İniş Sırası: 47
ŞUARA (Şairler) SURESİ
Sure No: 26
Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla..
1. Tâ. Sin. Mim.
2. İşte, açıklanmış Kitap’ın ayetleri…
3. Onlar inanmıyorlar diye üzüntüden kendini mahvediyorsun. 291
4. Eğer Biz istersek yukarıdan üzerlerine bir alâmet indiriveririz de onlar inanmak zorunda kalırlar. 292
5. Durum böyle iken, esirgeyen ve bağışlayan Allah’tan gelen bir öğüt, bir uyarı onlara söz edilmiş olmasın ki, onlar hemen ondan yüz çevirir oldular.
6. Böylece kendilerine sunulan gerçeklerin haberlerini yalanladılar. O gerçekleri alaya aldılar. 293
7. Onlar yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada tüm türleri, bir güzellik ve uyum içinde nasıl var etmişiz?
8. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
9. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir.
10. Bir zaman Rabbin Musa’ya, gerçekleri anlatması için zalim kavime gitmesini bildirmişti.
11. Firavunun kavmi ortak koşuyordu, kötülüklerde aşırı gitmişlerdi
12. Musa dedi ki: “Rabim, onların beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.”
13. “Rabbim, benim göğsüm daralır; dilim tutulur, konuşamam: bundan dolayı kardeşim Harun da benimle gelsin.”
14. “Hem onlar için ben suçluyum, O bakımdan onların beni öldürmelerinden de korkuyorum, 294
15. Dedi ki korkmayın! İkiniz beraber ayetlerimle gidin, muhakkak ki beraberiz, olup bitenleri işitmekteyim.
16-17. Haydi firavuna gidin, sonra da deyin ki: “Biz, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
18. Musa, Allah’ın buyruklarını tebliğ edince, firavun dedi ki: “Musa, sen küçücük bir bebekken, biz seni yanımıza alarak büyütmedik mi? Yıllarca içimizde kalmadın mı?”
19. “Üstelik, bir de adam öldürerek, yapacağını da yaptın. Şimdi sen, tüm bunları görmezlikten geliyorsun.”
20. Musa dedi: “Ben o işi yaptım, ama o zamanlar ben kendi anlayışımın sapkınlığında idim.”
21. “Sonra da sizden korktuğum için buraları terk ettim. Sonra Rabbim bana hükümlerini lütfetti ve onları tebliğ etmem için beni elçi yaptı.”
22. “O başıma kaktığın, ‘beni bebekken yanınıza alma’ durumu da
aslında, yeni doğan tüm bebekleri öldürüp, İsrailoğullarını kendine
köle yapma girişimin yüzündendi!”
23. Firavun, “Peki şu, Alemlerin Rabbi’ dediğin de nedir? dedi
24. Musa: “Eğer siz, kanıta dayanan bir bilgiye itibar etmek isterseniz,
O göklerin, yerin ve aralarında bulunanların, yaratıcısı yöneticisi ve koruyup gözeticisidir.”
25. Firavun, yanında bulunanlara dönerek, “Duyuyor musunuz, neler saçmalıyor?” dedi.
26. Musa devamla, “O, sizin de Rabbiniz / efendiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir / efendisidir,” deyince,
27. Firavun yanındakilere döndü: “Size, elçi olduğunu söyleyen şu adam, kesinlikle aklını oynatmış.”
28. Musa hiç bozuntuya vermeden devam eder: “Eğer kafanızı çalıştırır biraz düşünürseniz O, doğunun da, batının da ve aralarındakilerin de Rabbidir / efendisidir.”
29. Firavun çıldırıp; “Şayet sen, benden başka birini ilah / efendi, edinirsen, yemin olsun seni, hapse atarım!” dedi.
30. Musa sakin bir şekilde; “Şayet sana, elçiliğimi kanıtlayan apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi.
31. Firavun: “Doğru söylüyorsan haydi göster bakalım neymiş o getirdiğin?”
32. Bunun üzerine Musa, Allah’ın kendisine öğrettiklerini, açık- seçik ortaya koydu; o zaman, onların tüm düşünceleri alt-üst oluverdi. 295
33. Dinleyenler için bu anlatılanlar, lekesiz, tertemiz yepyeni düşüncelerdi.
34. Bunun üzerine firavun etrafındaki ileri gelenlere; “Gerçekten Musa bilgili bir sihirbaz,”
35. “Anlaşılan sizi etkileyerek, yerinizi-yurdunuzu eline geçirmek istiyor. Bu durumda sizler, ne yapmamı önerirsiniz?” dedi.
36. Firavunun adamları dediler ki: “Musa’yı ve kardeşini gözaltına al, beklet;”
37. “Tüm şehirlere araştırmacılar gönder, bütün üst düzey bilgisi olan, etkileyici sihirbazları sana getirsinler.”
38. Böylece, belirlenmiş bir günün, kararlaştırılmış bir saatinde, üst düzey sihirbazlar kongre alanında bir araya geldiler.
39. İnsanlara da, “Sizler toplanmayacak mısınız?” denildi;
40. Onlar da, “Biz sihirbazları destekleyeceğiz, umarız onlar kazanırlar.” dediler.
41. Sihirbazlar geldiklerinde firavuna; “Biz kazandığımızda bizim için bir ödül var mı?” dediler.
42. Firavun; “Evet! Kuşkusuz sizler, kesinlikle, benim en yakınlarımdan olacaksınız.” dedi.
OTURUM BAŞLIYOR
43. Musa onlara; “Sizler bildiğiniz, taşıdığınız şeyleri sunun, ortaya koyun,” dedi.
44. Sihirbazlar; “Firavunun onuru ve yüceliği adına, kesinlikle biz, evet biz kazanacağız,” diye söze başladılar; böylece onlar bildiklerini, görüşlerini sundular, ortaya attılar.
45. Sonra Musa, Allah’ın öğrettiklerini sundu, ortaya attı; böylece onların ortaya attığı düşüncelerin, görüşlerin tümünü çürüttü, silip süpürdü.
46. Böylece üst düzey sihirbazlar, bu gerçekler karşısında, yanıldıklarını anladılar, teslim oldular, oturumu terk ettiler ve,
47. Dediler ki: “Biz âlemlerin Rabbine iman ettik;”
48. “Musa’ın ve Harun’un Rabbine iman ettik.”
49. Firavun hiddetle; “Benim izinim olmadan mı ona inandınız? Anlaşıldı, demek ki size bu bilgileri öğreten Musa imiş. Ant olsun!
kesinlikle hepinizi astıracağım!” diye bağırdı. 296
50. Sihirbazlar dediler ki: “Önemi yok. Biz Rabbimize döndük, bağlandık;”
51. “Bizim isteğimiz; öncelikle inananlardan olmak ve Rabbimizin hatalarımızı bağışlamasıdır.”
MISIR’DAN ÇIKIŞ
52. Dikkatinizi çekerim! Biz Musa’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, şunu da bil ki, kuşkusuz siz, takip edileceksiniz.” diye bildirdik. 297
53. Firavun ise, intikam peşine düştü, tüm şehirlere toplayıcılar gönderdi,
54. “Kuşkusuz onlar burada azınlık gruplarıdır,”
55. “Böyle iken onlar bize karşı kin ve öfke besliyorlar,”
56. “Biz ise yerli, ülkenin ve devletin sahipleriyiz,”
57-58. “Böylece onları bahçelerinden, sahildeki yerlerinden çıkaracağız, paralarına ve önemli makamlarına el koyacağız,” dedi.
59. İşte böyle! İsrailoğullarının Mısır’a ilk geldiklerinde kendilerine miras olarak verilen tüm imkânları ellerinden geri alındı.
60. Sonra da onları güneş doğuncaya kadar takip ettiler.
61. Böylece iki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları; “İşte kesinlikle yakalandık” diye telaşlandılar. 298
62. Musa, “Hayır, hayır! Telaşlanmayın! Kesinlikle, Rabbim benimle beraberdir ve mutlaka bana bir kurtuluş yolu gösterecektir. dedi
63. böylece biz Musa’ya nehrin suyunun çekildiği vakitle ilgili öğrettiklerimizi vurgulamasını vahyettik / bildirdik. Böylece nehrin suyunun çekildiği vakit geldi. Sonra da her grup, büyük bir kararlılıkla oradan geçmiş oldu.
64. Sonra, firavun ve askerleri de oraya yaklaşınca;
65. Musa ve kendisiyle beraber olan herkes kurtuldu.
66. Sonra nehrin suları kavuşunca, firavun ve askerleri sularda boğuldu.
67. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
68. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir. 299
ELÇİ İBRAHİM
69. Onlara, İbrahim’in haberlerini de anlat, 300
70. Hani İbrahim babasına ve halkına, “Sizler neye kulluk ediyorsunuz?” demişti,
71. Onlar da, “Birtakım putlara kulluk ediyoruz; böylece hep onlara bağlanırız, odaklanırız,” demişlerdi.
72. İbrahim: “Peki, siz dua ettiğinizde, onlar sizi işitiyorlar mı?”
73. “Yahut onların size, yararları ya da zararları dokunuyor mu?”
74.” Yok, hayır! Ama, biz atalarımızı böyle inanıp, böyle uygular bulduk.”
75-76. İbrahim: “İyi ama, gelip-geçmiş atalarınızın ve sizin, neye kulluk ettiğinizin farkında mısınız?”
77. “Muhakkak ki onlar, benim için boş şeylerdir, ben yalnız âlemlerin Rabbine kulluk ederim.”
78. “Çünkü Beni yoktan var eden ve dosdoğru yola yönelten O’dur.”
79. “Bana, yememde ve içmemde güç veren O’dur.”
80. “Hastalandığım zaman, O’dur beni sağlığıma kavuşturan,”
81. “Vakti geldiğinde, beni öldürecek ve sonra, yeniden diriltecek olan O’dur.”
82. “Hesap günü, kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur.”
83. Ben ona şöyle dua ederim: “Rabbim, bana doğruyu kavrama yeteneği ver ve beni iyi ve güzel işler üreten kullarından eyle.”
84. “Beni, gelecek kuşaklar için, iyi bir örnek kıl.”
85. “Beni, nimeti bol bahçenin mirasçılarından kıl.”
86. “Babamı da doğru yola ulaştır; zira o, hak yoldan uzaklaşanlardan oldu.”
87. “Diriliş gününde beni üzüntülü bırakma.”
ÇOK ÖNEMLİ UYARILAR
88. Kıyamet günü servetin ve çocukların yararı olmayacaktır.
89. O gün, Allah’a ortak koşarak kirlenmemiş, tertemiz bir kalple gelenler yarar göreceklerdir.
90. Ve o gün mutluluk bahçesi, Allah’a ortak koşmayanlar için yaklaştırılır.
91. Can yakıcı sıkıntı yeri de azgınlaşıp, ortak koşanlar için gösterilir ve
92-93. “Allah’tan başkasına her şeyinizle bağlanıp, kulluk ettikleriniz hani nerede? Onlar, şimdi size yardım edebiliyorlar mı ya da kendilerine yardımları dokunabiliyor mu?” denilir.
94-95. Sonra da onlar, bağlanıp, kulluk ettikleri bütün o iblis ordusu / azdırıp haktan uzaklaştıran grup, hep birlikte cehenneme atılacaklardır, 301
MÜRİTLERİN CEHENNEMDEKİ İTİRAFLARI
96. Onlar cehennemde birbirleriyle şöyle çekişecekler: 302
97. “Allah’a yemin olsun ki, biz size bağlanmakla, açık bir sapkınlık içindeymişiz?”
98.99, “Çünkü, biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutmuşuz. Bizi saptıranlar, kendilerinden şefaat beklediğimiz suçlulardır.”
100-101. “Şimdi bizim ne şefaatçimiz var ne de yakın bir dostumuz.”
102. “Keşke dünyaya dönmek için bir şansımız daha olsaydı da Allah’a ortak koşmadan inananlar olsaydık.”
103. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
104. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir
ELÇİ NÜH
105. Nuh’un kavmi de elçileri yalanladı. 303
106. O zaman, kendi vatandaşları olan Nuh, onlara dedi ki: “Dikkat edin! Allah’ın azabından sakının!”
107. “Kuşkusuz ben size, Allah tarafından görevlendirilmiş, güvenilir bir elçiyim.”
108. “Bundan sonra Allah’a ortak koşmayın ve beni dinleyin !
109. “Ben bu söylediklerime karşı, sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, sadece, âlemlerin Rabbindendir.”
110. “Bundan sonra artık, kötülüklerden sakının, Allah’a ortak koşmayın ve beni dinleyin.”
111. Dediler ki: “Nuh, sana aşağı tabakadan basit insanlar tabi olmuşken, biz sana inanır mıyız?”
112. Nuh dedi ki: “Onların yapmış olduğu şeylerle ilgili benim bir bilgim olmaz.”
113. “Eğer, bilinçli olarak düşünseydiniz, onların hesabının ancak, Rabbim tarafından değerlendirileceğini bilirdiniz.”
114. “Ben, içtenlikle inanan hiç kimseyi küçümseyemem ve kesinlikle kovamam.”
115. “Ben, sadece Rabbimin buyruklarını aynen bildiren apaçık bir uyarıcıyım.”
116. Bu sefer onlar dediler ki: “Ey Nuh! Bu tutumundan vazgeçmezsen, kesinlikle sen, taşlananlardan olacaksın. ” 304
117. Bunun üzerine Nuh, “Rabbim! halkım buyruklarına inanmadı ve beni yalanladılar,”
118. “Artık Sen, benimle onlar arasında gerçeği açığa çıkar. Beni ve benimle beraber olan inanan kimselere bir kurtuluş kapısı aç.”
119. O zaman biz, Nûh’u ve yanındakileri bir gemiye yükleyerek, onları suda boğulmaktan kurtardık.
120. Sonra da geride kalan yalanlayıcıların tümü suda boğuldular.
121. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
122. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir.
ELÇİ HUD
123. Ad kavmi de elçileri yalanladı. 305
124. O zaman, kendi vatandaşları olan Hud, onlara şöyle demişti: Dikkat edin! Allah’ın azabından sakının!”
125. “Kuşkusuz ben size, Allah tarafından görevlendirilmiş, güvenilir bir elçiyim.”
126. “Bundan sonra Allah’a ortak koşmayın ve beni dinleyin!”
127. “Ben bu söylediklerime karşı, sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, sadece, âlemlerin Rabbindendir.”
128. “Hepiniz bir büyüklük içindesiniz, ayetleri alay konusu yapıyorsunuz.”
129. “Sonsuza kadar yaşamayı umuyor, kendinizi yüksek makam sahibi görüyorsunuz.”
130. “Zorbalıklara sarıldıkça sarılıyorsunuz.”
131. “Artık Allah’a ortak koşmayın, kötülüklerden sakının, gelin beni dinleyin!”
132-133. “O size hayvanlar, çocuklar, bahçeler, bağlar ve pınarlar verdi.”
134. “Muhakkak ki, büyük bir günün azabından, ben sizin adınıza korkuyorum.”
135. “Çünkü ben, sizin üzerinize çok büyük bir azabın geleceği bir günden endişe ediyorum.”
136. Dediler ki: “Hûd, sen ne öğüt verirsen ver; bizim için bir anlamı yok, sen bize öğüt veren olamazsın.”
137. “Bunlar sadece öncekilerin ortaya koydukları adetlerdir
138. “Biz, azaba uğrayacak da değiliz.”
139. Böylece Hûd’u yalanladılar, sonra da onlar ayetlerimizi yalanlamaları yüzünden, helâk olup gittiler. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders inanmış olamadılar.
140. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özün var edendir, engin merhamet sahibidir
ELÇİ SALİH
141. Semûd halkı da elçileri yalanladı.
142. O zaman, kendi vatandaşları olan Salih, onlara şöyle demişti: “Dikkat edin! Allah’ın azabından sakının!”
143. “Kuşkusuz ben size, Allah tarafından görevlendirilmiş, güvenilir bir elçiyim.”
144. ” Bundan sonra Allah’a ortak koşmayın ve beni dinleyin!
145. “Ben bu söylediklerime karşı, sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim sadece, âlemlerin Rabbindendir.”
146-147-148. “Siz buralarda, bahçeler, pınarlar, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklar arasında güven içinde yaşarken, bu nimetleri vereni terk mi ediyorsunuz?”
149. “Dağlardan yonttuğunuz taşlarla yaptığınız lüks evlerde, bir gurur, bir şımarıklık içindesiniz.”
150. “Artık bundan sonra Allah’ı terk etmeyin, kötülüklerden sakının ve beni dinleyin.”
151. “Aşırı derecede savurganlığı teşvik edenlere uymayın,”
152. “Öyle kimseler yeryüzünde bozgunculuk yaparlar, düzeltici olmazlar.”
153. Semûd halkı dediler ki: “Salih, sen kendini iyice büyüye kaptırmışsın.”
154. “Senin bizden farkın ne ki, sen de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Eğer söylediklerinde doğruluk payı varsa haydi, elçiliğinle ilgili, bize bir kanıt getir.”
155. Salih dedi ki: “O kanıt, kamuya ait olan bu dişi devedir. Onun yaşama hakkını koruyun. Siz de bilinen haklarınızı koruyun.”
156. “Kendi çıkarınız için ona zarar vermeyin. Sonra sizi çok büyük bir günün azabı sarıverir. 306
157. Uyarılara rağmen onlar onu kestiler kanunun gelir kaynağını yok ettiler, sonra da pişmanlık duyarak sabahladılar.
158. Ama, uyarıları dinlemediklerinden dolayı müthiş bir felaket onları yakalayıverdi. Muhakkak ki, düşünenler için bunda kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
159. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir
ELÇİ LUT
160. Lût kavmi de elçileri yalanladı. 307
161. O zaman, kendi vatandaşları olan Lût, onlara şöyle demişti: “Dikkat edin! Allah’ın azabından sakının!”
162. “Kuşkusuz ben size, Allah tarafından görevlendirilmiş, güvenilir bir elçiyim.”
163. “Bundan sonra Allah’a ortak koşmayın ve beni dinleyin !
164. “Ben bu söylediklerime karşı, sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim sadece, âlemlerin Rabbindendir.”
165-166. “Sizler, Rabbinizin sizin için var etmiş olduğu meşru aile düzeninizden vazgeçip, zekerlerinin / erkeklik organlarının zevkinin peşinden giden insanlardan mısınız? Hayır, hayır, doğrusu siz hiçbir değer tanımayan bir toplumsunuz.”
167. Dediler ki: “Ey Lût! Eğer bu söylediklerinden vazgeçmez sen, kesinlikle kovulanlardan olacaksın.”
168. Bu sefer Lût; “Doğrusu ben, siz yaptıklarınız yüzünden fena halde öfkelenenlerdenim,” dedi.
169. Sonra da, “Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapmış oldukları şeylerden kurtar,” diye yakardı.
170-171. Bunun üzerine Biz de, Lût’u ve ailesinin hepsini kurtardık. Yalnız bir zavallı kadın / Lût’un karısı hariç. O helâk olanlar dan oldu. 308
172. Sonra da diğerlerinin hepsi helâk olup gittiler.
173. Üzerlerine sağnak halinde öyle bir yağmur boşalttık ki, uyarılanların, fakat uyarıya karşı çıkanların yağmuru ne felaketli bir yağmurdu.
174. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
175. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir
ŞUAYB PEYGAMBER
176. Eykeliler de gönderilmiş elçileri yalanladılar. 309
177. O zaman, Şuayb, onlara şöyle demişti: “Dikkat edin! Allah’ın azabından sakının!”
178. “Kuşkusuz ben size, Allah tarafından görevlendirilmiş güvenilir bir elçiyim.”
179. “Bundan sonra Allah’a ortak koşmayın ve beni dinleyin!
180. Ben bu söylediklerime karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim sadece, âlemlerin Rabbindendir.”
181. “Sizler, ölçüyü tartıyı dosdoğru uygulayın. Kimsenin hakkını yemeyin,”
182. “Sağlam ölçek ile tartın.”
183. “İnsanların eşyalarını değerinden düşürerek, onları zarara uğratmayın. Yeryüzünde / ülkede bozgunculuk, karaborsacılık yaparak aşırı gitmeyin.”
184. “Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah’ın buyruklarına kulak verin, kötülüklerden sakının.”
185. Dediler ki: “Şuayb, sen kendini iyice büyüye kaptırmışsın.”
186. “Senin bizden farkın ne ki, sen de bizim gibi bir insansın. Biz senin kesinlikle yalan söylediğini düşünüyoruz.”
187. “Eğer söylediklerin doğru ise, elçiliğini kanıtlamak için, yukarıdan üzerimize bir gök cismi düşür bakalım.”
188. Şuayb dedi ki: “Bizler bir şey yapamayız, Rabbimdir ilmiyle var eden.”
189. Böylece onlar Şuayb’ı yalanladılar ve bunun üzerine, felaket onları zifiri karanlık bir günde kıskıvrak yakalayıverdi. Gerçekten de o, çok korkunç bir günün felâketiydi.
190. Muhakkak ki, düşünenler için bunda, kesinlikle bir ders vardır. Ama, onların çoğu, ders alıp inanmış olamadılar.
191. Muhakkak ki, senin Rabbin, elbette tüm var oluşu özünden var edendir, engin merhamet sahibidir.
RUHU-UL EMİN CEBRAIL(!) Mİ?
KUR’AN’I CEBRAIL(!) Mİ İNDİRDİ?
192. Muhakkak ki, bu Kur’an haberleri, kesinlikle âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
193. O Kur’an haberleri, güvenilir, sapasağlam bilgi olarak indi.
194-195. Senin kalbine; uyarıcılardan olman, apaçık, kolayca anlaşılır bir lisan ile gerçekleri anlatman için. 310
196. Muhakkak ki, bu Kur’an haberleri, önceki milletlere gelen kitaplarda da vardı.
197. İsrailoğulları bilginlerinin bu durumu bilmiş olmaları, Kur’an haberlerinin Allah’tan geldiğine dair, onlar için bir kanıt olmuyor mu?
198-199. Biz o Kur’an haberlerini İsrailoğullarından başka, yabancı birine / Muhammed’e indirince ve o da, onlara okuyup tebliğ edince, bu sefer onlar bildikleri gerçeğe inanmış olamadılar. 311
200. İşte böylece, Kur’an haberleri, kötü kalpli olanların içinde daima endişe konusudur.
201. Hatta çok acı sıkıntılar çekseler bile onlar, Kur’an gerçeğine inanamadılar.
202. Böylece onlar hiç farkında olmadan ve beklemedikleri bir anda başlarına bir felâket gelince;
203. O zaman da derler ki: “Biz neden gerçek olana inanmayıp kendi bildiklerimizde kaldık?”
204. Böylece onlar bizim azabımızı mı çabuklaştıracaklar?
205-206. Hiç düşündün mü? Yıllarca onlara ne faydalar sağladık Sonra gerçekler onlara gelince, sözlerine uymadılar.
207. Onlar zenginliklerinin sahibini anlayamadılar, verilen nimetlerden Hak adına yararlanamadılar.
208. Biz, uyarıcılar tarafından oranın halkı uyarılmadan, hiçbir kenti yok etmeyiz.
209. Mutlaka uyarmışızdır. Biz haksızlık yapmayız.
KUL SÖZLERİNİ KUR’AN’A EŞ TUTANLAR
KUR’AN’IN ANLAMINI SUNAMAZ
210. Kur’an’ı şeytanlaşmış / Hak’tan uzaklaşmış kimseler sunamaz.
211. Gerçeği sunmak o halde olanlara ait değildir. Onlar bunu yapamazlar,
212. Çünkü onlar, gerçeği işitmekten, anlamaktan uzaklaşmışlardır.
213. Bundan sonra sakın Allah ile beraber başka bir ilaha / başka bir efendiye bağlanma. Sonra sıkıntılarda kalmışlardan olursun.
214. Yakınlarına ve bir arada yaşadığın insanlara gerçekleri tebliğ ederek uyar.
215. İnananlardan seni izleyen kimselere, gerçekleri alçak gönüllülük içinde anlat.
216. Eğer sana karşı gelenler olursa, o zaman de ki: “Ben sizin yapmakta olduğunuz yanlışlardan sorumlu değilim.”
217. Sen, her şeyden üstün ve merhamet sahibi olan Allah’a güven.
218-219. O Allah ki, senin elçilik görevini yaptığını da, Allah’ teslimiyet içinde olanlarla dolaştığını da görendir.
220. Çünkü Allah, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.
221. Şeytanlaşmış / Hak’tan uzaklaşmış kimseler kimin kafasını bulandırır, size haber vereyim mi?
222. Onlar, iftira etmeyi alışkanlık haline getirmiş her bir günahkârın kafasını bulandırırlar.
223. Onların dinledikleri hep söylentidir ve çoğu yalancıdırlar.
İYİ ŞAİR, KÖTÜ ŞAİR
224. Saptırıcı şairler, onlara hayalperestler, yoldan sapmaya eğilimli olanlar uyarlar.
225. Görmez misin onlar yararlı yararsız her konuyu abartırlar?
226. Doğrusu onlar olmayacak şeyleri söylerler.
227. Ancak, güven veren, Allah’ı sıkça hatırlatan, toplum yararına iyi ve güzel şiirler üreten. Sonra da ortak koşmayan şairler başka. Ortak koşucu şairler nereye dönecekler, döndükleri yer neresi olacak yakında bilecekler.312