İniş Sırası: 67
ZARİYAT (Rüzgârlar) SURESİ
Sure No: 51
Bismillahirrahmanirrahîm
Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla….
1-6. Tozu dumana katarak savuran rüzgârlara, yağmur yüklü bulutlara, denizlerde akıp giden gemilere ve işleri paylaştıranlara dikkatinizi çekerim ki, size sözü edilen azap, kesinlikle doğrudur ve hiç kuşkusuz ceza günü muhakkak olacaktır.
7-9. Mükemmel bir ahenkle hareket eden yörüngelere sahip göğe de dikkatinizi çekerim ki, siz ortak koşucular, elçi ve Kur’an hakkında dayanaksız ve iftira dolu sözler söylüyorsunuz. Hak sözden uzaklaşanlar da, işte, bu yüzden uzaklaşıyor.
10-12. Kahrolası yalancı düzenbazlar, bir cahillik içinde bilinçsizce, “Hesap günü ne zaman?” diye alaylı bir tavırla sorup duruyorlar.
13-14. O gün onlar, ateşe atılacaklar ve “Ateşin acı azabını tadın, dünyada alay konusu ettiğiniz şey, budur işte!” denecek.
15-16. Hiç kuşkusuz, Allah’ın azabından sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği cennetlerde, pınar başlarındadır. Çünkü onlar dünyada iyilikler, güzellikler üretenlerdi.
17-18. Onlar, geceleyin erkenden kalkarlar, seher vakitlerinde Rablerinden bağışlanma dilerlerdi.
19. Onlar, Allah’ın kendilerine verdiği mal ve servette, ihtiyacı olanların da bir hakkı olduğunun bilincinde idiler.
20-21. İşte, bilinçli olarak inananlar için, insanın bizzat kendi yaratılış sistemlerinde ve yerküresinde, ibret verici kanıtlar vardır. Hala düşünmeyecek misiniz?
22. Sizin rızkınız da ve sizin uyarıldığınız felaket de göktedir.
23. Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, sizin konuşmanız nasıl bir gerçek ise, bütün bu anlatılanlar da öyle gerçektir.
“İBRAHİM’İN KONUKLARI”
24. İbrahim’in saygıdeğer konuklarının haberini, sana anlatayım mı?
25. Hani konuklar İbrahim’in yanına girip de “Selam” demişlerdi. İbrahim de onlara “Selam” demişti. Bu arada, “hiç tanımadığım bir kavimden” diye gönlünden geçirmiş.
26. Bunun üzerine İbrahim, onlara sezdirmeden eşine gitti de, değerli bir hediye ile gelmişti.
27. Sonra o değerli hediyeyi, konuklara takdim etti ve “Kabul etmez misiniz?” dedi.
28. Sonra, onlardan çekinmişti. İbrahim’in telaşlandığını anlayan konuklar, “Korkma / telaşlanma” dediler ve İbrahim’e bilgi sahibi olacak bir oğul müjdesi vermişlerdi.
29. Bu müjdeyi duyan İbrahim’in hanımı, şaşırmış bir vaziyette, “Nasıl olur! Ben doğum yaşı geçmiş, ihtiyar bir kadınım” diye bir çığlık atmıştı.
30. O zaman konuklar da; “Rabbin buyruğu böyle! Kuşkusuz senin Rabbin, en doğru karar verendir, her şeyi en iyi bilendir,” demişlerdi.
31. Bunun üzerine İbrahim; “Ey elçiler! O zaman sizin asıl gönderilmenize sebep nedir?” diye sorunca,
32. Elçiler: “Aslında biz mücrim / suçlu bir topluluğa gönderildik.
33-34. O suçlu toplumun üzerlerine, çamurdan sertleştirilmiş taşlar, sınır tanımaz suçlu azgınlar için, Rabbin tarafından işaretlenerek indirilecek,” dediler.
35. Biz o suçlu toplum içinden, inanmış olan kimseleri çıkarmıştık.
36. Zaten Biz, o toplumda, bize teslim olanlardan / Müslümanlardan, bir evin dışında, hiç kimseyi bulamadık. 739
37. Biz o yörede, can yakıcı azaptan korkacaklar için, orada bir ibret, bir kalıntı bıraktık.
MUSA
38.39. Musa’nın mücadelesinde de ibret alınacak dersler vardır. Biz Musa’yı apaçık bir yetkiyle firavuna göndermiştik de o, iktidarına güvenerek sırt çevirmiş ve Musa için: “Bu, ya bir büyücü, ya da bir delidir,” demişti.
40. Ama Biz onu ve askerlerini yakalayıp suda boğarken, o, pişmanlık duyarak, kendini suçluyordu.
HÛD
41-42. Hûd Peygamber’in kavmi, Âd halkında da ibret alınacak dersler vardır. Biz Ad halkının üzerlerine korkunç bir hortum göndermiştik de üzerinden geçtiği her şeyi toz toprak edip savuruyor, hiçbir canlı bırakmıyordu.
SALİH
43. Salih Peygamber’in kavmi, Semûd’da da ibret alınacak dersler vardır. Biz Semûd halkına, “Belli bir süreye kadar, verdiğimiz nimetlerden yararlanın bakalım!” demiştik.
44-45. Ama onlar, Rablerinin buyruklarına karşı geldiler de kendilerini göz göre göre yıldırım çarpıvermişti de onlar ne kalkıp kaçabildiler ne de kendilerine yardım eden olmuştu.
46. Daha önce de Nûh halkını helâk etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir topluluktu.
47. Bir de gökyüzüne bakın! Biz onu kudretimizle inşa ettik ve hiç kuşkusuz onu, genişletende Biziz. 740
48-49. Yeryüzü; onu da üzerinde var olan her şeyiyle, biz döşedik biz, ne güzel döşeyiciyiz. Biz, her şeyi çift olarak yarattık. Umulur ki, bütün bu anlatılanları düşünüp, ders alırsınız.
50-51. Öyleyse ey insanlar! Allah’ın öğüt ve uyarılarını dikkate alın! Ben Allah’ın uyarılarını size tebliğ etmek için, gönderildim, Allah ile beraber başka ilahlar / efendiler edinmeyin. Haberiniz olsun ben Allah tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
52-53. İşte böyle! Bunlardan öncekiler de kendilerine gelen elçilere, “Bu bir büyücüdür” ya da “Bu bir delidir” demişlerdi. Hayret onlar bu sözü, kuşaktan kuşağa birbirlerine mi tavsiye ettiler. Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
54-55. O bakımdan sen, ortak koşucuların senin için söylediklerine boş ver. Bu yüzden sen kınanacak değilsin. Sen, ilgi duyanlara öğüt ver. Çünkü öğüt vermek inananlara yarar sağlar.
56. Ben, tanıdığınız ve tanımadığınız, gelmiş geçmiş herkesi, sadece bana kul olmaları için yarattım.
57-58. Ben, sizlerden ne bir yiyecek istiyorum ne de beni yedirip içirmenizi istiyorum. Tam tersi, herkesin rızkını bol bol veren Ben’im ve ben, güç ve kuvvet sahibi olan Allah’ım.
59. O bakımdan, ortak koşarak kendilerine yazık eden kimselere, tıpkı daha önceki benzerlerinin suç payına benzer bir suç payları vardır. Bu yüzden azap için acele etmelerine gerek yok.
60. Ama buyruklarımızı örtbas edenlerin, reddedenlerin, kendilerine vaat edilen günün azabından dolayı, vay haline!