İniş Sırası: 46
VAKIA (Kıyamet Olayı) SURESİ
Sure No: 56
Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Kıyâmet olayı gerçekleştiği zaman,
2. O gelişmeye yalandır diyen olmaz.
3. O olay kimilerini alçaltacak; kimilerini de yükseltecektir.
4. Yer küresi şiddetli bir sarsılışla sarsılacak.
5. Dağlar paramparça parçalanacak.
6. Sonra da toz duman olup uçup gidecek. 280
280 (46:5-6) Bak. Hakka Suresi 13-15; Ta-Ha Suresi 105-112; Hacc Suresi 1; Müzzemmil Suresi 14; Zilzal Suresi 1-8, ayetleri inceleyiniz.
7. Siz de üç sınıf olacaksınız.
8. Birinci sınıf, iyilik, güzellik, saygınlık kavrayışına sahip değilken, sonradan iyilikler, güzellikler üreterek saygınlık kavrayışına sahip olanlar.
9. İkinci sınıf, iyiliğin, güzelliğin, saygınlığın kavrayışına sahip olmayanlar ve bunların idrakinden uzaklaşanlar.
10. Bir üçüncü sınıf ise, iyiliği, güzelliği, saygınlığı en başta kavrayıp, bu doğrultuda ilerledikçe ilerleyenler.
11. İşte bu üçüncüler, sonsuz mutluluğa yakın olanlardır. 281
281 (46:11) Asr Suresi 1-3; Fecr Suresi 17-20; A’li Imran Suresi 133; Hadid Suresi 10, 21; Tevbe Suresi 100. ayetleri inceleyiniz.
12. Naim cennetlerine / en yüksek mutluluk makamına.
13-14. Büyük bir topluluk öncekilerden, biraz da sonrakilerden.
15-16. O en yüksek mutluluk makamında kurulmuş olarak, birbirleriyle karşılıklı muhabbet edecekler.
17. Onlar yepyeni kulluk bilinçleri üzere hareket edecekler.
18. Kaynağından aldıkları bilgiyle gönülleri takıntısız tertemizdir.
19. Taşkınlık yapmazlar, çekişmeye girmezler.
20. Gönüllerince seçmiş oldukları meyvelerden,
21. Canlarının çekmiş olduğu leziz besinlerden, yiyecekler.
22. Bakışları saf, tertemizdir.
23. Sanki yuvalarına yerleştirilmiş inci gibidirler.
24. Onlar yapmış oldukları şeyin karşılığını almışlardır.
25. Onlar orada günah işleyecek bir hareket yapmazlar ve asılsız bir söz de duymazlar.
26. Duyulan sadece, esenlik ve barış, sözleridir. 282
282 (46:25-26) Nebe Suresi 31-36; Müminûn Suresi 1-11; Rahman Suresi 56, 70, 72,7 4; Tür Suresi 20; Muhammed Suresi 15; İbrahim Suresi 23. ayetlerini inceleyiniz.
27. Yeminlerinin idrakine sahip değilken, yeminlerinin sadakatine sahip olanlar,
28. Gönülleri her türlü kötülükten arınmış, bir temizlik içindedir.
29. Onlar dizi dizi muzlar,
30. Uzayıp giden gölgelikler,
31. Çağlayanlar gibi akan sular,
32. Olabildiğince bol meyveler, ki,
33. Bunlar hiç tükenmezler, yasak da edilmezler.
34. En huzur verici bir ortamdadırlar.
35. Kuşkusuz, Biz o nimetleri öyle bir yaratılışla yarattık ki,
36-37. Böylece onlara hiç el değmemiş, leziz, hepsi aynı lezzette olarak var kıldık. 283
283 (46:36-37) Bak. Rahman Suresi 56, 74.
38. İşte bunlar, yeminlerinin sadakatine sahip olanlar içindir.
39-40. Onların birçoğu önceki kuşaklardan, birazı da sonraki kuşaklardandır.
41. İyiliğin, güzelliğin idrakine sahip olmayanlar ve bu değerlerden uzak olanlar.
42. Onlar, iliklerine kadar işleyen bir sıcaklık ve kaynayan bir su içindedir. 284
284 (46:41-42) Bak. Mürselåt Suresi 29-34; Rahman Suresi 44; Muhammed Suresi 15; Zümer Suresi 16; Kehf Suresi 29.
43-44. Serinlik vermeyen ve hoş olmayan, dumanlı boğucu bir gölgelik altındalar.
45. Çünkü onlar bundan önce, değer tanımayan, çıkarlarına, zevklerine düşkün olanlardı.
46. Onlar en büyük suçta, ahireti inkârda ısrar ediyorlardı.
47. Diyorlardı ki: “Biz öldükten ve bir toprak, bir kemik yığını haline geldikten sonra mı yeniden diriltileceğiz?”
48. “Önceki atalarımızda mı diriltilecekler?” 285
285 (46:47-48) Bak. Nahl Suresi 38; Yâ-Sîn Suresi 78.
49. De ki: “Muhakkak öncekiler de, sonrakiler de yeniden diriltilecek,”
50. “Mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde bir arada toplanacaklar,”
51. Siz, ey yoldan sapmış yalanlayıcılar!
52. Kesinlikle sizler, zakkum ağacından yiyeceksiniz. 286
286 (46:52) “Zakkum: Arap yarımadasının Kızıl Deniz taraflarında, kendiliğinden yetişen zakkum ağacı, kötü kokulu, tadı çok acılı, zehirli bir özsu içerir. İnsan bedenine bulaşması halinde bir çeşit deri hastalığına yol açmaktadır.” (Lisani-l Arab, c. 4. s. 223-383, Zakkum mad.) Ayrıca bak. Duhân Suresi 43-46; Säffat Suresi 62-68; Gâşiye Suresi 1-7.
53. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
54. Sonra da onun üstüne kaynar sudan içeceksiniz.
55. Hem de susamış devenin suya saldırıp içişi gibi içeceksiniz.
56. İşte, hesap günü onlara sunulacaklar.
TÜYLERİ DİKEN DİKEN EDEN SORULAR
57. Sizi Biz yarattık biz, Doğrulamanız gerekmez mi?
58-59. Yumurta ile spermi hiç düşündünüz mü? Peki, onu, siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? 287
287 (46:58-59) Bak. A’raf Suresi 172-174; Târık Suresi 5-9; Mü’min Suresi 67; Hacc Suresi 5, Rûm Suresi 27; Meryem Suresi 67; Ya-Sin Suresi 77-80; Kıyamet Suresi 36-40.
60-61. Sizin benzer durumlarınızı değiştirmek üzere ve şu an bilemediğiniz bir şekilde sizi değiştirmemiz için, aranızda o ölümü biz takdir ettik. Ve bizim takdirimiz engellenemez.
62. Dikkatinizi çekerim! Siz, ilk yaratılış biçiminizi biliyorsunuz; o halde yeniden biçimlenebileceğinizi düşünemiyor musunuz?
63-64. Söyleyin bakalım! Toprağa ektiğiniz şeyleri hiç düşündünüz mü? Onları yerden siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65-67. Eğer biz istesek, ektiklerinizi kuru çerçöp yapardık. O zaman da siz, “Eyvah! Mahvolduk! Biz borç altına girmiştik, dahası yoksul kaldık,” diye sızlanmaya başlardınız.
68-69. İçmekte olduğunuz suyu hiç düşündünüz mü? Peki, o suyu gökteki bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa indiren biz miyiz?
70. İstesek o yağmur suyunu tuzlu yapardık da siz içemezdiniz. Öyleyse, Rabbinizin ayetlerini yalanlayacağınıza, O nimetlerin karşılığı için, teşekkür etmeniz gerekmez mi?
71-72. Haydi söyleyin bakalım! Yararlandığınız ateşi hiç düşündünüz mü? Peki, o ateşin ağacını siz mi var ediyorsunuz, yoksa var eden biz miyiz?
73. Biz o ateşi hem bir ibret hem de insanlar için yararlı kıldık.
74. Öyle ise, Ulu Rabbinizin tüm varoluşun yaratıcısı olduğunu artık anlayın.
75. Artık başka söze gerek yok! Parça parça indirilen Kur’an ayetleri ortadadır.
76. Muhakkak ki o, çok büyük bir göstergedir; eğer bilirseniz
77. Ve hiç kuşkusuz o, kesinlikle şerefli bir Kur’an’dır.
78. Korunmuş, yazılarak kayıt altına alınmış bir kitaptır. 289
288 (46:75-76) Necm ile ilgili, bak. Necm Suresi 1-4 ve dipnotu.
289 (46:78) Bak. Hicr Suresi 9; Abese Suresi 11-16.
79. Zihinlerini ortak koşucu düşüncelerden temizlemeyenler, onu anlayamaz; kavrayamaz. 290
290 (46:79) Bu Kur’an ayetinde geçen, “La Yemessühü, İlla’l-Mutahharûn” ayetini dayanak yaparak yüzyıllarca bugün de dahil olmak üzere, “Kur’an abdestsiz ele alınmaz” diye fetvalar(!) vermekte, Müslümanları, Kur’an’dan uzak tutmaktalar. Şöyle ki: “Kur’an’ın abdestsiz ele alınamayacağına hükmedilmiştir. Kur’an abdestsiz tutulmaz, fakat ezbere okunabilir; cünüp olan kimse ise, Kur’an’a el süremediği gibi, ezbere de okuyamaz.”
İşte fetvalar(!) böyle. Bu doğru değildir. Kur’an düşmanı, cahil müşrik Arapların ortaya attığı bu iftira, Kur’an’ın içeriğinden habersiz cahiller ve çıkar sahipleri tarafından kuşaktan kuşağa aktarıla gelmiştir. Kur’an’ın anlatmak istediği ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kur’an ayetinde geçen, “Là Yemessuhu” ve “Mutahharün” sözcüklerinin analizi için bak: Lisanü’l- Arab, c. 8, s. 282-284. “Mss” md. ve c. 5, s, 652-654, “Thr” md., el-Müfredat. s. 307, 308, ve Nüzül Sırasına Göre, Tebyinu’l-Kur’an, c. 3, s. 678-684.
Esasen, “abdestsiz ele alınmaz” fetvaları, Kur’an vahyinin iniş tarihiyle örtüşmez. Şöyle ki, bu Kur’an Suresi (Vâkıa Suresi), vahyin / İslamiyetin, beşinci senelerine doğru Mekke’ de gelmiştir. Abdest ayeti olarak bilinen Mäide Suresi 6. ayeti ise, vahyin 20-23. senelerinde Medine’de gelmiştir. Yani, abdest ayeti denilen Kur’an ayeti, vahyin bittiği sene gelmiştir. “Kur’an, abdestsiz ele alınmaz” fetvası verilen Väkia Suresi ile, abdest ayeti olarak kabul edilen ayetin geldiği Mâide Suresi arası, 15-18 yıldır ve Kur’an vahyinin tamamlandığı yıldır.
Buna göre, Peygamber’in “Kur’an, abdestsiz ele alınamaz” diye bir açıklama yapmış olması mümkün olamayacağına göre bu fetvacıların amacı ne olabilir acaba? >>
>> Amaç, çok açık. Müslümanları, Kur’an’ı anlamaktan uzaklaştırmak, böylece Kur’an’ı, özel zamanlarda, belli şartlarda ve belirli kişiler tarafından okunan bir kitap haline getirmek. Bunun sonucu, inandığı Kur’an’ın içinde ne var ne yok bilmeyen ve belirli bir din sınıfının denetiminde insan yığınları oluşturmak. Geçmişte ve günümüzde Müslümanlar bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemektedir ve eğer Kur’an’ı anlamak için ele almamaya devam ederlerse, gelecekte de daha ağır bedeller ödemeye devam edeceklerdir.
80. O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
81. Şimdi siz bu Hadis’i mi / bu Kur’an’ı mı, herkes anlayamaz diyorsunuz?
82. Ve siz bu Kuran’ı, kendinize geçim kaynağı kılmak için mi, böyle yalan söylemektesiniz?
83. Ya can boğazınıza dayandığı zaman ne yapacaksınız?
84. O zamanda siz, çaresizlik içinde bakınıp durursunuz.
85. Ama o anda, siz can çekişirken biz, size daha yakınız, ancak siz görmezsiniz.
86-87. Peki, madem ki, siz, cezalandırılmayacaksanız, söylediğiniz de doğruysa, haydi, çıkmakta olan canınızı geri çevirsenize?
88-89. Eğer o can çekişen kişi, iyilikte öncülük edenlerden ise, ona rahatlık, güzel rızk ve Naim Cenneti vardır.
90-91. Ve eğer o can çekişen, sağ duyulu, makbul, kişilerden ise, onlara da “size selâm olsun / esenlik olsun! ” denir.
92-93-94. Ama eğer o can çekişen kişi, gerçekleri yalanlayan ve yoldan çıkanlardan ise, işte ona da kaynar sudan bir karşılık ve dayanılmaz acı veren bir yere atılma var.
95. Hiç kuşku yok ki, bu anlatılanlar, gerçekleşmesi kesin olacak olan haberlerdir.
96. Öyle ise, ey insanlar! Aklınızı başınıza toplayın ve Ulu Rabbinizi tüm nitelikleriyle algılamaya çalışın ve O’nu tüm noksan sıfatlardan arındırın; uzak tutun.