NEML (Karınca) SURESİ

İniş Sırası: 48
NEML (Karınca) SURESİ
Sure No: 27
Bismillahirrahmanirrahim

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…

1. Tâ. Sîn. İşte, açıklanmış Kitap ve onun içinde toplanmış ayetler,

2. O Kitap doğruya ulaştırıcıdır ve inananlar için mutluluk verici gerçekleri bildirir.

3. Ki bu gerçekleri öğrenip anlayanlar; salatı ikame ederler / destekleşmeyi her an Allah’a bağlılık bilinciyle ayakta tutarlar ve onlar zekâtı / vergiyi verirler ve öte dünyaya hiç kuşku duymadan inanırlar. 313

4. Muhakkak ki, öteki dünyaya tam bir bilinçle inanmayanlar, onların yaptıkları işler kendilerine cazip gelir. Böylece onlar bir boşluktaymış gibi, bocalayıp dururlar. 314

5. İşte onlar, ki o kimseler çok kötü sıkıntılarda, çok kötü bunalımlarda kalırlar ve onlar sonunda üzüntü içindedirler.

6. Muhakkak ki, bu Kur’an ayetleri sana, ilmiyle bütün her şeye hakim olan Allah tarafından aktarılmaktadır.
ELÇİ MUSA’YA DA VAHİY, ALLAH TARAFINDAN AKTARILDI
7. Hani Musa bir zaman ailesine: “Ben bir ateş ışığı gördüm; siz bekleyin, ben oradan size bir haber ya da bir ateş közü getireyim. Umarım siz o ateşi yakıp ısınırsınız,” demişti. 315
8. Böylece Musa oraya geldiğinde şöyle nida edildi ateş almaya gelen kimse ve onun yanındakiler kutlu olsun! Alemlerin Rabbi olan Allah noksan sıfatlardan arınıktır.”

9. “Ya Musa! Muhakkak ki, O, Benim; tüm varlığa hakim olan Allah.”
10. “Asanı bırak! / sana ait düşüncelerini, birikimini kafandan çıkar at Böylece bildiklerinin kendisini ne hallere sürüklediğini anladı ve hiç geçmişine bakmadan yeni anlayışına döndü ve yerinde duramaz bir enerjiyle canlandı, heyecanlandı. Denildi ki: “Ya Musa! Korkma, heyecanlanma. Muhakkak ki, benim yanımda elçiler korkmazlar, heyecanlanmazlar. 316
11. “Kim ortak koşmaktan vazgeçer, sonra da kötü hallerden iyi hallere dönerse, bilsin ki, ben çok bağışlayanım, çok merhamet sahibiyim.”
12. “İçindeki seni canlandıran o güce dahil ol. Çünkü o güç sayesinde kötülüklerden geçerek lekesiz, süt beyaz hale döndün. Firavun ve halkının karşısına, o yüce ayetlerle git. Onlar gerçeklerden sapan bir topluluk oldular.”
13. Böylece ayetlerimiz, firavun ve adamlarının anlayabileceği bir şekilde yüzlerine karşı sunulunca, dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir; göz boyamadır.”
14. Kendileri ayetlerimizin gerçek olduğuna tam bir kanaat getirmelerine rağmen, sırf ortak koşmaları ve büyüklük taslamaları yüzünden onu bilerek reddettiler. Bu yüzden bozgunculuk çıkaranların sonları nasıl olur bakıp görün.
ELÇİ SÜLEYMAN
15. Andolsun, Davud ve Süleyman Bizim vermiş olduğumuz bilginin farkına varmışlardı da, onlar; “İnanan kullarının bir çokları üzerine bilgice bizi fazlalıklı kılan Allah’a övgüler olsun” demişlerdi. 317
16. Süleyman, Davud’un bilgi birikiminin mirasçısı oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş mantığı / kuşlarla iletişim bilgisi, öğretildi ve her şeyden verildi. Doğrusu bunlar, kesinlikle Allah’ın apaçık lütuflarıdır. 318

17. Süleyman için, yerli, yabancı ve eğitilmiş kuşlardan kendisine askerler toplanırdı. Sonra da Süleyman onları sevk ve idare ederdi.

18. Hatta bir seferinde, karınca vadisi adında bir yere geldiklerinde ora halkının yöneticisi bir kadın: “Ey karınca halkı sakinleri evlerinizden çıkmayın, Süleyman ve ordusu istemeyerek size zarar vermesin,” diye onları uyardı, 320
19. Süleyman da onun bu uyarısını tebessümle karşıladı, gülümsedi ve dedi ki: “Rabbim! Senin verdiğin nimetleri idrak edip sana şükretme anlayışını bana nasip et. Benim üzerimde olan, anamın-babamın üzerinde olan nimetlerin hepsi senindir. İyi ve güzel işler yapmam için, senin rızan üzere hareket etmem için rahmetine beni dahil et ki iyi kimselerden olup, her an sana kulluk içinde olayım.”
20. Süleyman, istihbaratçı / haber getirip-götüren, kuşları denetledi, sonra dedi ki: “Ben hüdhüdü niçin göremiyorum, yoksa kaytaranlardan mı oldu?”
21. “Bana apaçık inandırıcı bir kanıt getirmez ise, kesinlikle ona ağır bir ceza vereceğim ve onu yapayalnız yüzüstü bırakacağım, mağdur edeceğim.”321
22. Böylece beklemeye başladı. Çok geçmeden hüdhüd geldi; dedi ki: “Ben senin, şu an, hiç gitmediğin yerlere gittim ve sana, Sebe’den çok önemli bir haber getirdim.”

23. “Ben, Sebe halkını yöneten bir kadın buldum; her şeyi var, ekonomik durumu ve refah seviyesi yüksek, görkemli bir de yönetim sarayı var.” 322

24. “Ancak, Kraliçe ve halkını, Allah’a değil, güneşe tapıyor buldum; çünkü, Hak’tan uzaklaşmış, çıkar sahibi güçler, böylesi bir inancı onlara cazip göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için de onlar, doğru yolu bulamıyorlar;”

25. “Bu yüzden, göklerde ve yerde gizli ne varsa hepsini açığa çıkaran, gizlediğimiz ve açıkladığımız ne varsa hepsini bilen Allah’a tâbi olamıyorlar.”
26. “O Allah ki ondan başka ilah / yönetici yok! Yalnızca O var. O, yüce yönetimin Rabbi…”
27. Süleyman dedi ki: “Verdiğin bu bilgiler doğru mu, yoksa yalan mı bakacağız!”
28. “Şimdi, şu mektubumu götür; bunu, onlara bırak; sonra da bir kenara çekilip tepkilerini izle, bakalım ne yapacaklar?”
29. Süleyman’ın mektubunu alan Sebe kraliçesi, yöneticilerini topladı ve: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı;”
30. “Mektup Süleyman imzalı ve ‘sevgi ve merhameti sonsuz esirgeyen, bağışlayan Allah’ın adıyla’ diye başlıyor ve devam ediyor.”

31. “Allah’a karşı büyüklük taslamayın; O’na teslim olarak bana gelin!’ diye yazıyor.” 323

32. Kraliçe; “Ey ileri gelenler! Bu konuyla ilgili görüş ve önerilerinizi bana bildirin. Sizin görüşlerinizi alayım, doğru bir karar ve reyim” dedi. 324
33. İleri gelenler; “Biz her bakımdan güçlü bir ülkeyiz, çok iyi savaşan da bir ordumuz var. Ama, son karar sana aittir. Sen ne karar verirsen onu uygularız,” dediler.
34. Kraliçe: “Şu bir gerçek ki, krallar bir ülkeyi işgal ettiler mi, orayı perişan ederler, halkının yöneticilerini tutuklarlar, alçaltırlar. Muhtemelen onlar da böyle yapacaklardır.”
35. “O zaman şöyle yapayım. Ben şimdi Süleyman’a birtakım hediyeler göndereyim de bakalım elçiler ne gibi bir sonuçla dönecekler?”
36. Böylece Kraliçenin elçileri Süleyman’a gelip, hediyeleri verdiklerinde, Süleyman onlara; “Siz bana para ve mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Bakın! Allah’ın bana verdiği, sizin bana verdiğiniz mal ve servetten çok daha iyidir, çok daha hayırlıdır. Bilakis, hediyenizle / mal ve servetinizle ben değil, siz sevinebilirsiniz, ” 325
37. “Şimdi geri dönün ve Kraliçe ve adamlarına söyleyin: Asla
karşı koyamayacakları ordularla oraya gelirim ve o insanları Hak’tan uzaklaştıran çıkar sahibi güçleri, aşağılanmış ve rezil edilmiş olarak oradan çıkartırım,” dedi.
KRALİÇE SÜLEYMAN’I ZİYARET EDER
38. Kraliçenin ziyarete geleceği haberini alan, Süleyman, yerli ve yabancı bilim, beceri ve yetenek sahibi kişileri topladı ve; “Ey ileri gelenler! Sebe Melikesi ve adamları, barışseverler olarak bana gelmeden önce, Kraliçenin sarayının tıpkısının aynısını hanginiz bana yetiştirebilir / inşa edebilirsiniz?” dedi.
39. Yabancı uzmanlardan, tahsili olmayan fakat, becerikli, tuttuğu işi koparan bir kişi, “İstediğin makamı / sarayı ben yapabilirim; hiç kuşkun olmasın ki kesinlikle ben, bunu yapma yeteneğine, gücüne sahibim. Bana güven,” dedi.
40. Bu sefer, kitap bilgisi / tahsili olan, bilgin bir kişi, “Ben istediğini, çok daha kısa bir sürede yapar sana teslim ederim,” dedi ve gerçekten şaşılacak derecede kısa bir sürede, Kraliçenin tahtının / sarayının aynısını yapıp, kendisine teslim edince, Süleyman; “Bu bana, Rabbimin bir lütfudur; verdiği nimetin karşılığını ödeyecek miyim, İyilik bilmezlik mi edeceğim diye Rabbim, beni imtihan ediyor. Kim, verilen nimetlerin karşılığını öderse, kendisi için ödemiş olur; kim de iyilik bilmezlik ederse, muhakkak ki, Rabbimin onun şükrüne ihtiyacı yoktur, O çok zengindir, çok cömerttir,” dedi.
41. Süleyman dedi ki: “Projede bazı değişiklikler yapın bakalım, Kraliçe geldiği zaman, kendi tahtıyla / sarayıyla kıyaslayabilecek mi, yoksa hiç ilgilenmeyecek mi?
SEBE KRALİÇESİ, SÜLEYMAN’IN KONUĞU
42. Kraliçeye; “Bak bakalım, senin egemenlik tahtın ile bunun arasında bir benzerlik var mı?” denildi. Kraliçe, “Sanki aynısı” dedi ve konuyu değiştirerek Süleyman’a; “Zaten bize daha önceden gerekli tebligatı yapmıştınız ve biz bunun üzerine kesinlikle Allah’a teslim olduk / Müslüman olduk,” dedi.
43. Sebe Kraliçesi, gerçekleri örtbas eden bir topluma yöneticilik yaptığı için, o toplumun Hak’tan uzaklaşmış çıkarcı güçleri, onun Allah’a tapmasına mâni olmuşlardı.
44. Kraliçeye, “Buyurun köşke geçelim,” denildi. Kraliçe, zemini cam gibi parlak olan sarayın salonuna adımına atınca, bir su havuzundan geçeceğini sanarak, eteklerini sıvamaya yeltenince, bu sefer Süleyman; “Eteklerinizi toplamaya gerek yok; bu, döşenmiş, billur bir zemindir,” dedi. Kraliçe; “Rabbim, şimdiye kadar gerçekten kendime haksızlık etmişim. Artık bundan böyle, Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum / Müslüman oldum,” diyerek, haykırdı.
ELÇİ SALİH
45. Doğrusu Semûd kavmine, sadece Allah’a kul olmalarını tebliğ etmesi için, vatandaşları Salih’i elçi göndermiştik. O zaman onlar birbirlerine rakip cemaatlere bölünüvermişlerdi. 326

46. Bunun üzerine Salih; “Ey halkım! Birlik ve beraberliğin güzelliği varken, neden ayrılığın ve çekişmenin kötülüğünde ısrar ediyorsunuz? Affedilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz olmaz mı? Umulur ki, affedilirsiniz,” demişti.

47. Salih’in halkı; “Biz senin ve seninle beraber olanların yüzünden gruplara ayrıldık. Sen bize uğursuzluk getirdin,” dediler. Bunun üzerine Salih; “Sizin uğursuzluğunuzun nedeni, Allah’ı bilinçli olarak anlamamanızdan kaynaklanıyor. Tam tersi sizler uğursuzluğu, bölücülüğü körükleyen bir kavimsiniz,” demişti. 327
HER ÇAĞDA MAFYA
48. Şehirde bir çok çete vardı. Bunlar düzeni bozmak için, ülkede sürekli bölücülük çıkarıyorlar, düzeltmeye, barışa asla yanaşmıyorlardı.

49. Bunlar, “Salih’e ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da kabilesine, ‘o ailenin kundaklanmasıyla bizim bir ilgimiz yok; kesinlikle biz doğru söylüyoruz,’ diyelim” diye kendi aralarında Allah adına yeminleştiler.
8. Onlar böyle bir baskın planı tezgahladılar. Onlar, tezgahladıkları plandan bizim haberimizin olduğunun bilincinde değillerdi.

51. İşte, tezgahladıkları planın sonucu nasıl oldu, bakın da görün? Muhakkak ki biz, onları ve onların topluluğunun tümünü yerle bir ediverdik.

52. İşte şunlar, çetecilik yaparak işledikleri haksızlıklar yüzünden, yerle bir olmuş yerleşim yerlerinin kalıntıları. Muhakkak ki bunda, bilinçlenmek isteyen bir toplum için bir ders vardır.
53. Öte yandan iman etmiş, kötülüklerden sakınmış olan kimseleri de kurtardık.
ELÇİ LÛT
54. Lût’u da elçi olarak göndermiştik. O zaman Lût kavmine demişti ki: “Siz böyle göz göre göre olağan dışı durumlar, çirkin ve haddi aşan haller için mi geliyorsunuz? 328
55. “Siz, kadınlardan başka, erkekler için de mi bir şehvet duygusuna kapılıyorsunuz? Doğrusu siz gerçeklerden haberi olmayan bir topluluksunuz.”
56. Halkının Lût’a yanıtı; “Kovun şu Lût ailesini memleketinizden! Baksanıza onlar, tertemiz insanlarmış,” demek oldu.
57. Biz de Lût’u ve ailesini kurtardık, yalnız Lût’un eşi hariç. O, yok olanların içinde kaldı.
58. Söz dinlemez sapkınların üzerine sağanak halinde bir dolu yağdırdık. Uyarılara kulak asmayanların yağmuru ne de kötü idi.
KISSALARDAN DERS ÇIKARMA
59. De ki: “Tüm övgüler Allah içindir. Barış ve esenlik, ortak koşmayı düşüncelerinden silmiş kulları üzerinedir. Tüm varlığın yaratıcısı ve sahibi olan Allah mı, yoksa O’na koştuğunuz ortaklar mı İyiliğe, övgüye layıktır?” 329
60. Gökleri ve yeryüzünü yaratan, gökten sizin için bir yağmur yağdıran, böylece onunla, güzelliklere sahip bahçeler bitiren kimdir? Siz o bahçenin ağacını bitirenin kim olduğunu anlayan olmadınız. Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi, bitiriyor? Doğrusu sizler, O’na ortaklar edinen bir topluluk oldunuz.

61. Yeryüzünü oturulacak bir yaşam yeri olarak düzenleyen, üzerlerine derin kökleri olan dağları yerleştiren, orada akıp giden nehirleri ve iki deniz arasına bir engel koyup, tatlı su ile tuzlu suyu birbirine karıştırmayan kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi yapıyor. Ne yazık ki, sizlerin çoğu gerçekleri bilmiyorsunuz. 330

62. Bir sıkıntılı durum olduğunda O’na dua ettiğiniz zaman size karşılık veren, sizdeki sıkıntıları gideren ve sizleri yeryüzünde kuşaklar oluşturacak şekilde oluşturan kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi, yapıyor. Bunları anlamak için, az da olsa düşünmüyorsunuz.331
63. Karanlıklardan aydınlığa çıkaran, karada ve denizde size yol gösteren, yağmurdan önce rüzgârları bir belirti olarak estiren kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi yapıyor. Allah, sizlerin ortak koştuğu şeylerden çok çok yücedir.
64. Yaratılışı ilk defa başlatan, sonra onu devam ettiren ve sizleri gökten ve yerden rızıklandıran kimdir? Bunları, Allah ile birlikte bir başka ilah mı / başka bir efendi mi yapıyor. De ki: “Eğer, ortak koşucu düşüncelerinizde sadıksanız, haydi siz de getirin kanıtınızı?”
65. De ki: “Göklerdekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, gaybı ancak Allah bildirir. Sizler, ne zaman diriltileceğinizi şu anki idrakinizle bilemezsiniz.”
66. Tam tersi, ahiret hakkındaki verilen bilgileri idrak edebilirsiniz anlayabilirsiniz. Ama hayır, sizler ondan kuşku içindesiniz, Daha doğrusu sizler ahiret hakkında verilen bilgilerde bakar körsünüz.

67. O bakımdan, gerçekleri görmezlikten gelip örten kimseler derler ki: “Biz ve atalarımız bir toprak haline geldiğimiz zaman, gerçekten biz, tekrar diriltilip çıkarılacak mıyız?”

68. “Doğrusu bize söylenen bu sözlerin aynısı, daha önce atalarımıza da söylenmişti. Muhakkak ki bu öldükten sonra dirilme’ gibi sözler, daha öncekilerin uydurduğu hikayelerden başka bir şey değildir.” 332

69. De ki: “Yeryüzünü gezin, dolaşın da, böyle diyen günahkarların sonunun nasıl olduğunu bakıp görün?”

70. Sen, onlar öyle diyorlar diye üzülme ve onların kurdukları tuzaklardan ötürü de canını sıkma.
71. Onlar seni sıkıştırmak için; “Doğru söylüyorsan, bu söylediğin tehdit sözü ne zaman gerçekleşecek?” derler.
72. De ki: Sizin acele olarak istediğinizin bazısı, belki de sizi takip ediyordur.” 333
73. Muhakkak ki, senin Rabbin / seni koruyup-gözeten, elbette insanlar üzerine lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu kendilerine verilen nimetlerin sahibini bilip teşekkür etmezler.
74. Kuşkusuz senin Rabbin, sizlerin içinizde gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da elbette bilmektedir.
75. Göklerde ve yerde göremediğiniz, bilemediğiniz her şeyin cevabı, açıklanmış bu kitabının içinde vardır. 334
76. Muhakkak ki, bu Kur’an, İsrailoğullarının kendi içlerinde ayrılığa düştükleri birçok şeyi, onlara kıssa olarak anlatır. 335

77. Kuşkusuz Kur’an, kesinlikle bir yol göstericidir ve inananlar için bir rahmettir.

78. Kuşkusuz senin Rabbin, onlar arasında kararını verir, O, her şeydeki gücün sahibidir ve her şeydeki ilmin de sahibidir.
79. Bundan sonra sen tüm varlığın sahibinin Allah olduğunu bil, O’na güven. Muhakkak ki sen apaçık Hak üzeresin.
80. Muhakkak ki sen; ölü gibi duyarsızlaşmışlara gerçeği işittiremezsin. Gerçeklere kulaklarını tıkayanları davet etsen, o zaman da arkalarını dönüp kaçarlar.
81. Sen, bakıp da göremeyenlere / okuyup da anlamayanlara, düştükleri saplantıdan dolayı yol gösteremezsin. Sen ancak, ayetlerimize inanan kimselere duyurabilirsin. Böylece onlar gönülden teslim olurlar.
82. Onlara söz vuku bulduğu zaman, onlar için topraktan hareketli bir varlık çıkarırız da onlara konuşur. Doğrusu insanlar işaretlerimizin olduğunu tam anlamıyla idrak edemediler. 336
83. Gün gelir, her milletten ayetlerimizi yalanlayan kimseleri bir takım olarak toplarız, sonra da sevk ederiz.
84. Hatta onlar geldikleri zaman, şöyle denir: Yoksa sizler yaptıklarınızı
bilimsel olarak kavrayamadığınızdan dolayı mı, ayetlerimi yalanladınız?

85. Şirk koşarak ayetlerimizi yalanlamaları nedeniyle, söz onlar üzerine vuku bulur. Artık onlar gerçekleri konuşamazlar. 337

86. Bizim, dinlensinler diye geceyi, çalışıp kazansınlar diye de gündüzü aydınlık kıldığımızı, bakıp da düşünmezler mi? Muhakkak ki, inanmış bir toplum için bunda bir ders vardır. .
87. Yeniden diriliş duyurusu yapıldığı gün, Allah’ın ayetlerinden ders alanların dışında, göklerde ve yerde ne varsa hepsi dehşete kapılacaklar ve hepsi, çaresiz ve mahcup bir durumda, O’na geleceklerdir. 338
88. Siz dağlara bakıp, onları durur sanırsınız; halbuki onlar, bulutların hareket ettiği gibi hareket etmektedir. Bu, her şeyi mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Kuşkusuz Allah, ne yaparsanız hepsinden haberdardır. 339
89. Kim iyi ve güzel işler üretmiş olarak, Allah’ın huzuruna gelirse
onlara yaptıklarından çok daha güzeli verilir ve onlar, o günün dehşetinden de güvence altındadırlar.

90. Kim de, kötü işler üretmiş olarak gelirse, onlar da can yakıcı bir yere yüzüstü sürülür ve onlara: “Yaptıklarınızın karşılığından başkasını mı bekliyordunuz?” denir. 340

91. Muhakkak ki ben, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Ki, O, burayı dokunulmaz yaptı ve her şey O’nun içindir ve ben O’na teslim olanlardan olmakla emrolundum.
92. Bana Kur’an’ı okuyup anlamam emredildi. Bundan sonra kim doğru yolu seçerse, artık o kendisi için seçmiş olur; kim de gerçekleri bırakıp kendi cehaletine saparsa, de ki: “Benim uyarıcılıktan başka bir görevim yok.” 341
93. De ki: “Tüm övgüler Allah içindir. Siz O’nun ayetlerini inceleyip araştırırsanız, böylece O’nu bilirsiniz, tanırsınız. Fakat yaptıkları şeylerle gaflet içinde olanlar Rabbi bilemez, tanıyamaz. ” 342

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorum yapan sen ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir