İniş Sırası: 92
NİSA SURESİ
Sure No: 4
Bismillahirrahmanirrahîm
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Ey insanlar! Sizi hiç yoktan tek bir nefis olarak yaratan ve ondan da EŞ var eden ve ikisinden birçok erkek ve kadın meydana getiren Yaratıcınıza karşı saygılı olun. İnsanlık olarak, akrabalık bağlarınızı gözetin ve sürekli isteklerde bulunduğunuz Allah’a ortak koşmaktan sakının. Unutmayın! Allah sizi sürekli gözetlemektedir. 1034
KİMSESİZ KADINLAR VE YETİM ÇOCUKLARI
2. Yetimlerin mallarını koruyun, temiz olanı pisleştirmeyin, yetimlerin mallarını kendi malınıza katarak yemeyin. Çünkü bu çok büyük bir haksızlık suçudur.
3. Eğer kimsesiz kadınların ve yetimlerin mallarını, kendilerinin
koruyamayacaklarından, idare edemeyeceklerinden korkarsanız; kadınlardan yetimleriyle beraber, ikişer-ikişer, üçer-üçer, dörder-dörder… bölüşerek, sahip çıkarak, onları korumanız altına alın! Eğer onlardan ikişer, üçer, dörder ve daha fazlasını, malları ve kendileriyle birlikte, bir arada adalet üzere korumaktan, idare etmekten korkarsanız, en azından bir tane kimsesiz kadının ve onun yetim çocuklarının korunmasını üstlenin ve bu durumu sözleşme ile kayıt altına alım. Olası bir haksızlığa meydan vermemek için böylesi en uygun olanıdır.
4. Korunmasını üstlendiğiniz kadınlara ve yetimlerine geçimleri için kendi mallarından harcayın; şayet onlar gönüllü olarak o mallardan bir kısmını size de bir ikram olarak vermişlerse siz de onu afiyetle yiyin, 1035
5. Koruyasınız diye Allah adına üstlendiğiniz kimsesiz kadınlar ve yetimlerinin mallarını; aklı ermezlere, gereksiz yerlerde harcayarak çarçur edeceklere vermeyin. Bu mallarla onların geçimlerini sağlayın; giydirin, gereksinimlerini karşılayın ve örfe uygun olarak güzel bir şekilde eğitimlerini tamamlayın.
6. O yetim çocukları, erkek-kız, bir aile olabilecek olgunluğa gelinceye kadar deneyin, gözetleyin. Eğer siz, onların reşit oldukları yani kendi kendilerini idare edebilecekleri kesin kanaatine varmışsanız, kendilerine mallarını teslim edin. Sakın onlar büyüyünce mallarını geri alacaklar diye, o malları saçıp savurarak yemeye kalkmayın. Varlıklı olan kimse, malını ve yetimi koruduğu için bir ücret almasın; ihtiyacı olan ise, örfün gerekli kıldığı kadar uygun bir miktar ücret alabilir. Yetimlerin mallarını tanıklar yanında, noter huzurunda ve eksiksiz olarak teslim edin; hesap sorucu olarak Allah yeter.
7. Ana-baba ve akrabaların, geride bıraktıkları mirastan erkekler için bir pay vardır; kadınlar için bir pay vardır. Kalan miras ister az olsun ister çok olsun fark etmez. Bunlar farz kılınmış, meşru kılınmış paydır.
8. Eğer paylaşım olurken, uzak hısım-akrabalardan yetimler ve yoksullar da hazır bulunuyorlarsa, ondan kendilerine biraz bir şeyler verin ve onlarla örfe uygun akrabalıkları güçlendirmek için konuşmalar yapın.
9. Kendi çocuklarınız yetim ve kimsesiz kaldıkları zaman onların gelecekleri hakkında duyduğunuz endişeyi, başkalarının yetimleri için de duymalısınız ve yetimlere haksızlık etmekten korkup titremelisiniz. O halde Allah’ın buyruklarına karşı gelmekten sakının ve onlara güzel konuşup, dürüst davranın.
10. Yetimlerin mallarını gasp ederek yiyen kimseler, aslında onlar, kendi içlerinde acı verici bir bunalım içinde olurlar ve onlar kesinlikle canlarını feci şekilde yakacak korkunç bir felâkete toslarlar!
11. Allah, çocuklarınız hakkında size tavsiyede bulunuyor; erkek ve kız, her ikisi de kalan maldan misliyle / aynıyla pay alırlar, ikiden fazla kadın
iseler, ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ölen kişi ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa, ana-babanın her birine altıda bir, ölen kişinin, çocuğu yoksa, ana ve babası da ona varis oluyorsa, bu taktirde, annesi için üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa, bu durumda annesine altıda bir hisse düşer. Bütün bu hisse dağılımı, ölenin ölmeden önceki yaptığı bir vasiyetin yerine getirilmesinden ve olası borçlarının ödenmesinden sonraki, geriye kalan maldandır. Babalarınız ve çocuklarınızdan hangisinin size fayda sağlama bakımından daha önde olduğunu, siz bilemezsiniz. Allah en iyi bilendir, en iyi karar verendir, 1036
12. Eğer çocuk yoksa, kadının bıraktığı mirasın yarısı erkeğindir. Bir çocukları varsa, o zaman borçları ve ölmeden önce vasiyet ettikleri ödendikten sonra, geriye kalan malın dörtte biri sizindir. Eğer çocuk yoksa, erkeğin bıraktığı malın yarısı kadınındır. Çocuklarınız varsa, borçlarınız ve ölmeden önce vasiyet ettiğiniz miktar çıktıktan sonra, geriye kalan malınızın sekizde biri eşinizindir. Eğer ölen erkeğin veya kadının ana-babası ve çocukları olmayıp bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, bu takdirde her birine altıda bir hisse düşer. Eğer kardeşler daha fazla iseler, o takdirde onlar mirasın üçte birine ortaktırlar. Bu paylaşım, ölmeden önce vasiyette bulunduğu hisselerin dağıtılmasından ve olası borçlarının ödenmesinden sonra uygulanır ki kimse haksızlığa uğramasın. Bütün bunlar, Allah’ın size bir önerisidir. Kuşkusuz Allah çok iyi bilir ve O, kullarına çok şefkatlidir.
127. Senden, kimsesiz kadınların ve yetimlerinin durumlarıyla ilgili açıklama istiyorlar. De ki: “Onların durumlarıyla ilgili açıklamayı Allah size bildiriyor: Yasal hakları olan mallarına el koyup, kendilerini korumanız altına almak istemediğiniz, kimsesiz kadınlara ve bakıma muhtaç çocuklarına adaletli davranmanız ve onlara güzelce bakmanız hakkındaki ilkeleri Allah, bu kitapta size açık-seçik açıklamıştır.” Sizin iyilik olarak yaptığınız her şeyi, kuşkusuz Allah hakkıyla bilmektedir. 1037
176. Senden ana-baba ve çocuk olmayan ailenin ölümden sonra geride bıraktıklarıyla ilgili açıklama istiyorlar. De ki: “Allah, o durumda olanlar hakkında size şu açıklamayı yapıyor: Çocuğu olmayan bir kimse ölür de geride bir kız kardeşi varsa, bıraktığının yarısı, kız kardeşinindir; ölen kişi, çocuğu olmayan bir kadınsa, erkek kardeş, ona varis olur. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli-kadınlı daha fazla kardeş mevcutsa, erkek de kadın da mirastan adil bir şekilde pay alır.” Şaşırmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Allah her şeyi en iyi bilendir.1038
13. İşte bunlar Allah’ın öğütlediği sınırlardır. Kim Allah’a ve elçisinin tebliğ ettiği buyruklara uyarsa, o huzur bulur ve durumunu değiştirmediği sürece, kalıcı olmak üzere, sürekli refah içinde, huzurlu ve mutlu bir yaşam sürer. İşte en büyük mutluluk budur.
14. Kim Allah’a ve elçisinin bildirdiği buyruklara uymaz ve Allah’ın öğütlediği sınırları aşarsa, o da sürekli sorun yaşar ve can yakıcı bir sıkıntı içinde olur. Artık onun için alçaltıcı, rezil edici azap da budur.
15. Kadınlarınızdan, meşru olmayan ilişkide bulunduklarını iddia ettikleriniz aleyhine sizden dört tanık getirin; eğer yapılan uygunsuz fiili dört kişi gördüklerine tanıklık ederlerse, onlar yaptıkları bu hatayı bir daha yapmamak üzere Allah adına kesin bir söz verinceye kadar toplumsal ahlak düzenini korumak için o kadınları hapsedin, toplumdan tecrit edin.
16. İçinizden bu uygunsuz fiili işleyen, erkek-kadın, her iki tarafı da cezalandırın. Eğer onlar yaptıkları hatayı anlayıp dönerlerse ve ıslah olup durumlarını içtenlikle düzeltirlerse, artık onların cezalarını bağışlayın. Çünkü Allah, hatalarını anlayıp içtenlikle dönenleri bağışlayandır, çok merhamet edendir. 1039
GEÇERLİ VE GEÇERSİZ TÖVBE
17. Kuşkusuz Allah’ın bağışladığı tövbe şudur. Cahillik nedeniyle bir hata yapıp, sonra da hatasını anlayıp hemen dönenlerin tövbesidir.
İşte Allah, böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah, her şeyi en iyi bilendir, en doğru karar verendir.
18. Ama, sürekli suç işleyen; durmadan kötülük yapan, sonra da ölüm gelip kapısına dayanınca: “Ben artık şimdi tövbe ediyorum,” diyenlerin tövbesi ile, ölünceye kadar bilerek gerçekleri örtenlerin tövbesi makbul değildir. İşte onlar, evet onlar bizim uyarılarımızı anlayamadıkları için, can yakıcı bir azabı hak edenlerdir. 1040
KADINLARIN HAKLARINA TECAVÜZ ETMEYİN
19. Ey iman etmiş kimseler! Kadınların haklarını zorla sahiplenmeye kalkmak size helal olmaz. Ortada aileyi küçük düşürücü, yüz kızartıcı bir durum yokken, verdiklerinizin birazını geri alabilmek için onlara iftira atmanız, baskı yapmanız da helal olmaz. Onlarla medeni ilişkiler içinde güzel geçinin; eğer onlarla aranıza bir soğukluk girmişse, olur ki, sizin hoş görmediğiniz bir şeyde Allah, onda birçok iyilikler kılmış olabilir.
20. Eğer eşinizden ayrılıp, başka bir eş ile evlenmek istiyorsanız, ayrılmak istediğiniz eşinize çok büyük miktarlarda mal vermiş iseniz bile, o maldan hiçbir şeyi geri almayın! Siz iftira ederek ve apaçık bir günah işleyerek verdiklerinizi geri mi alacaksınız?
21. Hem onu nasıl alırsınız? Siz birbirinizle içli dışlı olmuş ve üstelik o malları onlara verdiğinize dair sağlam bir söz de vermiştiniz!
KİMLERLE EVLENİLMEZ
22. Babalarınızın ayrıldığı üvey annelerinizle evlenmeyin. Kuşkusuz o büyük bir hayasızlık, iğrenç bir gelenek ve çok kötü bir adetti. 1041
23. Sizlere şunlarla evlenmek yasaklandı. Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, süt anneleriniz, süt bacılarınız, kayın valideleriniz, üvey kızlarınız, evlatlarınızın eşleri gelinleriniz ve iki kız kardeşi bir arada almanız, işte bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Kuşkusuz Allah mağfiret edendir, bağışlayandır.
24. Må meleket eymanüküm / akitleşerek sözleştiğiniz nikahlı eşleriniz hariç, başkalarının nikâhı altındaki kadınlarla evlenmeniz de sizlere yasaklanmıştır. İşte bunlar Allah’ın size Kitap’ta bildirdiği yasaklardır. Bunları titizlikle gözetin, meşru yollarla akitleşerek ve evlilik akdine dayalı olarak aranızdaki her türlü sözleşmeleri yerine getirerek meşru bir aile düzeni kurmak Allah’ın emridir. Kuşkusuz Allah, her şeyi en iyi bilen, tüm değerlere hâkim olandır. 1042
25. Sizden ister erkek ister kız, evlenme olanakları olmayan güvenilir dürüst kimseleri, korumanız altındaki sığınmacılardan güvenilir gençlerle evlenebilir. Çünkü sizden, kadın ve erkek, kiminizin kiminizle evlenmesi doğal bir ihtiyaçtır. O bakımdan gizli ilişkilere girmemek, fuhuş yapmamak için, sorumlu yetkililerin onayıyla ve desteğiyle örfe uygun bir şekilde ve maddi haklarını da vererek evlendiriniz. Kendileri evlendirildiklerinde, eğer uygunsuz işler yaparlarsa, dürüstçe davranmadıklarından ötürü uygulanacak cezayı kendilerine bildirin. Sizden suç işlemekten korkan kimseler için durum böyle!
Eğer dürüstlükte sabırlı olursanız sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır; engin merhamet sahibi olandır. 1043
26. Allah size buyruklarını açıklamakla, sizden öncekilerin yanlış uygulamalarını size göstermek ve sizi hatalarınızdan döndürmek istiyor. Allah, her şeyi en iyi bilendir, en doğru ilkeyi koyandır.
27-28. Allah, sizi hatalarınızdan döndürmek ve yükünüzü sizden hafifletmek isterken; kötülük bataklığına saplanmış kimseler de büyük bir azimle sizi kötülüğe meylettirmek isterler. Çünkü insan yaratılışı, kötülük yapmaya daha meyillidir. 1044
29. Ey inanmış kimseler! Mallarınızı çalarak aranızda yemeyin; anlaşarak yapılan bir alışveriş olursa başka! Haram yiyerek kendinizi mahvetmeyin! Kuşkusuz Allah, size karşı çok merhametlidir.
30-31. Kim zorla ve haksızlıkla bunu yaparsa, sonra kendisini dayanılmaz bir sıkıntı içine sokar ki, bu da Allah’ın yasasına göre çok doğaldır. Eğer siz, size yasaklanmış olan şeyleri çok büyük çapta yapmaktan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere dahil ederiz.
KADIN DA ERKEK DE KENDİ ÇALIŞTIĞININ KARŞILIĞINI ALIR
32. Allah’ın, kadın-erkek her birinize fazlalıklı, farklı olarak vermiş olduğu şeyleri arzulayıp durmayın! Erkekler çalıştıklarının karşılığını alırlar; kadınlar çalıştıklarının karşılığını alırlar. Siz çalışmalarınızın karşılığını Allah’tan isteyin! Kuşkusuz Allah, her şeyi en iyi bilendir.
33. Ayrıca Biz, ana-baba, yakın akrabalar ve resmi nikahlı eşlerin geride bıraktıkları şeylerden, erkeği de-kadını da hak sahibi kıldık; onlara kendi haklarını verin. Kuşkusuz Allah, her şeye en iyi tanıktır.
34. Erkekler kadınlar ile Allah’ın lütuflarından yararlanmak istediklerinden dolayı, onlar birbirlerinin doğal olarak yardımcılarıdır, koruyucularıdır ve bu nedenledir ki, onlar mallarından beraberce harcama yaparlar. Sonra da onlar iyilerden olma yolunda mutlu olurlar. Allah’ın koruduğu şeyleri, onlar da gelecekleri için korurlar ki, onlardan aykırılık içinde olabileceklerden endişe varsa, artık onlara bulundukları yerde beraberliğin önemini iyice vurgulayın, anlatın. Bundan sonra onlar anlatılan gerçeklere uyarlarsa, artık onlara başka bir yol göstermeyin. Muhakkak ki, Allah çok yücedir, çok büyüktür. 1045
35. Eğer onların ayrılıkta kalmasından endişe duyarsanız, artık onları konuya hâkim olan ehil makamlara gönderin. Onlar barışık yaşamayı istedikleri müddetçe, konuya hâkim olan makamlar, onlara yadım ederler. Allah gerçekleri anlamak isteyenleri başarılı kılar. Muhakkak ki, Allah her şeyi en iyi bilendir, her şeyin iç yüzünden haberdar olandır.
128. Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden ya da kendisine kötü davranmasından korkarsa, artık onlar aralarında anlaşır, sıkıntılarını giderirlerse onlara bir günah yoktur. Barışmak her zaman yararlı olandır. Nefisler, bencil, ihtiraslı davranmaya daima meyillidir. Eğer, birbirinize sevgiyle, güzellikle yaklaşır ve bencillikten, ihtirastan sakınırsanız sizin için daha hayırlıdır. Muhakkak ki, Allah yapmış olduğunuz şeylerin hepsinden haberdardır. 1046
129-130. Gönlünüzü, sevginizi tüm içtenliğinizle yansıtmaz, her daim onu boşlukta kalmış gibi bırakırsanız, velev ki çok istemiş olsanız da, kadınlarla aranızı sağlıklı bir şekilde düzeltmeye asla güç yetiremezsiniz. Eğer arayı düzeltmeye gönülden sevgiyle yaklaşır ve sevgide kusur etmekten sakınırsanız, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Her şeye rağmen, karıkoca ayrılırlarsa da, Allah her ikisini bol nimetiyle zenginleştirir; Allah cömertliğiyle tüm varlığa hakim olandır.
36. Siz sadece Allah’a kul olun ve hiçbir şeyi, O’na ortak etmeyin. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve sözleşmeyle kabul ettiğiniz vatandaşlara güzel davranın. Allah kendini beğenmiş ve sürekli övünen kimselerden hoşlanmaz.
37. Kendini beğenmiş kimseler, üstelik cimridirler ve insanlara da cimriliği öğütlerler. Allah’ın kendilerine verdiği şeyleri paylaşmamak için başkalarından saklarlar. Allah’ın kendilerine verdiklerini örterek gizleyenlere alçaltıcı bir azap hazırlanmıştır.
38. Kendini beğenmiş cimri kimseler, verdiklerini de insanlara gösteriş olsun diye verirler. Yoksa, Allah’a ya da öte dünyaya inandıkları için değil, onlar çıkarlarını gözetirler. Kimin şeytan yani haktan uzaklaştırıcı, cimri, bir arkadaşı varsa, o, çok kötü bir arkadaşa sahip olmuştur.
39. Eğer bu kimseler, Allah’a ve ahiret gününe bilinçli olarak inansalardı ve Allah’ın kendilerine vermiş olduğu rızkı çıkarları için değil de, paylaşımcı olarak yoksullara da verselerdi, kendilerine ne zararı olurdu? Allah onların durumunu çok iyi bilmektedir.
40. Kesinlikle Allah, ufacık bile olsa, haksızlık yapmaz. Aksine, yapılan ufacık bir iyiliğin karşılığını katlayarak verir. Ayrıca kendi katından da büyük bir ödül verir.
41. Hesap gününde her toplumdan bir tanık getirdiğimizde, seni de cimri, paylaşmayan, çıkar için verenler üzerine tanık olarak getirdiğimizde, onların durumları ne olacak? 1047
42. Gerçeği örtbas ederek gizleyen ve elçinin getirdiklerine karşı çıkan kimseler, hesap günü yerin dibine girmek isteyecekler. O gün onlar, Allah’ın hiçbir Hadisini gizleyemeyecekler.
43. Ey iman etmiş kimseler! Allah’a bağlılık bilincinizi terk etmeyin
ve siz gerçeği bilemeyecek kadar cehalet sarhoşluğu içindeyken konuşmayın ve sapkınlığa düşmeyin. Ancak bilincinizi temizleyerek doğru yolu bulun. Eğer sizde bir cehalet hastalığı varsa ya da bir arayış üzereyseniz veya sizden birileri kötü hallere düşer ya da şehvani bir duyguya kapılırsa, asla bir kirliliğe bulaşmasın; gerçeğin bilgisiyle temizlenip arının; böylece gücünüz ve yolunuz tertemiz, huzur veren bir mutluluğa ulaşsın. Kuşkusuz, Allah bağışlayandır mağfiret edendir. 1048
44-45. Kitaptan birazcık bir şeyler öğrenmiş din adamlarını görmüyor musun? Kendileri yalan yanlış şeyler öğreniyorlar da, sizi de doğru yoldan saptırmak istiyorlar. Allah biliyor ki, sizi doğru yoldan saptırmakla onlar size düşmanlık ediyorlar. Bir yol gösterici ve bir yardımcı olarak Allah’ın Kur’an’ı size yeter.
46. Yalnızca biz yol gösteririz diyen din adamları, kelimelerin asıl anlamını değiştirirler ve elçiye: “Dinledik karşı çıkıyoruz; sen de bizi dinle dinlemez olası! Rainâ / biz koyun sürüsü müyüz,” diyorlar. Böyle kaba ve saygısızca davranacaklarına, saygılı bir dille, “biz seni dinledik ve kabul ettik unzurna / sen de bizi dinleyip görüşümüzü al!” deselerdi, elbette kendileri için daha iyi ve daha saygın olurdu. Ne var ki, onlar gerçeği bilerek örtmeleri nedeniyle Allah’ın rahmetinden uzaklaşmışlardır. Artık onların çok azı hariç hiçbirine güvenilmez. 1049
47. Ey kitap verilmiş kimseler! Elinizdeki kitabı düzeltici olarak indirdiğimiz Kur’an’ın haberlerine inanın ki, geçmişte sept’i / cumartesi’yi “dinlenme günü olarak ortaya atan gurubun gerçeklerden uzaklaştıkları gibi, siz de ortak koşarsanız, gerçeklerden uzaklaşırsınız. Yoksa, Allah’ın emri yerine getirilmiş olur. 1050
48. Hiç kuşkusuz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Ama bunun dışında kalan hataları bağışlaması umulur. Kim Allah’a
ortak koşarsa, kesinlikle çok büyük bir iftira suçu işlemiş olur, 1051
49. Kendi kendilerini temize çıkarıp duran kimselere baksana! Öyle kendi kendini temize çıkarmak olmaz. Temize çıkaran Allah’tır. Allah hiç kimseyi kıl payı haksızlığa uğratmaz.
50. Bak şu kendi kendilerini temize çıkarmaya çalışanlara! Nasıl da yalan uydurarak Allah’a iftirada bulunuyorlar. Apaçık bir suç kanıtı olarak bu onlara yeter.
51. Kitaptan birazcık bir şeyler nasiplenmiş kimselere baksana! Onlar, Kahinlere / din adamlarına ve Tağuta yani haktan uzaklaştırıcı kişilere inanırlar ve gerçeği örtbas eden ortak koşucular için “Bunlar, iman eden kimselerden daha doğru bir yoldadır,” derler.
52. İşte böyle diyenler Allah’ın rahmetinden uzaklaşmışlardır. Kim Allah’ın rahmetinden uzaklaşırsa, artık onun için bir yardımcı da bulunmaz.
53. Yoksa mülkün sahibi onlar mı? Eğer öyle olsaydı, onlar insanlara bir çekirdeğin kırıntısını bile vermezlerdi.
54. Yoksa onlar, içtenlikle iman eden insanlara Allah’ın kendi lütfundan vermiş olduğu Kur’an’ı tebliğ eden elçiye karşı bir hasetlik içinde mi oluyorlar? Oysa biz, İbrahim ailesine de kitap ve onda her türlü haksızlık ve kargaşayı önleyecek yasa ve ilkeler sunmuştuk ve onları çok büyük bir yönetim sahibi yaptık.
55. Ancak onlardan kimi ona inandı; kimisi de ondan men etmekte. O nedenle men edenler, çılgın bir ateşin cehennemini hak ettiler.
56. Kuşkusuz ayetlerimizi görmezlikten gelip örtenler de, evet onlar da, yakında can yakıcı bir ateşe yaslanacaklar; öyle ki, ciltleri yandıkça azabı iyice tatmaları için sürekli ciltleri yenilenecektir. Kuşkusuz Allah tüm değerlerin sahibidir, tüm varlığa hakim olandır.
57. İnanıp toplum için yararlı işler üretenler ise, içinde sürekli
kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan bahçelerde yaşayacaklardır onlar orada tertemiz arkadaşlarla beraberdir ve onlar tükenmez nimetler içinde olacaklardır. 1052
EHİL VE ADİL YÖNETİCİ
58. Hiç kuşkusuz Allah, emanetlerin her işin uzmanına verilmesini ve insanlar arasında yöneticilik yaparken adaletle yönetmenizi emrediyor. Muhakkak ki Allah, doğru olanı en güzel bir şekilde bildirir. Kuşkusuz Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.
59. Ey inananlar! Allah’a ve elçisinin tebliğ ettiği buyruklara uyun ve sizden sorumluluğunun bilincinde olan ve adaletli davranan yöneticilere de uyun. Şayet herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz- gerçekten Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız-, onu, Allah’a ve elçiye / Kur’an’a götürün. Böyle yapmanızda hem bir iyilik vardır, hem de sorunu çözme bakımından daha güzeldir. 1053
60. Sana indirilen Kur’an’a ve senden önceki indirilen Tevrat’a,
İncil’e inanıyoruz diyen kimseleri görmüyor musun? Tağut’u yani Hak-hukuk tanımayanı, hakem yapmak istiyorlar. Halbuki, kesinlikle böylelerini reddetmeleri kendilerine emredilmişti. Ve zaten şeytan yani hak-hukuk tanımayan da onları geri dönülmez bir sapkınlığa sürüklemek istiyor.
61. İkiyüzlülere,” Allah’ın indirdiği ve elçinin tebliğ ettiği Kur’an’a giderek, sorunlarınızı çözüme kavuşturun” denildiğinde, o ikiyüzlülerin senden alabildiğine uzaklaştıklarını görürsün.
62. Ama, kendi hatalarının sonucu olarak, başlarına bir felâket gelse, hemen sana gelerek, “Bizim istediğimiz sadece arabuluculuk etmek ve barıştırmaktır,” diyerek, nasıl da Allah adına yemin ederler!
63. Allah, o ikiyüzlülerin kalplerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmekte. Sen onlara aldırma, onları aydınlat ve onların nefislerini derinden etkileyecek bir söz söyle.
64. Biz her bir elçiyi, kendilerine, Allah adına uyulması dışında bir amaçla göndermedik. Eğer ikiyüzlüler, kendilerinin yaptıkları hatadan dolayı sana gelip,” Kusurumuza bakma; Allah bizi affetsin,” deselerdi, elbette Allah’ı, tövbeleri kabul eden, affeden ve esirgeyen olarak bulacaklardı.
65. Hayır, Rabbine ant olsun ki, ikiyüzlüler aralarındaki şecer’in yani ihtilaflı konuların çözümünde, seni hakem tayin edip sonra da senin verdiğin kararı, içlerinde bir hoşnutsuzluk duymadan, içtenlikle kabul edip tam teslim olmadıkça, onlara güven olmaz.
66. Eğer Biz onlara, “Allah için canınızı feda edin” yahut “Yurdunuzu terk ederek göç edin” diye üzerlerine yazılı bir kural getirseydik, onlardan çok azı hariç bu çağrıya uymazlardı. Ama onlar, kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette bu onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu.
67-68. Ve o zaman biz, kendilerine katımızdan çok büyük bir ödül de verirdik. Ve onlar kesinlikle dosdoğru bir yola yönelirlerdi.
69-70. Kim Allah’a ve elçinin tebliğ ettiği buyruklara uyarsa, işte onlar, Allah’ın kendilerine vahiy gönderdiği peygamberler, sıddıklar / özü sözü bir
olanlar, şehitler ve makbul kimselerle beraber olacaklardır. Onlar ne güzel bir arkadaştır. İşte böylesi bir arkadaşlık, Allah’ın lütfudur. Her şeyi bilen olarak, Allah yeter.
VATAN SAVUNMASI
71. Ey Allah’a koşulsuz inananlar! Savunma tedbirlerinizi alın; gerektiği zaman, hızlı bir şekilde, küçük birlikler halinde ya da topyekûn harekete geçin.
72. Kuşkusuz sizden savaşa gitmemek için ağırdan alacaklar da olacaktır. Eğer siz savaşta ters bir sonuçla, karşılaşsanız onlar, “Allah bize iyilik etti. Çünkü onlarla beraber bu felâkete tanık olmadık,” diyecekler.
73. Fakat, Allah’ın yardımıyla bir zafer kazansanız, sanki önceden savaşla ilgili aranızda hiçbir konuşma olmamış gibi, “Keşke biz de sizinle birlikte olsaydık da bu başarıdan kendimize büyük bir pay koparsaydık,” derler.
74. O halde, basit geçici dünya hayatına sonsuz hayatı tercih edecek kimseler, vatanlarını koruma yolunda savaşsınlar. Kim vatanını koruma yolunda savaşır da öldürülür yahut sağ kalırsa, kendileri büyük bir ödülü hak ederler. 1054
75. Size ne oluyor da “Rabbimiz, yöneticileri acımasız olan bu memleketten bizi kurtaracak, bize sahip çıkacak ve bize yardım edecek birilerini gönder,” diye yakaran çaresiz erkekler, kadınlar ve çocukları kurtarmak için, vatanınızı savunma yolunda savaşmıyorsunuz.
76. İçtenlikle inanmış kimseler vatanı savunmak için savaşırlar. Gerçekleri örtbas edenler ise, Tağut adına yani Hak-hukuk tanımayan kişi adına savaşırlar. O halde siz şeytanın yani şeytanlaşmış kişinin yandaşlarıyla savaşın. Esasen şeytanlaşmış, Hak hukuk tanımayan kişinin yandaşlarının amacı zayıftır; çıkar üzeredir.
77. Sürekli savaş çığırtkanlığı yapıp, ortalığı gerenler için: “savaş çığırtkanlığı yapmayın, salatı ikame edin yani toplumsal barışı destekleyin ve zekâtı verin yani toplumsal barış için ekonomik destek sağlayım,” denilen kimseleri görmüyor musun? Ne zaman ki savaşla ilgili buyruk gelip, savaş kesin bir görev haline gelince, bunlardan bir grup bu sefer de, Allah’tan korkar gibi, belki de daha fazla insanlardan korktular ve “Rabbimiz, neden bize savaşı zorunlu kıldın, daha sonraya erteleyemez miydin!” demeye başladılar. De ki: “Bu dünyanın çıkarı çok kısa sürelidir, Allah’ın azabından sakınan kişiler için, öteki dünya çok daha iyidir. Ve sizler kıl payı bir haksızlığa uğratılmayacaksınız.”
ÖLÜMDEN KAÇIŞ YOK
78. Sizler, nerede olursanız olun ölüm sizi bulur. Hatta yüksek kaleler, sapasağlam binalar içinde olsanız da, ölüm sizde gerçekleşecektir. Eğer ölüm onlara iyi, güzel bir haldeyken gelse: “Bu Allah tarafındandır,” derler; eğer kötü bir durumdayken isabet etse, “Bu senin yüzünden oldu” derler. De ki: “Gerçekleşen ölümlerin hepsi Allah tarafındandır.” Şu topluluğa ne oluyor ki, Allah’ın hiçbir Hadisini, sözünü anlamazlıktan geliyorlar?
79. Sana iyilikten, güzellikten isabet eden her bir şey, Allah’tandır. Kötülük olarak başına gelen her bir şey de, kendi kusurundandır. Biz seni insanlara elçi olarak gönderdik. Buna da tanık olarak Allah yeter. 1055
80. Kim elçinin tebliğ ettiklerine uyarsa, kesinlikle Allah’a uymuş olur. Kim de o gerçeklerden yüz çevirirse kendi cehaletinde kalır. Öyle ki sen, onları koruyan gerçekleri tebliğ etmekten başka bir şey için gönderilmedin.
81. Onlar sana karşı, “Kabul ettik, uyacağız” derler. Ama, yanından ayrıldıkları zaman, içlerinden bir grup çaktırmadan, senin söylediklerinden başkasını planlar. Allah onların planladıkları şeyleri
kaydediyor, biliyor. Sen onlara karşı önlemini al ve Allah’a güven; koruyucu olarak Allah’ın yeterli olduğunu bil.
82. Onlar hâlâ Kur’an’ın Allah tarafından geldiğini ya da onun içeriğini anlamayı düşünmeyecekler mi? Eğer o Kur’an, Allah’tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok çelişki bulacaklardı. 1056
83. İkiyüzlülere, güvenlikle ilgili ya da korkutucu bir söylenti ulaştığında doğru mu yanlış mı demeden hemen onu yayıverirler. Halbuki onu elçiye ya da yetki sahibi birilerine iletselerdi, onlar elbette onu değerlendirir işin doğrusunu bilirlerdi. Eğer Allah’ın üzerinize olan esirgemesi olmasaydı, sizden pek azınız hariç, kesinlikle şeytanlaşmış münafıklara uymuş gitmiştiniz.
84. Sen Allah’ın buyruklarını tebliğ etme yolunda mücadelene devam et; sen sadece kendi nefsinden sorumlu değilsin; inananları da mücadeleye teşvik et. Umulur ki, gerçekleri görmezlikten gelip örten kimseler Allah’a ortak koşmaktan vazgeçerler de, Allah’a karşı daha güç durumda kalmazlar ve o şiddetli azaptan uzak kalırlar.
85. Kim bir güzelliğe; bir iyiliğe aracılık ederse, onun sevabından, aracılık edene de bir pay vardır. Kim bir kötülüğe aracılık ederse, onun günahından, aracılık edene de bir hisse vardır. Allah her bir şeyin karşılığını verendir.
86. Size içtenlikle bir saygı ve iltifatta bulunulduğunda, siz de daha güzeliyle ya da aynısıyla karşılık verin. Kuşkusuz Allah, en ince ayrıntıyı bile hesaba katar.
87. Allah!… Ondan başka ilah yok, yalnız O var. Kıyâmet gününde kesinlikle sizi toplayacaktır, onda asla kuşku yoktur. En doğru bir hadisi, bir sözü Allah’tan başka kim söyleyebilir? 1057
İNSAN HAKLARI EVRENSEL İLKELERİ
88. Sizler ikiliğe ayrılırsanız ikiyüzlülük içine düşmekten kurtulamazsınız ve bu tutumunuzdan dolayı da, Allah’ı anlamaktan uzaklaşırsınız.
Kendi iradesiyle Allah’tan uzaklaşmış kimseyi, siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Kim Allah’tan uzaklaşmışsa, siz onun için asla bir yol bulamazsınız.
89. Gerçekleri görmezlikten gelip örtenler, sizin de aynı şekilde gerçekleri örtüp görmezlikten gelmenizi, kendileri gibi aynı seviyede olmanızı isterler. Onlar doğruluk yoluna gelinceye kadar, o durumda olanları, kendinize koruyucu yakınlar edinmeyin. Onlar doğruluk yolundan yüz çevirdikleri müddetçe, kendileriyle sırlarınızı paylaşmayın ve onlarla bir işbirliğine girişmeyin ve onları bulundukları hallerden kurtarmak için savaşın, mücadele edin.
90. Ancak, aranızda bir antlaşma bulunan toplumdan size sığınan, ya da ne sizinle ne de kendi toplumuyla savaşmak istemedikleri için, gönüllerinde bir arayışla size gelen kimselere dokunmayın. Allah onların durumunu biliyor; eğer onlar kötü niyetli iseler zaten size saldırırlar, başınıza tebelleş olurlar ve size zarar vermek isterler. Ama onlar size zarar vermekten uzak durur, sizinle savaşmazlar; saldırmazlar ve size gönülden teslim olurlarsa, o takdirde onlar aleyhine bir tutumu Allah size bir yol, bir yöntem kılmamıştır.
91. Bir de sırf kendi çıkarlarını gözetmek için, hem sizden emin olmak, hem de kendi toplumundan emin olmak isteyen başkaları da vardır ki, onlar çıkarları için çağrıldıklarında hemen o tarafa koşup fitne ve kargaşa çıkarmaya hazırdırlar. Eğer böyleleri sizden uzak durmaz, sizinle barış içinde olmaz ve size karşı saldırmaktan vazgeçmezlerse, işte o zaman kesinlikle siz, onlar aleyhine apaçık bir yetkiye sahip kılınırsınız ve onlar bulundukları yerde yakalanır ve gereken ceza ile cezalandırılır.
92. Bir mü’min bir mü’mini öldüremez; öldürürse cezasını1058 çeker. Meğerki hata ola! Kim bir mü’mini hata sonucu öldürmüşse, onun da kamu adına cezası vardır ve ölenin tarafına verilmek üzere tatmin edici bir kan bedeli öder. İsterse ölen taraf bu bedeli almayarak bağışlayabilir. Eğer hata sonucu öldürülen kişi, size düşman bir topluluğa mensup bir mü’min ise, o zaman sizin karşılık olarak, özgürlüğü elinden alınmış
bir kişiyi serbest bırakmanız gerekir. Eğer hata sonucu öldürülen kişi, aranızda antlaşma olan bir topluluğa mensup bir mü’min ise, ölenin tarafına verilmek üzere tatmin edici bir kan bedeli öder ve özgürlüğü elinden alınmış bir kişiyi de özgürlüğüne kavuşturursunuz. Bunları bulamayan kimseye, Allah tarafından hatasının bağışlanması için, kamu adına cezası yanında, aralıksız iki ay siyam1059 yapar, yani iki ay aralıksız doğru ve aydınlatıcı bir eğitime tabi tutulur ki, yapmış olduğu hatayı iyice kavrayıp, bir daha yapmamak üzere dönsün. Kuşkusuz Allah ilmiyle tüm varlığa hakim olandır, en doğru ilkeleri koyandır.
93. Kim bir kişiyi bile bile, kasıtlı olarak öldürürse onun cezası, kalacağı yerdeki sürekli cehennemî sıkıntı olur. Böylece o, cehaleti yüzünden, kendini Allah’ın nimetlerinden mahrum eder; O’nun rahmetinden uzaklaşır ve kendisi için çok büyük bir sıkıntının zeminini hazırlamış olur.
94. Ey inanmış kimseler! Allah yolunda / vatan uğrunda vuruşmaya çıkacağınızda her şeyi iyiden iyiye araştırın, planlayın. Size teslim olma teklifinde bulunan kimseye, dünya çıkarına tamah ederek “Sana aman yok! Sen mü’min değilsin!” demeyin. Allah nezdinde ganimetler çoktur. Daha önce siz de onlar gibi düşünüyordunuz da, size anlatılan gerçekler üzerine Allah’ın lütfuna kavuştunuz. Onun için siz de, iyiden iyiye gerçeği açıklayın, anlatın! Kuşkusuz, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
95-96. Emin vatandaşlardan, engelleyici özür sahibi olanlar dışında, oturanlarla / askere gitmeyenlerle, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda / vatan uğrunda çaba harcayan kimseler eşit olmaz. Mallarıyla ve canlarıyla çaba harcayanlar, gayret gösterenler; oturanlardan / askere gitmeyenlerden, derece / vatandaşlık bakımından Allah yanında; toplum nezdinde daha itibarlıdır. Allah güzelliği; cenneti herkes için vaat etmiştir; ama Allah, mallarıyla ve canlarıyla çaba harcayanları, gayret gösterenleri, oturanlar üzerine büyük bir ödülle fazlalıklı kılmıştır. Bu da, Allah tarafından verilen dereceler, bağışlanma ve rahmettir. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
97. Kuşkusuz mallarıyla ve canlarıyla çaba harcamayıp kendilerine yazık eden kimseler, ölümleri anında yaptıkları tüm işler eksiksiz ortaya konduğunda, kendilerindeki hafıza melekeleri; doğal güçler: Siz neden bu haldesiniz?” diye konuşturulur. Onlar da: “Biz bu yerde gerçekleri anlamada bir zayıflık, bir çaresizlik içinde bırakıldık” derler. O zaman onlara: “Siz de oradan göç edenlerle beraber, göç etseydiniz ya? Allah’ın arzı geniş değil miydi?” denir. İşte bu hallerde olanların durumu cehaletin cehennemidir; bu durumda olmak ne kötü bir haldir, 1060
98-99. Ancak, gerçekten çaresizlik içinde olan, hiçbir çareye gücü yetmeyen ve göç etmeye de yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır. İşte bu durumda olanları, umulur ki Allah affeder. Çünkü Allah, çok affedicidir, çok bağışlayandır.
100. Allah’ın bildirdiklerini anlatma yolunda göç etmek isteyen kimse, yeryüzünde gidecek çok yer bulur; çok geniş imkânlar da bulur. Kim Allah’ın elçisi gibi bir göç amacıyla evinden, yurdundan çıkar, sonra da kendisine ölüm vaki olursa, kesinlikle onun ödülü Allah’a aittir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
SALAT / TOLUMSAL EYLEM, DESTEKLEŞME
101. Arazide çarpışma durumunda olduğunuz zaman düşmanın, üzerinize ani bir baskın yaparak sizi bozguna uğratmasından korkuyorsanız, salatı yani vahiy çalışmasını kısa tutmanızda size bir sorun olmaz. Çünkü ortak koşucu inkârcılar size, açıkça düşmanlık etmektedir.
102. Sen arazide onlarla birlikte olduğun zaman salatı, yani vahiy çalışmasını ikame edeceğinde onlardan bir grup silahları da yanlarında olarak, seninle birlikte çalışmaya katılsınlar. Bunlar secdelerini yaparken, yani saygıyla tüm dikkatlerini çalışmaya vermişken, diğer grup arkanızda durup güvenliğinizi sağlasın. Birinci grubun çalışması bittikten sonra çalışma yapmamış diğer grup, silahları da yanlarında olarak, gelsinler seninle çalışmaya başlasın. Bu sefer de çalışmasını tamamlayan ilk grup silahlarıyla çalışma yapan grubun arkasında durarak güvenliklerini sağlasın. Dikkatli olsunlar! Çünkü düşman ister ki siz, silahlarınızı ve teçhizatınızı bıraksanız da, ani bir baskın yapıversin! Bununla birlikte, yağmur ya da hastalık gibi sıkıntılardan dolayı silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca yoktur. Ama yine de tedbiri elden bırakmayınız. Gerçeği görmezlikten gelip Allah’a ortak koşanlar, rezil edici bir azaba hazır olsunlar.
103. Bu koşullarda siz, salatı yani vahiy çalışmasını; eğitim öğretimi tamamladığınızda öğrendiklerinizi ister ayaktayken, ister yan yatarken, isterseniz otururken tekrarlayıp iyice anlamaya çalışın. Güvene kavuştuğunuzda da salata / vahyi öğrenmeye devam edin. Kuşkusuz salat yani vahyi öğrenme-öğretme vakitli planlı-programlı olarak, mü’minler üzerine farz kılınmış bir görevdir. 1061
104. Size açıkça düşmanlık eden topluluğa karşı işi sıkı tutmakta gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı ve sıkıntı çekiyorsanız onlar da sizin gibi acı ve sıkıntı çekmekteler. Üstelik şehitlik, gazilik vs. gibi, onların ummadıkları şeyleri siz, Allah’tan umuyorsunuz. Allah ilmiyle tüm varlığa hakim olandır.
105-106. Biz sana tüm gerçekleri içeren bir Kur’an indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana Kur’an’da gösterdikleri ile onları aydınlatasın, hüküm veresin… Sakın hainlik yapanlar için gönlünde bir husumet besleme. Allah’tan bağışlanma dile. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
SUÇ KİŞİSELDİR, BAŞKASINI BAĞLAMAZ
107. Kendi nefislerine hainlik eden kimseler adına mücadeleye kalkışma; çünkü hainliği, kötülüğü huy edinmiş bir günahkarda Allah sevgisi olmaz.
108. Onlar yaptıkları kötülükleri insanlardan gizlemeye çalışırlar da, Allah’tan gizlenemeyeceğini düşünmezler. Halbuki onlar, hainliklerini gizlemek için Allah’ın razı olmadığı sözleri planlarken Allah kendileriyle beraberdir ve onların yapmakta oldukları şeylerin tümünü Allah, çepeçevre kuşatmıştır.
109. Diyelim ki siz, dünya yaşamında onlar adına mücadele ettiniz. Peki, kıyamet gününde kim onlar adına mücadele ediverecek ya da kim onları savunuverecek?
110. Halbuki kim bir kötülük işler veya kendi nefsine hainlik yapar, sonra da kendisi Allah’tan içtenlikle bağışlanma dilerse, o kimse, Allah’ı çok affedici ve çok esirgeyici bulur.
111. Kim bir suç işlerse, bunu ancak kendi aleyhine işlemiş olur. Allah ilmiyle tüm varlığa hâkim olandır.
112. Kim bir hata veya bir suç işler, sonra da o işlediği suçu suçsuz birinin üzerine atarsa, kuşkusuz o kimse, bir iftira ve apaçık bir günah daha yüklenmiş olur.
KUR’AN’IN NE DEDİĞİNİ BİLMEZSEK
KANDIRIRLAR PEYGAMBERİ BİLE KANDIRMAYA ÇALIŞTILAR
113. Eğer Allah rahmetini / Kur’an’ını sana lütfetmeseydi, kendi nefislerine hainlik edenlerden bir grup seni bile kandırabilirlerdi. Ama onlar sadece kendilerini kandırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Çünkü Allah sana Kur’an’da bozgunculuğu engelleyen ilkeleri indirmekte ve bilmediğin şeyleri sana bildirmektedir. O bakımdan Allah’ın üzerindeki lütfu gerçekten çok büyüktür.
114. Onların gizli kapaklı yaptıkları planlamaların çoğunda hayır yoktur. Ancak dürüstçe bir yardımlaşmayı veya herkesçe bilinen bir iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi iş edinen kimselerin yaptığı planlama hayırlı olur. Kim Allah’ın rızasını umarak böyle bir şeyi yaparsa, gelecekte büyük bir ödülü hak eder.
115. Kim de kendisine dosdoğru yol açıklandıktan sonra, elçiye karşı çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, o da kendi seçtiği yola gitmiş olur ki, o gidişle cehaletin cehennemine yaslanır. O ne kötü bir durumdur.
ALLAH’A ORTAK KOŞMANIN AFFI YOKTUR
116. Allah, kendisine ortak koşanları bağışlamaz; ama dileyen kimseler için bunun dışında kalan hataları bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa artık o, gerçeklerden uzaklaşıp kendi cehaletine sapmış olur.
117. Ortak koşanlar, Allah’ın dışında hayal güçleriyle putlaştırdıkları başka tanrıçalara bağlanıyorlar ve onlar sadece merit şeytanın yani kudurmuş nefislerin isteklerine yöneliyorlar.
118-119. Şeytani halde olanlar, elbette Allah’ın rahmetinden uzaklaşırlar ve derler ki: “Kesinlikle kullarından bir kısmını azdıracağım ve mutlaka onlar gerçeklerden sapmış olacaklar ve onlar gerçek dışı, asılsız rivayetler peşine düşecekler; onlar işleyişin, fıtratın gerçeklerini anlayamayacaklar ve onlar Allah’ın yaratmadaki düzenini, gerçeklerini başka anlamlara değiştirecekler.” Kim Allah’ın rahmetinden uzaklaşır şeytanî halleri yani nefsini kılavuz edinirse, artık o apaçık bir zararla kaybedenlerden olur. 1062
120-121. Şeytan yani gerçeklerden uzaklaştıran vesvese, onlara vadeder, ümitlendirir; fakat vesvese onlara boş bir aldatmacadan başka bir şey vadetmez. İşte onların durumu cehaletin cehennemidir ve onlar böylesi bir sıkıntıdan kurtulmaya bir çare de bulamazlar.
122. İçtenlikle iman edenler, toplum yararına iyi ve güzel işler üretenler ise, onlar huzur ve mutluluk içinde olurlar ve devamlı o halde kalırlar. Bu, Allah’ın vadettiği bir gerçektir. Allah’tan daha doğru bir sözlü kim olabilir?
123-124. Ne sizin ürettiğiniz rivayetler, kuruntular doğrudur; ne de kitap ehlinin ürettiği rivayetler ve kuruntular doğrudur. Doğru odur ki, kim bir yanlış yaparsa onun cezasını görür ve ona Allah’tan başka yardım edecek, sahip çıkacak da bulunmaz ve erkek olsun, kadın olsun, her kim de içtenlikle inanır, toplum yararına iyi ve güzel işler üretirse, işte onlar cennete girerler ve onlar en küçük bir haksızlığa da uğratılmazlar.
125. En güzel bir yolda olan kimse odur ki, iyileştiren, güzelleştiren biri olarak, Allah için yönünü barıştan, esenlikten yana çeviren ve bir hanif yani eski ortak koşucu inancından dönüp ortağı olmayan tek Allah’a teslim olan İbrahim’in yolunu izleyen kimsedir. Çünkü, Allah İbrahim’i sonraki kuşaklar için bir önder edinmişti, 1063
126. Göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah’a aittir. Allah her bir şeyi kuşatıcıdır, 1064
131. Göklerde ne varsa, yerde ne varsa hepsi Allah’a aittir. Dikkatinizi çekerim! Biz, sizden önce kendilerine kitap verilenlere de size de “Allah’ı bilinçli olarak anlayın ve O’na ortak koşmaktan sakının; eğer gerçeği örtbas ederseniz, bilesiniz ki, göklerde ne varsa, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır; kuşkusuz Allah, hiç kimseye muhtaç değildir, O en çok övgüye layık olandır” diye tekrar tekrar tavsiye ettik.
132. Evet, Göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah’a aittir ve bütün her şeyde yetkili olan Allah’tır.
133-134. Ey İnsanlar! Eğer Allah dilerse sizi yok eder, yerinize başkalarını getirir; Allah’ın gücü buna yeter. Kim dünya ödülünü isterse bilsin ki, hem dünya ödülü, hem de ahiret ödülü Allah katındadır. Allah en iyi işiten, en iyi görendir.
ADALETTEN AYRILMAYIN
135. Ey inananlar! Toplumsal adaleti titizlikle ayakta tutun; Allah için bildiklerinizi dosdoğru anlatarak adaleti gözetenlerden olun. İster kendiniz veya ananız-babanız ya da yakınlarınız aleyhine olsun, isterse varlıklı ya da yoksul olsun ki, Allah her iki tarafı sizden daha iyi gözetir; onun için kişisel çıkar ve duygularınıza kapılarak adaletten ayrılmayın. Eğer gerçeği saklarsanız veya doğruyu söylemekten çekinirseniz bilesiniz ki, Allah yapmış olduğunuz her şeyden haberdardır.
İMANIN KOŞULU
136. Ey inananlar! Allah’ın her an sizinle birlikte olduğuna, onun elçisine ve o elçiye parça parça sunulan Kur’an ayetlerinin bildirdiklerine ve daha önceden indirilen kitapların bildirdiklerine inanın, Kim Allah’ı ve O’nun varlıktaki gücünü ve O’nun tüm varlığı açıklayan kitaplarını, bunları tebliğ eden elçilerini ve sonunda hesap vereceği günü görmezlikten gelip örtbas ederse, kesinlikle o kimse, gerçeklerden uzaklaşıp kendi cehaletine sapmış olur. 1065
İKİYÜZLÜLÜK İÇİNDE OLANLARA GÜVENİLMEZ
137. Kuşkusuz inandık deyip sonra gerçeği örtbas edenler, sonra tekrar inandım deyip sonra tekrar gerçeği görmezlikten gelip örtenler, sonra da gerçeği örtbas etmede çok daha ileri giden kimseler, Allah’ı gereği gibi anlamış olamazlar, onlar bağışlanmayı hak edemezler ve onlar dosdoğru bir yola da hidayet bulamazlar.
138-139. İkiyüzlü olanlara can yakıcı sıkıntılar olduğunu haber ver. Onlar her bakımdan güvenilir olanların dışında, gerçekleri görmezlikten gelip bilerek örtenleri dostlar, sırdaşlar ediniyorlar, onlarda bir değer bir yücelik mi arıyorlar? Oysa, değerlerin de, yüceliklerin de hepsi Allah’a aittir.
140. Dikkatinizi çekerim! Kur’an da size şunu da bildirdik: Allah’ın ayetlerini duyurduğunuzda, anlattığınızda, gerçekleri görmezlikten gelip bilerek reddederlerse ve onları alaya alıp önemsemezlerse o kimseler, gerçeklerden başka sözleri bırakmadıkları müddetçe, siz onlarla beraber oturmayın; eğer oturursanız siz de onlar gibisinizdir. Kuşkusuz Allah’ın ayetlerini anlamayan ikiyüzlüler ve gerçekleri görmezlikten gelip bilerek reddedenler, hepsi cehaletin cehennemindedirler.
141. İkiyüzlüler size karşı sinsilik içindedirler. Öyle ki siz, Allah’ın yardımıyla bir başarı elde etmiş olsanız, onlar: “Biz de sizinle
beraber değil miydik?” derler. Ama gerçeği bilerek reddeden ortak koşucular için bir kurtuluş olsa, bu sefer de onlara: “Biz sizden daha fazla uğraşmadık mı, biz sizi inananlardan kurtarmadık mı?” derler. Allah tüm olanlara hakimdir. Gün gelecek aranızdaki gerçek ortaya çıkacaktır. Gerçekleri görmezlikten gelip reddedenler, Allah’ı gereği gibi algılayamadıkları için, asla mü’minlik üzere bir yol bulamazlar.
142. İkiyüzlüler sizi Allah ile aldatmaya çalışırlar. Oysa onlar kendilerini, O’nunla aldatırlar. Salata yani toplumsal yardımlaşmaya da, isteksiz davranırlar1066 zaten yardım etseler de, insanlara gösteriş için yaparlar; yoksa az da olsa Allah’ın rızasını düşünmezler. 1067
143. Böylece onlar kararsız, “Yok onlarla olmaz, yok bunlarla olmaz,” deyip, iki arada bir derede bocalama içindedirler. Kim Allah’ın gerçeklerinden saparsa, o asla doğru bir yol bulamaz.
144-145. Ey inananlar! Her bakımdan güvenilir olanların dışında, gerçekleri görmezlikten gelip bilerek örtenleri, dostlar, sırdaşlar edinmeyin. Böyle yapmakla, siz aleyhinize Allah’ı apaçık bir kanıt mı kılmak istiyorsunuz? Kuşkusuz ikiyüzlülük içinde olanlar, sıkıntı çekme bakımından, aşağının en aşağısı içindedirler; bu yüzden onlara asla bir yardımcı da bulamazsın.
146. Ancak yaptıkları hatayı anlayıp içtenlikle dönenler, ıslah
olanlar ve Allah’ın bildirdiklerine sımsıkı sarılanlar ve bu yönde Allah için içtenlikli olanlar, işte onlar, güvenilir kişilerle beraber olurlar ve onlar Allah’ın güvenilir kişilere sunduğu çok büyük bir ödüle kavuşurlar.
147. Eğer siz kendinize verilenlerin sahibini bilir teşekkür ederseniz ve siz O’na içtenlikle inanırsanız, Allah sizi neden cezalandırsın ki? Allah, her yapılanın karşılığını eksiksiz verendir ve her şeyi en iyi bilendir.
148. Allah, kötülüğü dile dolayıp yaygara yapılmasından hoşlanmaz. Bunu ancak zalim kimseler yapar. Allah her şeyi işitir her şeyi bilir.
149. Ama iyi olan bir şeyi, siz ister açıklayın isterse onu gizli tutun fark etmez; yeter ki siz, yaptığınız bir hatadan dolayı Allah’tan bağışlanma dileyin, çünkü hataları bağışlayan tek yetkili kudret Allah’tır.
ALLAH VE ELÇİLER HAKKINDA YANLIŞ GÖRÜŞLER
150-151. O kimseler ki, hem Allah’ı hem de tüm elçilerini görmezlikten gelip reddedenler, bir de, “Allah böyle buyuruyor, peygamber de şöyle buyuruyor,” deyip, Allah ile elçilerini birbirinden ayırmak isteyenler, ve nihayet, “Elçilerden bazılarını kabul ederiz, bazılarını kabul etmeyiz,” diyerek kendi aralarında böyle bir yol tutmak isteyenler… İşte bunlar, evet onlar gerçek kafirlerdir. Yani Hak olanı görmezlikten gelip bilerek örtenlerdir. Hak olanı bilerek örtenler için, aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.
DOĞRU OLAN GÖRÜŞ
152. Allah’a inanırlar ve O’nun buyruklarını tebliğ eden tüm elçilerine inanırlar ve onlardan birini ötekilerden ayırmazlar. İşte onlar Allah’ın kendilerine vereceği ödülü hak edenlerdir. Allah, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olandır, 1068
KİTAP EHLİ ELÇİYE SORUYOR
153-154. Kitap ehli senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Hatırlayın İsrailoğulları, bundan daha büyüğünü Musa’dan
istemişlerdi: “Bize Allah’ı açık bir şekilde göster” demişlerdi de, haksız tutumları nedeniyle yıldırım şokunu yaşamışlardı1069 Sonra kendilerine apaçık kanıtlar gelmesine rağmen, tutup da altından buzağıyı ilah edinmişlerdi. Sonra söz vermeleri nedeniyle, biz onları affettik. Tur Dağı’nda verdiklerimizle Musa’yı onların üstüne apaçık bir yetkiyle görevlendirdik ve onlara: “Kapıdan saygı göstererek girin; yedinci günü, dinlenme günü olarak ortaya atmayın” dedik. Böylece, onlardan sorumluluklarını bildiren kesin bir söz almıştık. 1070
155. Fakat onlar, verdikleri sözde durmadılar. Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelip örtbas ettiler. Nebîleri suçsuz yere öldürdüler ve “Bizim böyle şeylere kalplerimiz kapalıdır” dediler. Tam tersi, onlar gerçeği örtmeleri nedeniyle kalpleri Allah’ın ayetlerini anlamaya kapalıdır. Bu yüzden çok azı hariç iman etmezler. 1071
İSA’YI ÖLDÜREMEDİLER
156-157. Onlardan gerçeği örtenler, Meryem hakkında çok büyük bir yalan söylediler ve onlar, Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i, “Öldürdük,” dediler. Halbuki onlar İsa’yı öldüremediler ve onu çarmıha germediler; fakat İsa, onlar için benzetildi. Gerçekten onda anlaşmazlığa düşenler, kesinlikle onun hakkında bir kuşku içinde kaldılar ve olanlar hakkında gerçek bir bilgiye ulaşamadılar, sadece asılsız söylentilere tabi oldular. Onlar İsa’yı, kesinlikle öldüremediler. 1072
158. Aksine Allah onu, bizzat kendisi kurtararak itibarını yükseltti. Allah her şeyde en üstündür, en doğru kararı verendir.
159. Kitap ehlinden her biri ölümlerinden önce, Kur’an’ın İsa
hakkında verdiği bu haberlere kesinlikle inanmalıdırlar; aksi halde kıyamet günü bu haberler kendileri aleyhine bir tanık olur.
DİNİ MESLEK EDİNENLERİN TUTUMU
160. Sadece biz yol gösteririz diyen ve insanlar için helal kılınmış tertemiz şeyleri onlara haram kılan Kahinlerin, Din adamlarının haksızca tutumları yüzünden bir çok kimseler, Allah’ın dosdoğru haberlerini anlamaktan geri kalıyor.
161. Öte yandan onlar, kesinlikle yasak edilmesine rağmen, riba yani haksız kazanç peşinde oluyorlar ve o yolla insanların mallarını gasp ediyorlar ve insanları asılsız boş söylentilerle aldatıyorlar, onlardan gerçekleri görmezlikten gelip örtenler için, can yakıcı bir sıkıntı vardır.
DİNİ MESLEK EDİNMEYENLERİN TUTUMU
162. Ama, onlardan bilim insanı olanlar ve içtenlikle inananlar, senden önce indirilen vahiy kitaplarının haberleri yanında, sana indirilen Kur’an haberlerine de inanırlar ve Salatı ikame ederler yani her an Allah’a bağlılık bilinciyle hareket ederler ve zihinlerini temizleyip, ulaştığı gerçek bilgileri paylaşırlar ve Allah’a ve ahiret gününe içtenlikle inanırlar. İşte onlara Allah’ın vereceği çok büyük bir ödül vardır.
ÖNCEKİ NEBİLERE VAHYEDİLENİN AYNISI
NEBİ MUHAMMEDE DE VAHYEDİLDİ
163. Kuşkusuz Biz sana vahyettiğimiz gibi, Nûh’a ve ondan sonraki Nebîlerden, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u vahyettik.
164. Senden önce gelip de sana kıssalarını anlattığımız elçilere de, sana kıssalarını anlatmadığımız elçilere de vahyettik. Allah Musa’nın kıssasını kelimelerle, ayrıntılı olarak anlattı.
ELÇİLERİN GÖNDERİLİŞ NEDENİ
165. Elçiler, insanlar mutluluk içinde yaşasınlar diye Allah’tan gelen haberleri açıklayıp müjdelemek ve onları Allah’ın buyruklarına
karşı olmamaları için uyarmak, sonra da elçilerin tebliğ ettikleri deliller üzere Allah’ın tüm varlığa hakim ve her şeyin mutlak galibi olduğunu anlatmak için görevlendirilmişlerdir.
166. Öyle ki, sana indirilmiş olan Kur’an haberlerini bizzat Allah, kendi bilgisinden ve kendi gücüyle indirdiğine tanıklık eder. Tanık olarak da Allah yeter.
167. Kuşkusuz gerçeği görmezlikten gelip örtenler ve Allah’ın ayetlerini anlamaya çalışanlara engel olanlar gerçeklerden uzaklaşıp kendi cehaletlerine sapmışlardır.
168-169. Kuşkusuz gerçeği görmezlikten gelip örtenler ve ortak koşarak kendilerine yazık edenler, Allah’ın rahmetinden uzaklaşmışlardır; onlar bağışlanma içinde olamazlar ve onlar dosdoğru bir yol da bulamazlar. Ancak onların yolu cehennemi sıkıntılardır ve durumlarını değiştirmedikleri sürece de sürekli o hal içindedirler. Allah’ın dosdoğru yolunu önemsemeyenler işte bu halde olurlar.
“TESLİS (ÜÇLEME)” VE KİTAP SAHİPLERİNE ÇAĞRI
170. Ey insanlar! Kesinlikle elçi size, Rabbinizden gerçek olanı getirmiştir. Kendi iyiliğiniz için, elçinin getirdiğine güvenin. Eğer gerçeği görmezlikten gelip örterseniz bilin ki, göklerde olanların ve yerde olanların Allah’a ait olduğunu ve bilginin kaynağının ve tüm varlığa hakim olanın Allah olduğunu anlayamazsınız.
171. Ey Kitap sahipleri! Siz din hakkında yalan yanlış şeylerde olmayın ve Allah’ın bildirdikleri dışında bir şey söylemeyin! Kuşkusuz Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah’ın buyruklarını bildiren elçisi ve kendinden bir bilgi olarak Meryem’e haber verdiği, müjdelediği kelimesinden başka bir şey değildir. Artık, Allah’ın elçilerinin tebliğ ettiği haberlere güvenin “Üç” (Baba-Oğul-Ruh), demeyin; kendi yararınız için bundan vazgeçin Allah tek bir ilahtır. O noksan sıfatlardan arınıktır. O çocuk edinmez) Göklerde ne varsa, yerde ne varsa her şey O’nundur ve Allah bütün her şeyde yetkili olandır. 1073
172. İsa Mesih, hiçbir zaman yakınlaştırılmış meleklerden olmadığımı ve Allah’ın bir kulu olduğunu söylemekten asla çekinmezdi. Kim onun kul olduğunu söylemekten çekinir ve büyüklük taslarsa, yarın onların hepsi Allah’ın huzurunda toplanacaklardır.
173. İşte o zaman, İsa Mesih’in Allah’ın bir kulu ve elçisi olduğunu söylemekten çekinmeyenlere, Allah ödüllerini eksiksiz verecek ve lütfundan onlara daha fazlasını ödeyecektir. Ama büyüklük taslayıp söylemekten çekinenler ise, can yakıcı bir azapla cezalandırılacaklar ve onlar, kendileri için Allah’tan başka ne bir veli ve ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
174-175. Ey İnsanlar! Dikkatinizi çekerim! Rabbinizden size bir kanıt geldi ve size apaçık bir Kur’an indirdik. Allah’a koşulsuz inanıp, Kur’an’ın gerçeklerine içtenlikle uyanlar, işte onlar Allah’ın rahmetini kendi içlerinde bulurlar, fazilet sahibi olurlar ve onlar dosdoğru bir yola yönelirler.
176. (Dikkat! 176. ayet, konu bütünlüğünü sağlamak için, 13. ayetten sonraya konmuştur.)