İniş Sırası: 60
MÜMİN (İnanan) SURESİ 706
Sure No: 40
Bismillahirrahmanirrahîm
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Hã, Mìm.
2. Bu Kur’an, en güçlü her şeyi bilen Allah tarafından indirilmiştir.
3. O, günahları bağışlayan, tövbeleri kabul eden, cezası şiddetli, ikramı sonsuzdur. O’ndan başka İlah / Efendi yoktur; dönüş O’nadır.
4. Allah’ın ayetleri hakkında, ancak gerçekleri örtbas edenler tartışır; onların, uluslararası şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.
5. Onlardan önce Nûh halkı da yalanladı ve onlardan sonrakiler de mezheplere / gruplara ayrıldılar. Atalarının inancında giden her toplum, kendilerine gelen elçilerin anlattıklarını kabul etmeyip, onlara karşı çıktılar. Hakk’tan geleni engellemek ve kendi geleneksel inançlarını, onun yerine koymak için mücadele ettiler. Bu yüzden azap onları nasıl da kıskıvrak yakalayıvermişti.
6. Gerçekleri görmezlikten gelip örten kimselerin üzerine Rabbin kelimesi, böylece Hakk oldu. Kuşkusuz onlar ateş halkıdır.
7. En yüce makam sahibinin emanetini / vahyini tebliğ eden elçiler ve onun etrafındaki kimseler, Rabblerini överek O’nu, tüm noksanlıklardan uzak tutarlar ve O’na içtenlikle inanırlar. O’ndan bağışlanma dilerler: “Rabbimiz, Sen rahmetinle ve ilminle her şeyi kuşatansın; içtenlikle tövbe eden ve Sen’in yoluna tabi olanlar olarak bizi bağışla ve bizi ateşin azabından koru.”
8. “Rabbimiz, atalarımızdan, eşlerimizden ve çocuklarımızdan iyi ve güzel işler üretmiş olanları, söz verdiğin Adn cennetlerine girdir kuşkusuz sen, evet Sen, en sağlam; en doğru karar verensin.”
9. “Rabbimiz, bizleri kötülüklerden koru; sen, kötülüklerden kimi korursan o gün ona kesinlikle, merhamet etmişsindir. İşte odur en büyük lütuf; en büyük mutluluk.”
10. Kuşkusuz, gerçekleri örtbas etmiş olan kimselere de şöyle seslenilecek: Allah’ın acıması, sizin kendinize olan öfkenizden daha büyüktür. Siz iman etmeniz için davet edildiğinizde, gerçekleri görmezlikten gelip reddediyordunuz.
11. Derler ki: “Rabbimiz! Sen bize tekrar tekrar ölümü hatırlattın ve tekrar tekrar yaşamın ne olduğunu anlattın. Artık biz günahlarımızı anladık. Bundan sonra gerçeklerin yolunda olmak için bir çıkış var mı? 707
12. Kuşkusuz, sizin bu durumunuzun nedeni: “Ortağı olmayan tek bir Allah’a çağrıldığınız zaman, siz o çağrıyı görmezlikten gelip reddederdiniz ve O’na ortak koşarak inanırdınız. Artık, şimdi karar yüceler yücesi olan Allah’a aittir.”
13. O Allah ki, size ayetlerini açıklıyor ve size gökten bir rızk indiriyor; ama bundan, Allah’a ortak koşarak inanan öğüt almıyor.
14. Eğer gerçekleri görmezlikten gelme inadınızdan vazgeçmek istiyorsanız, bundan sonra tüm içtenliğinizle Allah’a yönelin ve dinin / düzenin O’na ait olduğunu anlayın. 708
15. O, dereceleri yükseltendir; O, en yüksek, en yüce makam sahibidir ve O, öte dünyadaki buluşma gününün dehşetini haber vermek için, kendi işi olan vahyi kullarından seçtiği kimselere ilka edendir.
16. Buluşma günü insanlar, yerlerinden fırlayarak kalkarlar ve onların hiçbir şeyi Allah’tan gizli kalmaz. Allah; “Bugün yönetim kime aittir?”
diye sorar ve” gücü her şeye yeten, hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a aittir,” diye de yanıtlar.
17. O gün her bir nefs / her kişi, kazandığının iyi ya da kötü karşılığını tastamam alır. O gün haksızlık diye bir şey yoktur. Muhakkak ki, Allah hesabı çok çabuk görendir.
18. O halde, yüreklerin ağıza geleceği, yutkundukça yutkunulacak olan, yaklaşan o dehşet günü hakkında, ortak koşucuları uyar; çünkü o gün, ortak koşanlar için ne candan bir dost, ne de sözü dinlenir bir yardımcı yoktur.
19. Onların hainlikleri gözlerinden bellidir; içlerinde gizledikleri gerçek değildir.
20. Allah, adaletle karar verir. Sizin ortak koştuklarınız ise, hiçbir şey hakkında karar veremezler. Kuşkusuz Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.
21. Onlar, yer yüzünde dolaşmazlar mı? Kendilerinden önce yaşamış ortak koşan kimselerin sonları nasıl olmuş, bakıp da görmezler mi? Onlar, hem kuvvet bakımından ve hem de yeryüzünde bıraktıkları uygarlık eserleri bakımından kendilerinden çok daha görkemli idi. Fakat ortak koşucu tutumları yüzünden Allah onları yakalayıverdi ve onlar için Allah’tan bir koruyucu da olmadı.
22. Kuşkusuz bunun nedeni, onlara elçiler apaçık kanıtlar getirmişlerdi de onlar, bu kanıtları görmezlikten geldiler. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Kuşkusuz Allah, kuvvetçe çok güçlüdür, cezalandırması da çok çetindir.
GEÇMİŞTEN ÖRNEK
23-24. Dikkatinizi çekerim! Biz Musa’yı, firavun’a, Haman’a ve Karun’a ayetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle göndermiştik de onlar: “Bu, yalancı bir sihirbazdır,” demişlerdi. 709
25. Musa, tarafımızdan bir gerçek ile, onlara geldiğinde, onlar şöyle dediler: “Musa ile birlikte iman etmiş kimselerin oğullarını öldüreceğiz, kadınlarına da kötülük yapmak için, sağ bırakacağız: Allah’ın ayetlerini reddedenlerin planı, hep kötülükten başka bir şey değildir. 710
26. Firavun, “Bırakın beni de Musa’yı öldüreyim; o da Rabbine yalvarsın bakalım! Rabbi onu kurtarabilecek mi? Ben, Musa’nın, sizin düzeninizi değiştireceğinden ve ülkemizde darbe yapacağından endişeleniyorum.” dedi.
27. Bunun üzerine Musa; “Ben hesap gününe inanmayan, kendilerinde bir güç ve büyüklük gören her zorba kişiden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım,” dedi.
İNANMIŞ BİR ADAM MUSA’YI DESTEKLİYOR
28. Bu arada firavun ailesinden olup da inancını gizleyen, inanmış bir adam, dedi ki: “Ey firavun! Siz, ‘benim Rabbim Allah’tır’ diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Üstelik o size, Rabbinizden apaçık kanıtlar getirmiş iken? Eğer Musa yalancı ise, çok sürmez, yalanı kendi aleyhine oluverir; yok eğer, doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Kuşkusuz, Allah, kendisi adına yalan söyleyen yalancıları, doğruya yöneltmez. 711
29. “Ey halkım, yönetim bugün sizindir ve ülkede siz egemensiniz. Ancak, Allah’ın azabı bize gelirse, Allah’ın azabına karşı bize kim yardım edebilir?” deyince, firavun, adamın sözünü keserek. “Ben size kendi görüşümden başkasını göstermiyorum ve ben sizi, doğru yoldan başkasına da yöneltmiyorum,” dedi.
30-31. İnanmış adam devamla, “Ey halkım! Doğrusu ben sizin Nuh halkının, Ad, Semûd ve onlardan sonra yalanlayan toplumların başlarına gelen gibi, benzer bir sonuca uğramanızdan korkuyorum. Elbette, Allah kullarına haksızlık etmek istemez.”
32. “Ey Halkım! Gerçekten, sizin için korkunç bir felaketin yaşanacağı bir günden korkuyorum.”
33. “O gün arkanızı dönüp kaçmaya çalışacaksınız ama, O zaman sizi Allah’ın azabından kurtaracak kimse yoktur Yoldan sapmışlara, artık bir yol gösteren bulunmaz.”
34. Yemin olsun! Daha önce Yusuf da size apaçık delillerle gelmişti; fakat Yusuf’un size getirdiği mesajı sürekli olarak kuşku ile Karşılamıştınız. Nihayet Yusuf ölünce, “Allah ondan sonra elçi göndermeyecektir / Yusuf son elçidir,” demiştiniz. Allah, kuşkuda sınırı aşanları işte böyle şaşırtır.
35. Allah’ın ayetlerine karşı hiçbir kanıta sahip olmadan tartışanlar hem Allah katında ve hem de inananlar katında büyük bir öfkeyle karşılanır. Her büyüklük taslayan zorbanın kalbi Allah’ın rahmetinden işte böyle uzakta kalır.
36-37. Bu arada firavun alaylı bir tavırla: “Ey Haman! Göklerin yollarına erişmem için, bana bir kule yap, belki, Musa’nın ilahının / efendisinin kim olduğunu öğrenebiliriz(!) Doğrusu, ben Musa’nın bir yalancı olduğuna inanıyorum” dedi. Firavunun verdiği bu alaycı örmek kendisine hoş geldi de iyice sapıttı. Firavunun planı elbette boşa çıkacaktı.712
38. İnanan adam ısrarla uyarısını sürdürdü: “Ey halkım, siz benim söylediklerime kulak verin ki, size doğru yolu göstereyim.”
39. “Ey halkım, bu dünya hayatı geçici bir geçinme yeridir. Öte dünya ise, ebedi bir duraktır.”
40. “Kim bir kötülük işlerse kendisine ancak işlediği kötülük kadar bir ceza verilir. Erkek veya kadın, kim inanıp, iyi ve güzel işler üretirse, onlar cennete girerler ve orada sonsuz olarak nimetlenirler.”
41. “Ey halkım! Ben sizi kurtuluşa çağırırken, siz beni ateşe mi, çağırıyorsunuz.?
42. “Siz beni, ortağı olmayan tek Allah’ı reddetmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, O en güçlü ve bağışlayıcı olan tek Allah’a çağırıyorum.”
43. “Gerçek şu ki, beni kendisine çağırdığınız şeyin ne dünyada ne de ahirette bir dayanağı yoktur. Kuşkusuz hepimizin dönüşü Allah’adır. Hiç kuşkusuz Allah’a ortak koşanlar cehennemi boylayacaktır.”
44. “Siz benim bu söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız ve ben işimi Allah’a havale ediyorum. Kuşkusuz, Allah kullarını en iyi görendir.”
45-46. Allah, inanmış adamı, firavunun adamlarının planladıkları kötülüklerden korudu. Ama, firavunu ve yakınlarını suda boğulma azabı kuşatıverdi. Kıyamet vakti geldiğinde de firavun ve yakınları azabın en şiddetlisi olan ateşe girecekler ve onlar sabah-akşam / her an, orada kalacaklar.
CEHENNEMDE ÇEKİŞME
47. Onlar ateş içinde birbirlerini suçlarlarken, güçsüzler / kandırılan kimseler, büyüklük taslayanlara / kandıranlara: “Biz, sizin sözlerinize kanmıştık, şimdi siz, bu ateşin / bu can yakıcı azabın bir parçasını olsun savabilir misiniz?” diyecekler.
48. Onlar da; “Hepimiz ateşin içindeyiz. Kuşkusuz, Allah, kulları arasında kararını vermiştir,” derler.
49. Ateşin bekçilerine de şöyle seslenecekler: “Ne olur Rabbinize ricada bulunun da hiç değilse bir gün olsun, bizden azabı hafifletsin.”
50. Onlar: “Peki, elçileriniz size şu içinde bulunduğunuz durumu açıklayan kanıtlar, deliller getirmemişler miydi?” diye soracaklar. Onlar da: “Evet getirmişlerdi” derler. Bunun üzerine onlar, “Öyleyse Rabbinize kendiniz yalvarın,” diyecekler. Ama artık çok geç. Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelenlerin o saatten sonra yalvarmaları boşunadır.
51. Hiç kuşkusuz biz elçilerimize ve inananlara hem dünya hayatında, hem de sonrasında, şahitlerin tanıklık edecekleri günde kesinlikle yardım ederiz.
52. Ama o gün, Allah’ın ayetlerini karartanların özür dilemeleri bir yarar sağlamaz, artık lanet de en kötü kalma yeri de onlar içindir.
53-54. Dikkatinizi çekerim! Biz, Musa’ya da dosdoğru yolu gösteren Tevrat’ı verdik ve İsrailoğulları’na o kitabı miras bıraktık ki, aklını kullananlar için, bir kılavuz ve hatırlatma olsun diye.
55. Artık sen azimle mücadelene devam et. Muhakkak ki, Allah’ın sözü gerçektir. Düştüğün hataları anla bir daha yapmamak için gayret göster ve Rabbini sabah-akşam / her an, överek noksan sıfatlardan arındır.
56. Ellerinde hiçbir bilimsel kanıt olmadan, Allah’ın ayetleri hakkında tartışan ortak koşucuların, içlerinde asla tatmin olmayacakları bir büyüklük kuruntusu vardır. Sen böyle bir duygudan Allah’a sığın. Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.
57. Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanın yaratılışından daha büyük bir şeydir. Ne var ki insanların çoğu bunun bilincinde değildir.
58. Gören ile görmeyen bir olmaz. İnanıp, iyi ve güzel işler üretenlerle, çalışmayıp hiçbir şey üretmeyenler de bir olmaz. Ne kadar dar düşünüyorsunuz!
59. Kuşkusuz dünyanın sonu mutlaka gelecektir, bunda asla kuşku yoktur. Ne var ki insanların birçoğu bilinçli olarak inanmıyor.
60. Halbuki Rabbiniz der ki, “Bana dua edin / Benimle iletişim kurun. Ben de size karşılık vereyim. Büyüklük taslayıp benimle iletişim kurmaktan kaçınan kimseler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir.”
61. Geceyi dinlenmeniz için yaratan ve gündüzü de çalışmanız için aydınlık kılan Allah’tır. Allah insanlara karşı büyük iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu kendilerine verilen bu nimetlerin sahibine teşekkür etmezler.
62-63. Halbuki sizin Rabbiniz işte böyle bir Allah’tır. O, her şeyin yaratıcısıdır; O’ndan başka yardım edecek bir ilah / bir efendi, yoktur. Hayret! Nasıl olup da Allah hakkında aldanabiliyorsunuz? Büyüklük taslayarak Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelenler, işte böyle aldanıyorlar.
64. Oysa, yeryüzünü sizin için bir yaşam yeri ve göğü / atmosferi
de bir kubbe seklinde kılan Allah’tır. Sizi biçimlendirip biçiminizi güzel yapan ve sizi besinli gıdalarla besleyen Allah’tır. İşte Rabbiniz güzel Allah böyle bir iradedir. Alemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir!
65. Allah, asla ölmez, O diridir; Allah’tan başka yardım edecek bir ilah yoktur. Dini böylesi bir Allah’a ait kılarak, aracı koymadan, O’na dua edin. Her türlü övgüyü âlemlerin Rabbi olan Allah’a yapın.
66. Ortak koşuculara de ki, “Bana Rabbimden apaçık kanıtlar geldikten sonra, sizin Allah’a ortak ederek taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana evrenlerin Rabbi olan Allah’a teslim olmam buyuruldu.”
67-68. Sizi önce topraktan, sonra küçücük bir spermden, sonra ana rahmine asılı duran bir alaktan / dölütten, sonra sizi bir bebek olarak annelerinizin karnından çıkaran Allah’tır. Daha sonra, gelişip olgunlaşmanız ve ihtiyarlamanız için sizi yaşatan, içinizden bazılarının canını daha erken alan Allah’tır. Sizi belirlenmiş bir yaşa ulaştırıyor ki, aklınızla düşünüp Allah’ı kavrayasınız. Çünkü, dirilten ve öldüren Allah’tır. Allah herhangi bir işi diledi mi, ona “Ol” der, o da hemen oluverir. 713
69. Allah’ın ayetlerini, herkes anlayamaz diye tartışanlara bakmaz mısın? Nasıl da gerçeklerin dışına çıkıp gereksiz konuşuyorlar?
70. Onlar kitabı ve elçilerimiz yoluyla gönderdiğimiz vahyi / bilgiyi anlaşılmaz kılıyorlar. Onlar ileride yanıldıklarını görecekler.
71-72. Ve boyunlarında prangalar ve zincirlerle kaynar suya sürüklenecekler, sonra da ateşe atılacaklar.
73-74. Sonra, onlara şöyle denilecek: “Nerede ortak koştuklarınız? Allah’tan başkasına bağlandıklarınız nerede?” Ortak koşucular. Onlar bizi terk ettiler. Meğer biz daha önce boş şeylerden yardım istiyormuşuz.” diyecekler. Sapkınlıkta direnen inkârcıların sonu işte böyle olacak.
75-76. Onlara, “Yeryüzünde Allah’ın ayetlerine karşı büyüklük
taslıyordunuz. Şimdi, sürekli kalmak üzere cehennemin kapılarından giriniz. Büyüklük taslayanların yeri ne de kötüdür,” denilecek.
77. Ortak koşucuların yalanlamalarına karşı sen sabret / azimle mücadelene devam et Allah’ın sözü gerçektir. Söz verdiğimiz cezalandırmanın bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz fark etmez. Sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
78. Dikkatinizi çekerim! Senden önce de elçiler gönderdik. Onların bir kısmından sana söz ettik, bir kısmını da sana anlatmadık. Şunu bil ki, o elçilerden hiçbirisi, Allah’ın izniyle aldıkları vahiy dışında, kendiliklerinden bir ayet / bir kanıt, getirmediler. Allah’ın vahyi gelince de onu, aynen, tebliğ ettiler. İşte o zaman elçinin tebliğ ettiğini değil de batılı / rivayetleri seçenler zarara uğrayacaklardır.
79-80. Bir kısmına binesiniz, bir kısmından da beslenesiniz diye sizin için hayvanlar var eden Allah’tır ve o hayvanlarda sizin için daha nice yararlar vardır. Siz gönlünüzün istediği gibi onlardan yararlanırsınız. Onlarla ve gemilerle yolculuklar yaparsınız.
81. Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor. Şimdi siz, Allah’ın açıkladığı bu ayetlerin hangisini gerçek dışı sayabilirsiniz?
82. Ortak koşucu inkârcılar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha güçlü, yer yüzünde bıraktıkları yapıtlar daha sağlam olan, öncekilerin sonu nasıl olmuştur hiç düşünmezler mi? Ortak koşmaları yüzünden, onların kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
83. Elçilerimiz onlara apaçık beyanlarla geldiklerinde bilgiçlik taslayarak, elçilerin getirdiklerini küçümsediler. Ama küçümsedikleri şey kendilerini çepeçevre sarıverdi.
84. Sonra da onlar, ne zaman azabımızı gördüler, “Artık sadece Allah’a inandık; O Tek’tir ve biz ortak koşmuş olduklarımızı reddediyoruz,” derler.
85. Ama, azabımızı gördüklerinde inanmış olmaları kendilerine bir yarar sağlamaz. Çünkü bu, daha önceki ortak koşucu kullar hakkında Allah’ın sürekli bir uygulamasıdır ve işte o zaman, Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelenler zarara uğramış olacaklardır.