İniş Sırası: 41
YA-SİN SÜRESİ
Tabii No: 36
Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla…
1. Yâ-Sîn
2. Evrenin ve insanlığın tüm bilgilerine hakim olan Kur’an kanıttır ki,
3. Muhakkak sen, kesinlikle gönderilmiş elçilerdensin;
4. Dosdoğru Hak yol üzeresin;
5-6. Bu Kur’an, ataları uyarılmış olduğu halde duyarsız kalmış bir toplumu / toplumları, uyarmak için, mutlak galip olan, engin merhamet sahibi Allah tarafından parça parça indirildi. 148
7. Böylece onların çoğuna Hak söz anlatıldı; ama onlar inanmadılar.
8. Muhakkak ki, biz onlara tüm varlıktan gerçekleri dolu dolu sunduk. Ancak onlar cehaletlerine bağlı kaldılar. Böylece onlar cehaletleri yüzünden gerçeklere gözlerini kapattılar.
9. Biz onlara gerçekleri sunduğumuz halde, onlar geçmişlerindeki cehalet geleneklerini engelleyici olarak önlerine koydular. Böylece onlar gerçeklerin hiçbirini göremediler, Hak söze önyargıyla baktılar.
10. Önyargılı olanları ha uyarmışsın ha uyarmamışsın, hepsi aynı seviyededir, çünkü onlar inanmazlar, Hak söze karşı peşin hükümlüdürler.149
11. Sen ancak Kur’an’ı anlamaya tabi olan ve görünmeyen bilinmeyen âlemin sahibi olan Rahmana karşı saygı duyan kimseye gerçekleri açıklayıp uyarabilirsin. İşte böyle olanları, bir bağışlanma ve onurlu bir ödülle müjdele. 150
12. Kuşkusuz ölüleri biz, evet, Biz diriltiriz ve Biz, herkesin ölmeden önce yaptıklarını ve ölümlerinden sonra geride bıraktıkları eserlerini de kaydederiz. Biz her şeyi, apaçık bir yol gösterici olan Kur’an’ın içinde tek tek açıklamışızdır. 151
İŞTE GEÇMİŞTE OLAN BİR OLAYIN AÇIKLAMASI
13. Bir örnek olarak, sen onlara daha önceden yaşamış kent halkının yaptıklarını anlat. Hani o kent halkına gerçekleri anlatan elçiler gelmişti.
14. O elçilerden ikisi onlara bizim ayetlerimizi anlattı. Fakat kent halkı o iki elçinin anlattığı gerçekleri yalanladılar. Bunun üzerine biz, bir üçüncüsüyle onları güçlendirmiştik de onlar, “Muhakkak ki biz size gerçekleri anlatmak için gönderilmiş elçileriz” demişlerdi.
15. Kasaba halkı; “Sizler de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz.
Hem Rahman hiçbir şey indirmedi. Sizler sadece yalan söylüyorsunuz,” dediler.
16-17. Elçiler; “Rabbimiz biliyor ki, gerçekten biz size gerçekleri anlatmak için gönderilmiş elçileriz. Bizim görevimiz sadece onları apaçık tebliğ etmektir,” dediler.
18. Kent halkı; “Sizin yüzünüzden başımıza bir sürü uğursuzluklar geldi. Eğer sizler, bu saçmalıklarınızdan vaz geçmezseniz, kesinlikle biz, sizleri recm ederiz / taşlarız ve kesinlikle sizi, can yakıcı bir işkenceyle cezalandırırız,” dediler. 152
19. Elçiler de, “Sizin uğursuzluğunuz kendinizden kaynaklanmaktadır. Size öğüt veriliyorsa bu uğursuzluk mudur? Tam tersi siz, öğüt tanımazlığı adet edinmiş, aşırı derecede bağnaz bir topluluk olmuşsunuz,” dediler.
BİLGE BİR ADAM
20. Bu arada, şehrin ta öte ucundan bir adam koşarak geldi; “Ey halkım! Gönderilmiş elçilerin anlattıklarını kabul edin; ” 153
21. “Onlar doğru yoldalar; sizden herhangi bir maddi çıkar da beklemiyorlar; uyun o kişilere. “154
22. “Hem bizi yoktan var edene niçin kulluk etmeyelim? Hepimiz O’na döndürüleceğiz,”
23. “O’ndan başka ilahlar mı edinelim? Eğer Rahman / çok esirgeyen Allah, bize bir zarar vermek istese, Allah’a eş koşulan o ilahların şefaati / yardımı, bizi o zarardan asla kurtaramazlar,”
24. “Ve o zaman biz, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içinde oluruz,”
25. “Kuşkusuz ben, sizin de Rabbiniz olan Allah’a inanıyor gelin beni dinleyin,” dedi.
26-27. Ona “Huzur ve mutluluğa dahil olanlardansın denildi, Dedi ki: “Keşke halkım da gerçekleri bilseydi, Rabbimin mağfiret Sahibi olduğunu, beni bağışlayıp, ödüllendirdiğini anlasalardı.156
GERÇEKLERE KARŞI GELENLERİN SONU
28. Ondan sonra Biz o kavmin üzerine gökten bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.
29. Sadece, tek bir gürleme sesi oldu… Onlar da hemen sönüp gittiler…
30. O kullara yazık ki, kendilerine gerçeği getiren her elçiyle onlar ancak alay ederlerdi.
31. Kendilerinden önce kaç kuşağın bizi anlamayıp, helák olup gittiklerine ve onların kendilerine geri dönmediklerine bakıp da düşünmediler mi?
32. Muhakkak herkes topluca bizim huzurumuzda hazır bulun- durulacaktır.
DERS ALINACAK OLAYLAR
33. Ölü hale gelmiş yeryüzü onlar için bir ayettir, bir ibrettir. Biz, ona yağmurla hayat veririz de, oradan ürünler çıkar ve sizler onlarla beslenirsiniz. 157
34. Yağmurla hayat verdiğimiz yeryüzünde, hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yapıyorsunuz ve oranın içinden kanallar açıp, sular akıtıyorsunuz.
35. Böylece, kendi ellerinizle işleyip yetiştirdiğiniz o ürünlerden yiyip beslenmeniz için sizlere bu nimetleri veriyoruz; kendinize verilen bunca nimetin sahibini bilip, hâlâ O’na teşekkür etmez misiniz?
36. Kaldı ki, toprağın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinizden ve şu an
henüz bilmediğiniz daha neler nelerden, erkekli-dişili her çeşit türü yaratan Allah, tüm noksan sıfatlardan arınmıştır. 158
37. Gece de sizler için bir ayettir, bir derstir. Biz, gündüzü geceye çevirdiğimizde sizler karanlıklarda kalıyorsunuz. 159
38. Kendi yörüngesinde dönüp duran güneş de sizler için bir ayettir, bir derstir. İşte bunlar, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın doğaya koyduğu yasalarıdır. 160
39. Ay da sizler için bir ayettir, bir derstir. O da evreler şeklinde yasalara bağlanmıştır. Hatta bir hilal gibi görünüp sonra asli haline döner.
40. Böylece, ne güneş ayın işlevine bir zarar verir ne de gündüz ile gece yer değiştirir. Hepsi kendilerine takdir edilmiş yasa gereği, bir uyum içinde görevlerini sürdürürler. 161
41-42. Muhakkak ki bizim, onların soylarını yüklü gemiler içinde taşımamız ve onlar için ona benzer daha başka binecek taşıt araçları da halk etmemiz, gerçeklere duyarsız kalanlar için bir ayettir, bir derstir. 162
43-44. Biz dileseydik onlar suda boğulurlardı. O taktirde onların feryadına bir yetişen de olmazdı ve onlar kendiliklerinden de kurtulamazlardı. Bütün bunlar ancak bizim rahmetimizledir ve belirli bir süre yaşamdan yararlanmanız içindir.
GERÇEKLERE GÖZLERİNİ KAPATANLAR
45. Gerçeklere duyarsız kalanlar için, “Başınıza gelebilecek belalardan korunabilmeniz için, geçmişte olanlardan ders çıkarın ki size merhamet olunabilsin” denildiğinde onlar, hiç oralı olmazlar
46. Rablerinin ayetlerinden bir uyarı onlara gelmiş olmasın hemen ondan yüz çevirmiş olurlar.
47. Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden siz de başkalarını faydalandırın” denildiği zaman, gerçekleri görmezlikten gelip örten o kimseler, inanan kimseler için, “Allah’ın doyurmadığı kimseyi, biz mi doyuralım; Allah isteseydi o kimseye yiyeceğini verirdi? Siz ancak apaçık bir yanılgı içindesiniz,” derler.
48. Bir de diyorlar ki: “Eğer söyledikleriniz gerçekse, bu sözü edilen şeyler ne zaman olacak?” 163
49-50. Onlar ne bekliyorlar. Kendilerini yakalayacak o gürültülü sesi mi? Tartışsınlar bakalım onlar. O an geldiğinde, birbirlerine bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetmez ve aileleriyle yakınlarıyla bile görüşme fırsatları olmaz.
51. Diriliş borusu çaldığında, bir de bakmışsın ki onlar, mezarlarından kalkıp, Rablerinin huzuruna doğru koşacaklar. 164
52. Gerçek anlaşılınca; “Eyvahlar olsun! Kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu, herhalde Rahman olan Allah’ın vaat ettiği şeydir. Demek ki, elçiler doğru söylemişler,” diyecekler. 165
53. İşte bütün bunlar, sadece tek bir komut sesi ile olacaktır. Bir de bakmışsın onların hepsi, huzurumuzda hazır olmuşlardır.
54. O gün, hiçbir kimseye en ufak bir haksızlık edilmeyecek ve hiçbir haksız şeyle cezalandırılmayacak; ancak, yapmış olduklarınızın karşılığı olarak, ödüllendirilecek ya da cezalandırılacaksınız, 166
55-56. Kuşkusuz cenneti hak edenler, o gün onlar, mutlu bir neşe içinde, ailecek gölgelikler altında, koltuklarına kurulacaklardır. 167
57-58. Onlara, orada her çeşit meyve ve onlar için, istedikleri her şey vardır; bir de tüm bu nimetleri veren Rab’ den, “Selam olsun! / esenlikler olsun!” sözü vardır.
59. O gün Rablerinin ayetlerini örtbas edip yüz çevirenlere, “Ey suçlular! Şimdi siz şöyle ayrılın,” denecek. 168
60-61. Ben size (tâ yaratılışta, Adem-iblis melek, temsili ile) ey âdemoğulları! Şeytani hallerinize kul olmayın, Muhakkak şeytan / haktan uzaklaştırıcı halleriniz, sizin apaçık bir düşmanınızdır. Bana kul olun, işte dosdoğru yol budur, diye tembih etmedim mi? 169
62-63. Bu uyarıma rağmen, sizlerden birçok nesiller, gerçekleri bırakıp kendi cehaletinize saptınız. O zaman sizlerin aklı yok muydu? İşte size söz edilen cehaletin cehennemi budur!
64. Siz gerçekleri görmezlikten gelip örtmeniz yüzünden bugün yaslanın ona.
65. O gün biz, onların ağızlarını bağlarız da elleri, tüm yaptıklarını Bize anlatır; ayakları da buna tanıklık eder. 170
GÜÇ ALLAH’IN
66. Eğer Biz, gözlerinizi hiç yaratmasaydık. O zaman, yolu bulmaya yarış ederdiniz; ama, nasıl görecektiniz?
67. Eğer Biz, en güçlü ve sağlam olarak yürüyen halinizi değiştirsek; ne ileri gidebilirsiniz; ne de geri dönmeye güç yetirebilirsiniz
68. Bizim, ömürlerini uzattığımız kimseler, yaratılışları gereği, yaşlandıkça, Biz onların gücünü ve bilincini tersine çeviririz. Allah’ın işleyen yasalarını, hâlâ akıl edemiyor musunuz?
69. Biz, ona / Muhammed’e, şiir öğretmedik ve Kur’an’ı şiir gibi okumak da ona yaraşmaz, ona öğretilen, sadece bir öğüt ve açıklamış bir Kur’an’dır. 171
70. Ki, O Kur’an ile, diri olan kimseler uyarılsın ve gerçeklerin üzerini örten kimseler için de, azap sözünün Hak olduğu bilinsin.
71. Ortak koşucular hiç düşünmüyorlar mı, kudretimizle kendileri için çeşitli hayvanlar yarattık da onlardan yararlanmaktalar.
72. Bu hayvanları kendileri için evcilleştirdik de bir kısmını binek olarak kullanmaktalar, bir kısmından da besin olarak yararlanmaktalar. 172
73. Onlar için bu hayvanlarda, daha başka birçok yararlar ve içecekleri besinler vardır. Hâlâ nimetlerin sahibini bilip teşekkür etmeyecek misiniz?
74. Nimetlerin sahibini bilip teşekkür edecekleri yerde, yardım göreceklerini umarak, Allah’tan başka ilahlardan / aracılardan destek beklerler.
75. Oysa, yardım istedikleri o ilahların / aracıların onlara yardım etmeye güçleri yetmez, hatta tam tersi, kendileri emir kulu bir asker gibi, o sahte ilahlara hizmet etmekteler. 173
76. Ortak koşucuların sözleri seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da çok iyi biliriz.
77. İnsan, Bizim kendisini bir damlacık spermden yarattığımızı hiç düşünmez mi ki, bize karşı apaçık bir cephe alır?
78. Kendi yaratılışını hiç düşünmediği gibi üstelik, kendince, bize örnekli bir de soru yöneltiyor; “Çürüdükten sonra kemikleri kim diriltecek?” diyor. 174
79. De ki: “O kemikleri ilk kez kim yarattıysa, onları yine O diriltecek. O her türlü yaratmayı bilendir.”
80. O Allah ki, size yemyeşil ağaçtan bir ateş çıkarandır. Şimdi siz o ateşten yararlanmaktasınız.
81. Görkemli gökleri ve yeri yaratan onların benzerini yeniden yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. O, her şeyi en mükemmel yaratandır, ilmin sahibidir. 175
82. Hiç kuşkusuz O, bir şeyi dilediği zaman ona sadece “Ol!” der ve o da hemen oluverir.
83. O, her şeyin yönetim güçlerini elinde bulunduran Allah’tır. O, her türlü eksikliklerden arınmıştır ve siz hepiniz O’na döndürüleceksiniz.