir işi planlayıp olmasına karar verdi mi, ona “Ol” der ve o da anında oluverir. 231

231 (44:35) Bak. Al’i İmrân Suresi 59, 60; Ya-Sîn Suresi 82; Mâide Suresi 73; İsrâ Suresi 43.
36. İsa; “Muhakkak ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O’na kulluk ediniz. İşte dosdoğru yol budur,” dedi. 232

232 (44:36) Hz. İsa’nın aynı ifadesi, Yuhanna İncili’nde şöyle geçer: “İsa: Kardeşlerime git ve onlara söyle. Benim ve sizin Tanrı’nızın yanına çıkıyorum.” Bak. Yuhanna, 20:17.
37. Daha sonra onlar kendi aralarında mezhepler halinde ayrılığa düştüler. Büyük bir gündeki duruşmada, İsa hakkında gerçekleri örtbas edenlerin vay haline!
38. Onlar, Bizim huzurumuza geldikleri gün, gerçeğin ne olduğunu kulaklarıyla işitecekler ve gözleriyle göreceklerdir. Fakat bugün, İsa hakkında gerçekleri karartanlar, apaçık bir yanılgı içindedirler. 233

233 (44:38) Bak. Mâide Suresi 116, 117.
39. Sen, yanılgı içinde olanları, o büyük pişmanlık ve üzüntü günü ile ilgili olarak uyar. Çünkü onlar, gaflet içindeyken ve henüz iman da etmemişken, iş olup bitmiş olabilir. 234

234 (44:39) Bak. Secde Suresi 12; Zümer Suresi 56.
40. Gerçek şu ki, yeryüzü ve üzerindekilerin hepsi yok olacak, sadece biz kalacağız ve her şey Bize döndürülecektir.
İBRAHİM’İN BABASINA UYARISI

41. Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Doğrusu o gerçek olanı dosdoğru, dobra dobra haber verdi.
42. Bir zaman o babası için dedi ki: “Ey Babacığım! İşitmeyen görmeyen ve sana da hiçbir yararı dokunmayan şeylere ne diye kul oluyorsun?”

43. “Ey babacığım! Doğrusu, sana gelmemiş olan bir bilgi bana geldi. Bundan sonra bana uy da, sana dosdoğru yol olan Hakk’ın yolunu göstereyim.”

44. “Ey babacığım! Sakın şeytanî hallere kul olma. Muhakkak ki şeytanî haller, Rahmandan / esirgeyen, bağışlayan Allah’tan seni uzaklaştırır.”

45. “Ey babacığım! Rahman’ı / esirgeyen, bağışlayan Allah’ı anlayamaman nedeniyle, senin can yakıcı bir sıkıntıda kalmandan ve böylece şeytanî hallere yardımcı olmandan korkuyorum.” 235

235 (44:45) Bak Bakara Suresi 130; Hûd Suresi 75; Nahl Suresi 120,123: En âm Suresi 74; Ankebüt Suresi 16-18; Zuhruf Suresi 26-28; Säffät Suresi 83- 112, Şüară 69-91. Rahman ile ilgili, bak. Furkan Suresi 63, Kasas Suresi 55; ve Rahman Suresi 1  inceleyiniz.
46. Babası dedi ki: “Ey İbrahim! İlahlarımdan / ibadet ettiklerimden sen beni vazgeçirmeye mi uğraşıyorsun? Eğer, bu tutumundan vazgeçmezsen, kesinlikle seni taşlarım ve benden uzak olursun.”
47. İbrahim dedi: “Hoşça kal, barış ve esenlik seninle olsun. Ben senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Umarım Rabbim dileğimi kabul eder;”
48. “Şimdi ben, sizden ve ilah diye bağlandıklarınızdan uzak duracağım ve Rabbime yöneleceğim. Umulur ki, Rabbime / beni koruyup, kollayana, dualarımda mutsuzluk yaşatmam.”
İSHAK-YAKUP

49. Böylece İbrahim, onlardan ve onların Allah’ı bırakıp da, ilah diye kulluk ettikleri şeylerden uzak durdu. Biz İbrahim’e İshak’ı ve İshak’ın oğlu Yakup’u bahşettik. Hepsini peygamberler kıldık.
50. Onlar bahşettiğimiz rahmetimiz üzere oldular ve onlar sunduğumuz gerçekleri dosdoğru bir dille anlattılar.
MUSA

51. Kitap’ta Musa’yı da zikret! Kuşkusuz o, içtenlikle arındırılanlardan oldu ve bir Nebî-resûl idi.
52-53. Sözleştiği Tür’un her yönünden ona seslendik ve o bizi, iki kişinin kendi aralarında fısıldaştığı kadar yakın hissetti ve Biz ona Rahmetimizden bahşettik. Kardeşi Harun’da nebilerdendi. 236

236 (44:52) “Tür” Kur’an’da yer aldığı ayetlerde Musa Peygamber’in vahiy aldığı dağın adı olarak geçmektedir. Bak. Bakara Suresi 63,93; Nisâ Suresi 154; Tá-Hå Suresi 80; Müminün Suresi 20; Kasas Suresi 29,46; Tûr Suresi 1; Tìn Suresi 2; Ayrıca, “iki kişinin kendi aralarında fısıldaştığı kadar yaklaştırdık” ifadesiyle, Hz. Muhammed için de “iki yay arası, hatta daha yakın” ifadesi ayı. Bak. Necm Suresi 9-10; ve İsrâ Suresi 1 ve 2.
İSMAİL

54. Kitap’ta İsmail’i de zikret! Muhakkak ki o, sözüne sadık ve bir bir nebî-resûl idi. 237

237 (44:54) Bak. Saffât Suresi 102; Sâd Suresi 48.
55. İsmail, yakınlarına, salatı / her an Allah’a bağlı olmayı ve zekât vermeyi / paylaşarak arınmayı emrederdi. O, Rabbinin yanında hoşnutluğu arayan biriydi.
İDRİS

56. Kitap’ta, İdris’i de zikret! Muhakkak ki, o da özü-sözü doğru bir nebî idi.
57. Biz onu, yüce bir makamla onurlandırdık. 238

238 (44:56-57) İdris Peygamber, Kur’an’da iki surede geçer. Birisi burada Meryem Suresi’nde, diğeri Enbiya Suresi 85, 86’da.
58. İşte onlar, Allah’ın kendilerine nebîlik verdiği âdem / insan soyundan, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in / Yakup soyundan, bizim yolumuzu gösteren ve kurtuluşu Bizde bulan kimselerdendi. Onlar Rahmanın / esirgeyen, bağışlayan Allah’ın ayetlerini okuyup anladıkları zaman, kendi varlıklarından geçer ve Hakk’a teslim olurlardı. 239

239 (44:58) Bak. İsrâ Suresi 107-109; Secde Suresi 15-17.
59. Fakat onlardan sonra gelenler, salatı / Allah’a bağlılıklarım toplumsal yardımlaşmayı, terk ettiler, aşırı arzularının, çıkarlarım peşine düştüler. Bu yüzden onlar, aşırılıklarının cezasını çekeceklerdir.

60-61. Ancak kim hatalarını anlar, bir daha yapmamak üzere dönerlerse ve içtenlikle iman ederlerse ve iyi ve güzel işler üretirlerse işte onlar en mutlu ve en huzur verici bir ortama dahil olurlar ve onlar hiçbir şekilde zulmeden olmazlar. İşte bilinmeyen, görünmeyen ålemin sahibi olan Rahmanın kullarına sözü böyle. Muhakkak ki, onun sözü mutlaka yerine gelir.

62. Onlar, böyle huzurlu ve mutlu bir ortamda boş sözlerle, boş işlerle uğraşmazlar, onlar sadece barış üzeredirler, sabah-akşam orada helal rızıklardan yararlanmaya çalışırlar.

63. İşte, bütün her şeyin bize ait olduğunu anlayanlar, kötülüklerden sakınıp ortak koşmayanlar, kulumuz olduğunu idrak eden kimseler, işte böylesi bir huzura kavuşurlar.
64. Geçmişte olanlar, gelecekte olacaklar ve bunların arasındaki olan her şey, senin Rabbinin emri dışında indirilemez, oluşamaz ve Rabbinin unutması da yoktur.
65. O, göklerin, yerin ve onların arasında olan şeylerin Rabbidir / koruyup-gözeticisidir. Öyleyse, O’nun kulu olduğunuzu anlayın ve O’na olan kulluğunuzda sebat edin. Siz O’nun dengi olan başka bir gücü biliyor musunuz?
66. Böyle iken, insan diyor ki: “Öldüğüm zaman, ileride yeniden diriltilecek miyim?” 240

240 (44:66-67) Bak. Ya-Sîn Suresi 77, 78; Ra’d Suresi 5.
67. Hayret! İnsan daha önceden hiçbir şey değilken, benim kendisini hiç yoktan yarattığımı düşünmüyor mu?
68. Elbette Rabbin onları ve şeytanî hallerde olanları kesinlikle diriltecek, sonra da onlar diz çökmüş bir vaziyette, cehennem çevresinde hazır bulunacaklardır. 241

241 (44:68) Bak. Säffat Suresi 22,23; Câsiye Suresi 28; Zümer Suresi 31.
69. Sonra da, her bir toplumdan, Rahman olan Allah’ın buyruklarına en şiddetli olanları hangileri ise, onlar çekip alınacak.

70. Sonra, onlardan öncelikle oraya atılmaya layık olan kimseleri en iyi bilen elbette Biziz.

71. Ancak, mahşer yerine / toplanma alanına sizden herkes varacaktır. Bu Rabbinin daha önceden üzerine almış olduğu kesin bir hükmüdür.
72. Sonra, kötülüklerden sakınıp ortak koşmayan kimseler, kurtuluşu Bizde bulurlar, şirk koşarak kendi zararlarına iş yapanlar ise, orada diz çökmüş bir vaziyette kalırlar.
73. Çünkü onlara, ayetlerimiz açık seçik anlatıldığında, gerçekleri görmezlikten gelip örten kimseler, inanmış kimselere; “İki gruptan hangimiz sosyal sınıf olarak daha güzel ve makamca daha iyi bir yerdeyiz?” derlerdi.242

242 (44:73) Bak. Ahkâf Suresi 11; Şuara Suresi 11; En’âm Suresi 53.
74. Onlardan önceki kuşaklardan kaçı, gerçekleri görmezlikten gelip örtmeleri ve büyüklenmeleri yüzünden yok olup gittiler. Halbuki onlar çok daha varlıklı ve çok daha gösterişli idiler. 243

243 (44:74) Bak. Al’i İmrân Suresi 178; Yunus Suresi 13, 14; Kâf Suresi 36, Zahruf Suresi 8; Hicr Suresi 4; İsrå Suresi 17; En’âm Suresi 6, 8; Ta-Ha Suresi 128; Şuară Suresi 208; Kasas Suresi 43; Secde Suresi 26; Ya-Sin Suresi 31, Såd Suresi 3; Ahkâf Suresi 27: Hacc Suresi 45; Kehf Suresi 59.
75. De ki, bir kimse böyle sapkın bir düşüncede olsa bile, Rahman / esirgeyen, bağışlayan Allah, ona bir yaşama müddeti verir. Nihayet onlar, verilmiş olan süreyi gördüklerinde, -ama yaşarken başlarına gelen bir felaketi, ama kıyamet saatini- o zaman o kimseler, kimin makamca daha kötü ya da taraftarca daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
76. Doğru yolda olanların ve doğru yolu gösteren kimselerin, toplum yararına sürekli iyi ve güzel işler üreten kimselerin, sonuçta Allah’a karşı sevgisi, bağlılığı artar.
77. Ayetlerimizi görmezlikten gelip örten kimseye baksana! “Elbette benim de mallarım ve evlatlarım olacak,” diyor.
78. Gerçeği örtbas eden o kişi, geleceğin bilgisine mi sahip, yoksa, Rahman’dan, kendisine bir garanti sözü mü aldı da öyle diyor

79. Hayır. Biz onun söylediği şeyleri kaydedeceğiz; o bizi anlamadığı müddetçe sıkıntılardan kurtulamaz.

80. Her bir kişi bize gelecek, o zaman söylediği şeyleri ona sunarız.

81. Allah’ın yanında bir ilah / bir efendi edinenler, kendilerinin daha itibarlı, daha saygın olduklarını sanırlar.

82. Hayır, hayır, bilakis, gerçekleri görmezlikten gelenlerin kul oldukları efendiler, onlara karşı çıkarak aleyhlerinde olacaklardır. 244

244 (44:82) Bak. En’âm Suresi 23, 24; Yunus Suresi 18, 28, 29 ve Kehf Suresi 32-42; Ya-Sîn Suresi 74, 75, Kasas Suresi 63; Sebe Suresi 40, 41; Furkān Suresi 17-19.

83. Görmüyor musun şeytanları / Hak’tan uzaklaştıran kimseleri, Muhakkak. Bizim gönderdiğimiz gerçekleri görmezlikten gelip örterek, nasıl çarpıtıp sunuyorlar da, onları ayırımcılığa sevk ediyorlar. 245

245 (44:83) Bak. İbrahim Suresi 21, 22; Zuhruf Suresi 36-40; Såd Suresi 82-85.

84. Artık sen o durumda olanlar için acele etme. Muhakkak ki, onlar bizim adetlerimizi değil, kendi adetlerini adet ediniyorlar.

85. Kötülüklerden sakınıp ortak koşmayanlar, o gün Rahman’a misafir gelmiş heyetler gibi toplanırlar.
86. Suçlular da, bir sürü halinde cehenneme sevk edilirler.
87. O gün, hiç kimse şefaat etme hakkına sahip değildir. Sadece ahitlerini yerine getirenlere, Rahman olan Allah şefaat edecektir. 246

246 (44:87) Bak. Bakara Suresi 48, Furkan Suresi 30; Enbiya Suresi 28, Tâ-Ha Suresi 109, Sebe Suresi 23, Zuhruf Suresi 86; Necm Suresi 25, 26; Nebe Suresi 37. ayetleri inceleyiniz.
88. Gerçeği örtenler, “Rahman bir çocuk edindi,” dediler. 247

247 (44:88) Bak. Tevbe Suresi 30; Bakara Suresi 116; Sâffât Suresi 158.

89. And olsun! Siz, gerçekten, çok çirkin bir şey ortaya attınız.

90.91. Esirgeyen ve bağışlayan Allah’a çocuk yakıştırıldı diye neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktır.

92. Halbuki çocuk edinmek, Rahman’a / esirgeyen ve bağışlayan Allah’a asla yaraşmaz.

93, Göklerde ve yerde bulunanların tümü, Rahman’a sadece kul olarak gelecektir.

94. And olsun! Onu söyleyenler şaşırmış ve onlar kendi adetlerini adet edinmişlerdir.
95. Onların hepsi, diriliş günü Rahman’a tek başına gelecektir.
96. Muhakkak ki, inanıp, iyi ve güzel işler üreten kimseler, onlar kesinlikle Rahmanın sevgisi üzere hareket ederler.
97. Artık, ortak koşmaktan sakınanlara gerçekleri müjdelemen ve şiddetle karşı çıkan bir kavme / müşrik Araplara, o gerçekleri açıklayıp uyarman için senin lisanınla kolaylaştırdık. 248

248 (44:97) Kur’an vahyinin ilk muhatapları Araplar olduğu için, Hz. Muhammed de o toplumun içinden seçilmiş son nebî / peygamber olduğu için, Vahiy, Arapça tebliğ edildi ki anlayabilsinler. Yoksa, vahiy, Allah’tan Arapça yazılı olarak gelmedi. Eğer gelen vahiy / bilgi, Araplara, başka bir dil ile anlatılsaydı, Araplar “neden Arapça anlatmıyorsun” diye itiraz ederlerdi. (Bak. Fussilet Suresi 44.) O bakımdan, Peygamber, Allah’tan aldığı vahiy /bilgiyi, halkına, nasıl kendi lisanıyla tebliğ etti ise, her toplumun bilginleri de Allah’ın kelâmını toplumlarına kendi diliyle açıklayarak, kolaylaştıracaklardır. İşte, asıl sünnet budur. (Ayrıca bak. Yusuf Suresi 2. ayet ve dipnotu.)
98. Onlardan önce kaç kuşak bizi anlamayıp yok olup gittiler. Şimdi sen onlardan hiçbirini anımsıyor ya da onlara ait en ufak bir ses duyuyor musun?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorum yapan sen ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir